UNIT FIFTEEN HEALTH and SPORTS
“sağlık ve spor”
These sports : bu sporlar
The names of these sports : bu sporların adları
Gym centre : spor salonu
Cycling : bisiklet ve motosiklet SÜRME sporu
Cycle (v) : bisiklete binmek
CyclIST (n) : bisikletçi, bisiklet binicisi
Bicycle (n) : bisiklet
RIDE a bicycle : bisiklet sürmek
Rowing : kürek çekme
Gymnastic : jimnastik, beden eğitimi
How often : hangi sıklıkta, ne kadar sık
How often do you go to the cinema?
Ne kadar sık sinemaya gidersiniz?
(Hangi sıklıkta sinemaya gidersiniz?)
Where are you NOW? “ŞİMDİ neredesiniz?”
Where were you YESTERDAY? “DÜN neredeydiniz?”
You CAME to the library. “Kütüphaneye geldin.”
You DIDn’t COME to the library. “Kütüphaneye gelmedin.”
DID you COME to the library? “Kütüphaneye geldin mi?”
Can : -e bilir, -a bilir “şimdiki zaman-present”
Could : -e bildi, a-bildi “geçmiş zaman- past”
I could not come to the library. “Kütüphaneye gelemedim.”
I couldn’t come to the library.
I could not sleep last night. “Dün gece uyuyamadım.”
I couldn’t sleep last night.
I HAVE a tootache. “Diş ağrısına sahibim. Dişim ağrıyor.”
I HAD a tootache YESTERDAY. “DÜN dişim ağrıyordu.”
I TOOK a painkiller. “Bir ağrı kesici aldım.”
I DID not TAKE a painkiller. “Bir ağrı kesici almadım.”
DID you TAKE a painkiller? “Bir ağrı kesici aldın mı?”
I HAVE TO go to the dentist. “Dişçiye gitmek zorundayım. ŞİMDİKİ ZAMAN”
I HAD TO go to the dentist YESTERDAY.
“DÜN dişçiye gitmek zorundaydım.”
Decayed : çürümüş, çürük
Pull out : dışarıya çekmek, diş çekmek J
Pull my decayed tooth out : Çürük dişimi çek
I COULD only drink some water. “Sadece su içebildim.”
I COULD only visit my parents.
“Sadece anne babamı ziyaret edebildim.”
I COULD only answer five questions.
Sadece beş soru cevaplayabildim.”
I COULD only see your father.
“Sadece babanı görebildim.”
I could not speak for some time.
“Bir süre konuşamadım.”
I could not go to Rize for a long time.
“Uzun zamandır Rize’ye gidemedim.”
Because (peşine cümle gelir) : çünkü
Because of (peşine isim gelir) : sebebiyle, -den dolayı
I can’t buy the car because it is expensive.
“Arabayı satın alamam çünkü o pahalıdır.”
I can’t buy the car BECAUSE OF its price.
“Fiyatından dolayı arabayı satın alamam.”
I can’t come to the party because I have got a headache.
“Partiye gelemem çünkü bir baş ağrısına sahibim.”
I can’t come to the party BECAUSE OF my headache.
“Baş ağrımdan dolayı partiye gelemem.”
Examine (v) : check, control, muayene etmek
The dentist examined his tooth. “Dişçi dişini muayene etti.”
The dentist decidED. “Dişçi karar verDİ.”
The dentist decided to pull. “Dişçi çekmeye karar verdi.”
The dentist decided to pull the tooth out.
“Dişçi dişi çekmeye karar verdi.”
Mehmet is fine NOW. “Mehmet ŞİMDİ iyidir.”
He was ill YESTERDAY. “O DÜN hastaydı.”
Sound (v) : gibi görünmek, ses
You SOUND ill. “Hasta gibi görünüyorsun.”
VOICE “ses” “Sesin hasta sesi gibi”
You LOOK ill. “Hasta görünüyorsun.”
APPEARANCE “görünüş”
I didn’t feel well. “(kendimi) iyi hissetmiyordum.”
I wasn’t well. “İyi değildim.”
I am not well. “İyi değilim.”
What’s up? What is happening?
İll (adj): hasta
GET ill (v): hastalanmak
He HAD TO study for his final exam.
“O final imtihanı için çalışmak zorundayDI.”
Accept (v) : kabul etmek
I accept your excuse. “Özürünü/mazeretini kabul ediyorum.”
Hand in : vermek, teslim etmek
I promise I WILL bring my homework on Wednesday.
“Söz veriyorum. Çarşamba günü ödevimi getireceğim.”
I promise I WILL study hard.
“Söz veriyorum çok çalışacağım.”
HAVE TO “zorunda olmak” : şimdiki zamanda,
HAD TO “zorunda olmak” : geçmişte zorunluluk anlatır.
We HAD TO wear black uniforms in the past.
“Geçmişte sıyah okul önlükleri giymek zorundayDIk.”
CAN : bir eylemi şimdiki zamanda yapabildiğimizi
COULD : bir eylemi geçmişte yapabildiğimizi anlatır.
I can’t run fast now. “Şimdi hızlı koşamam.”
I COULD run fast in the past. “Geçmişte hızlı koşabilirdim.”
Which three sportS: hangi üç spor
Do you like? Sever misin?
Three sports you like most : en çok sevdiğin üç spor
Regular (adjective) : düzenli
Regular verbs : düzenli fiiller
regularLY (adverb) : düzenli olarak, düzenli bir şekilde
study regularLY : düzenli bir şekilde çalış
fit : sağlam, sıhhatli, iyi
You LOOK fit. : Sağlıklı gözüküyorsun.
You ARE fit. : Sağlıklısın.
“Look, sound, smell, taste, feel; duyu organları ile ilgili fiillerden sonra SIFAT (adjective) gelir.Bu fiiller BE (am, is, are, was, were) gibi düşünülür.”
I FEEL fit. : Sağlıklı hissediyorum.
: “Sağlığım yerinde, iyiyim.”
I am fit. : Sağlıklıyım. “İyiyim.”
I DON’T feel fit. : “(kendimi) sağlıklı hissetmiyorum.” (kendimi : iyi hissetmiyorum.”
I am not fit. : Sağlıklı değilim. “iyi değilim.”
Take exercise (v) : alıştırma yap, egzersiz yap
Take exercise REGULARLY. : Düzenli bir şekilde egzersiz yap
Have a balanced diet : dengeli bir diyete sahip ol.
“dengeli beslen”
You want : istersin
You want TO be : olmak istersin
You want to be STRONG : güçlü olmak istersin
IF you want to be strong, : güçlü olmak istersen,..
If you want to be strong, take exercise regularly.
Take exercise regularly if you want to be strong.
“Güçlü olmak istersen düzenli bir şekilde egzersiz yap.”
Advise (v) : akıl vermek, tavsiye etmek
I ADVISE you to take exercise.
Egzersiz yapmanı tavsiye ediyorum.
I ADVISE you to walk
Yürüyüş yapmanı tavsiye ediyorum.
I ADVISE you TO GO JOGGING.
Tempolu koşu yapmanı tavsiye ediyorum.
I ADVISE you TO study your lessons.
Derslerinize çalışmanızı tavsiye ediyorum.
If you go jogging, your physical condition will improve.
Yürüyüş yaparsan, fiziksel durumun gelişir.
Thank you for your adviCe.
Tavsiyen için teşekkürler.
Physical condition : fiziksel durum
Train(v) : öğretmek, talim ettirmek, çalıştırmak
TrainER (n) : Öğretici, talim ettirici, çalıştırıcı
The advantages of jogging : tempolu yürüyüş yapmanın avantajları
Do sports : spor yapmak
Be fit : sağlıklı olmak, formda olmak
Become happy : mutlu olmak
Martial : dövüş sporu, savaşçı
Martial arts : dövüş sanatları/sporları
Be interested in : ilgilenmek, merakı olmak
I am interested in martial arts.
Dövüş sanatlarıyla ilgileniyorum.
Semih is interested in martial arts.
Semih dövüş sporlarıyla ilgileniyor.
Azim and Macid are interested in martial arts.
Azim ve Macid dövüş sporlarıyla ilgileniyor.
Are you interested in martial arts?
Dövüş sporlarıyla ilgileniyor musun?
What are you interested in?
Ne ile ilgileniyorsun?
What is Kadir interested in?
Kadir ne ile ilgileniyor? Kadir neye meraklı?
Equipment : araç, gereç
Equipment : tool, device “araç, gereç”
Give up : bırakmak
Stop : durdurmak,
Give up = stop
Avoid : kaçınmak
Avoid eatING before bedtime : yatmadan önce yemek yemekten kaçın
: Yatmadan önce yemek YEME.
Avoid drivING fast : Hızlı araba kullanmaktan kaçın
: Hızlı araba kullanMa.
Tired (sıfat) : yorgun
Get tired (fiil) : yorulmak
Fat (sıfat) : şişman
Get fat (fiil) : şişmanlamak
Fatty (sıfat) : yağlı
Fatty food : yağlı yiyecekler
Avoid eatING fatty food : yağlı yiyecekler yemekten sakın
Don’t eat TOO MUCH : aşırı yeme, çok yeme
Don’t sleep TOO MUCH : aşırı uyuma, çok uyuma
Don’t talk TOO MUCH : aşırı konuşma, çok konuşma
Do ice-skating : buz pateni yapmak
Do exercise : egzersiz yapmak
What a pity : ne yazık, vah vah
It is important TO…. –mek, -mak önemlidir.
It is important to be fit. : Formda olmak önemlidir.
It is important to be kind. : Kibar olmak önemlidir.
It is important to study regularly. : Düzenli çalışmak önemlidir.
It is important to eat healthy food. : Sağlıklı besinler yemek önemlidir.
TO GET RID OF : -den kurtulmak
AVOID : kaçınmak, uzak durmak, yanına yaklaşmamak
Over : üzerinde
Heavy (sıfat) : ağır
Light (sıfat) : hafif
WEIGHT (isim) : ağırlık
OVERweight : fazla kilo, fazla kilolu, aşırı ağırlık
Become overweight : aşırı kilolu olmak
People become overweight : İnsanlar aşırı kilolu olurlar
Do people become overweight? : İnsanlar aşırı kilolu olurlar mı?
Why DO people become overweight? : İnsanlar niçin aşırı kilolu olurlar?
Find out (v) : bul, ortaya çıkar
Give up : bırakmak
Stop : durdurmak
Give up = stop
Junk food : abur cubur, yararsız yiyecekler
Give up eatING junk food : abur cubur yemeyi bırak
Avoid eatING junk food : abur cubur yemekten kaçın
Go on a diet : diyet yapmak, perhiz yapmak
Go on(v) : devam etmek
Continue (v) : devam etmek
Go on = continue
Possible : mümkün
IMpossible : mümkün değil
Cut down : azaltmak
Cut down ON fat : yağı azalt
Cut down on salt : tuzu azalt
Cut down on sugar : şekeri azalt
Do sports : spor yapmak
Avoid sweetS : tatlı şeylerden kaçın
Avoid salty food : tuzlu yiyeceklerden uzak dur
To be determined : kararlı olmak
immediate : anında, hemen, ivedi
immediate results : anında sonuç, anında çözüm
Key word : anahtar kelime
Agony aunt : DERT ORTAĞI
Agony column : dert ortağı sütunu
I am sure you will be successful.
Başarılı olacağından eminim.
Confident (sıfat) : emin, kendine inanan
A fitness centre : a place where we do exercises
: A place where we do sports
Cut down : azaltmak
Reduce : azaltmak
Cut down = reduce
Determined (sıfat) : kararlı, azimli
Be determined (v) : kararlı olmak, azimli olmak
What is the matter with you? Neyin var?
What is the matter with Adil? Adil’in nesi var?
What is the matter with him? Onun nesi var?
Average Rating