9 sinif ingilizce unit 10 konu anlatimi ders notlari
UNIT 10
R E F R E S H M E N T S “yiyecek, içecek şeyler”
Food : yiyecek, yemek
We like : biz severiz
Food we like : sevdiğimiz yiyecekler
Homemade : ev yapımı, evde yapılmış
Homemade food : evde yapılmış yemekler, yiyecekler
Vegetarian food : etsiz yemekler
Junk food : yüksek kalorili ancak besin değeri düşük yiyecekler
Choose (v) : seç
Choice (n) : seçenek, şık
My favourite food : en sevdiğim yemek
Words : kelimeler
The words above : yukarıdaki kelimeler
Below X above “aşağıda, yukarıda”
Column : sütun
columnIST : köşe yazarı
correct column : doğru sütun
have party (v) : parti vermek
parties AT home : ev partileri
do you have parties? : parti verir misiniz?
Do you OFTEN have parties? : Sık sık parti verir misiniz?
Do you often have parties AT HOME? : Evde sık sık parti verir misiniz?
Shopping : alış veriş
DO shopping : alış veriş YAPMAK
Love (v): : sevmek, hoşlanmak
Love + verbING : LOVE dan sonra fiil gelirse –ING alır.
They love reading. : okumayı seviyorlar.
We love watching tv. : Televizyon izlemeyi seviyoruz.
He loveS : O sever, seviyor
He loveS reading : Okumayı seviyor.
She loveS driving : Araba kullanmayı seviyor.
Be with friends : arkadaşlarla olmak
I love beING with friends. Arkadaşlarla olmayı seviyorum.
MAKE a list : liste yapmak
MAKE a shopping list : alış veriş listesi yapmak
Drink (v) : iç
drinkS (n) : içecekLER
We have SOME drinkS. (+)
Do you have ANY drinks? (-)
We DON’T have ANY drinks. (?)
A lot of: a. Çok “uncountable : sayılamayan”
b. bir çok “countable : sayılabilen”
a. a lot of water “çok su”, a lot of money “çok para” T E K İ L
b. a lot of bookS “bir çok kitap”, a lot of carS “bir çok araba” Ç O Ğ U L
lemonade :limonata
a lot of lemonade : çok limonata
juice : meyve suyu
apple juice : elma suyu
some apple juice : biraz elma suyu
some a. Biraz “uncountable: sayılamayan”
b. Birkaç “countable: sayılabilen”
some cheese : biraz peynir T E K İ L
some honey : biraz bal T E K İ L
some peacheS : birkaç şeftali Ç O Ğ U L
some pearS : birkaç armut Ç O Ğ U L
There is : vardır
There are : vardır(LAR)
SOME olumlu cümlelerde kullanılır, olumsuz ve soru cümlelerinde yerine ANY kullanılılır.
There is some cheese in the box. T E K İ L
There isn’t any cheese in the box.
Is there any cheese in the box?
There are some peacheS on the table. Ç O Ğ U L
There aren’t any peaches on the table.
Are there any peaches on the table?
A LOT OF olumlu cümlelerde kullanılır, olumsuz cümlelerde yerine MUCH (sayılamayan isimlerle) veya MANY (sayılabilen isimlerle) kullanılır.
There is a lot of lemonade.
There isn’t MUCH lemonade.
Is there MUCH lemonade?
There are a lot of lemonS.
There aren’t MANY lemonS.
Are there MANY lemonS?
We NEED : ihtiyaç duyarız, ihtiyacımız var
We NEED some eggS. : Birkaç yumurtaya ihtiyacımız var.
We DON’T NEED any eggS. Yumurtaya ihtiyacımız yok.
DO we NEED any eggS? Yumurtaya ihtiyacımız var mı?
Enough :yeter miktar, kafi, yeterli, kafi derecede, kafi gelmek
Enough water : yeteri miktarda su, yeterince su
Enough eggS : yetecek kadar yumurta, yeterli sayıda yumurta
There is enough water. : Yeterli miktarda su var. (tekil)
There ARE enough eggS. : Yeterli SAYIDA yumurta var. (çoğul)
How many : kaç tane? (çoğul)
How much : ne kadar? (tekil)
How many bookS : kaç tane kitap? “sayılabilen çoğul”
How much apple juice : ne kadar elma suyu “sayılamayan tekil”
How many books are there? : Kaç tane kitap var? çoğul
How much water IS there? : Ne kadar su var? tekil
Delicious (adjective) : tasty “lezzetli, leziz”
TOO (+ cümle), EITHER(- cümle) “DE, DA”
I am a student. Metin is a student, TOO.
“Ben bir öğrenciyim. Metin DE bir öğrencidir.”
Celil and Metin are here. Kadir is here, TOO.
“Celil ve Metin burada. Kadir DE burada.”
I like cars. He likes cars, TOO.
“Ben arabaları severim. O DA arabaları sever.”
I am NOT a teacher. Metin is NOT a teacher, EITHER.
“Ben bir öğretmen değilim. Metin DE bir öğretmen değil.”
Celil and Metin are NOT there. Kadir is NOT there, EITHER.
“Celil ve Metin orada değil. Kadir DE orada değil.”
I don’t like cats. He doesn’t like cats, EITHER.
“Kedileri sevmem. O DA kedileri sevmez.”
How many friendS : kaç tane arkadaş(LAR)
A lot of friendS : bir çok arkadaş(LAR)
Many friendS : bir çok arkadaş(LAR)
Some friendS : birkaç arkadaş(LAR)
Any friendS : hiç arkadaş(LAR)
How much sugar : ne kadar şeker
A lot of sugar : çok şeker
Much sugar : çok şeker
Some sugar : biraz şeker
Any sugar : hiç şeker
A car : bir araba
Two carS : iki araba(LAR)
A lot of carS : bir çok araba (LAR)
Many carS : bir çok araba (LAR)
Some carS : birkaç araba (LAR)
Any carS : hiç araba (LAR)
Sayılamayan isimler “UNCOUNTABLE NOUNS” her zaman TEKİLDİR. Ancak “A, AN” almazlar.
A water bir su L, A money bir para L, A bread bir ekmek L “OLMAZ/ YANLIŞ”
Do (v) : yap
Be + doING : yapıyor
Ali is doing his homework. “Ali ödevini yapıyor.”
Work (v): : çalış
Be + workING : çalışıyor
They are working in a factory at the moment.
“Şimdi bir fabrikada çalışıyorlar.”
Read (v) : oku
Be + readING : okuyor
I am reading a newspaper. “Gazete okuyorum.”
The sounds: sesler
You hear: siz işitirsiniz, siz duyarsınız
The sounds you hear: duyduğunuz sesler, işittiğiniz sesler
The books you read: okuduğunuz kitaplar
The houses we live in: oturduğumuz evler
The films we watch: izlediğimiz filmler
I have got A LOT OF friendS. (FRIEND: sayılabilen isim – ÇOĞUL)
I have not got MANY friendS.
Have you got MANY friendS?
I have got A LOT OF money. (MONEY: sayılamayan isim – TEKİL)
I have not got MUCH money.
Have you got MUCH money?
I have got SOME books. “Birkaç kitaba sahibim.”
I have not got ANY books. “Birkaç kitaba sahip değilim.”
Have you got ANY books? “Hiç kitabınız var mı?”
I have got SOME money.
I have not got ANY money.
Have you got ANY money?
How many bookS : kaç tane kitap? ÇOĞUL
How bany carS :kaç tane araba?
How much money : Ne kadar para TEKİL
How much water : ne kadar su
How much WHEAT : ne kadar BUĞDAY
BECAUSE / SO
We need a lot of fruit juice BECAUSE we have thirty quests.
“Çok meyve suyuna ihtiyacımız var ÇÜNKÜ otuz misafirimiz var.”
We have thirty guests SO we need a lot of fruit juice.
“Otuz misafirimiz var BU YÜZDEN çok meyve suyuna ihtiyacımız var.”
You mustn’t eat any fat BECAUSE your body can’t digest it.
“Yağ yememelisiniz ÇÜNKÜ vücudunuz onu sindiremez.”
Your body can’t digest fat SO you mustn’t eat any fat.
“Vücudunuz yağı sindiremez BU YÜZDEN hiç yağ yememelisiniz.”
The traffic is heavy BECAUSE there are a lot of cars on the streets.
“Trafik yoğun ÇÜNKÜ caddelerde bir çok araba var.”
There are a lot of cars on the streets SO the traffic is heavy.
“Caddelerde bir çok araba var BU YÜZDEN trafik yoğun.”
I can’t eat that meal BECAUSE there is a lot of salt in it.
“O yemeği yiyemem ÇÜNKÜ içinde çok tuz var.”
There is a lot of salt in that meal SO I can’t eat it.
“O yemeğin içinde çok tuz var BU YÜZDEN onu yiyemem.”
Like (v): sev
I like: Severim like + VerbING
I like playING football. “Futbol oynamayı severim.”
I like listenING to music. “Müzik dinlemeyi severim.”
I like swimMING. “Yüzmeyi severim.”
Do you like playing football?
Do you like swimming?
What do you like doING? “Ne yapmaktan hoşlanırsınız?”
I like drawING pictures. “Resim yapmaktan hoşlanırım.”
A table : bir masa
A table FOR TWO : iki kişilik bir masa
On the terrace : terasta
A table on the terrace : terasta bir masa
Can I have? : Alabilir miyim?
Can I have the menu? Menüyu alabilir miyim?
One minute : bir dakika
Two minuteS : iki dakika
Later : sonra
Two minutes later : iki dakika sonra
Would you like? ster misiniz? Alır mısınız?
Do you want? İster misiniz? Alır mısınız?
A piece of paper : bir parça kağıt
A piece of cheese : bir parça peynir
A cup of tea : bir fincan çay
A bottle of ayran : bir şişe ayran
A packet of rice : bir paket pirinç
A piece of cake : bir parça kek
A tin of beans : bir kutu (teneke kutu) bezelye konservesi
A carton of milk : bir kutu süt
A kilo of potatoes : bir kilo patates
TWO kiloS of potatoes : iki kilo patates
A can of coke : bir kutu kola
A loaf of bread : bir somun ekmek
TWO loaVES of bread : iki somun ekmek
What kind of food (sayılamayan TEKİL) Ne tür yiyecekler
What kind of bookS (sayılabilen ÇOĞUL) Ne tür kitaplar
Food you like : sevdiğiniz yiyecekler
bookS you like : sevdiğiniz kitaplar
homemade food : evde yapılan yiyecekler
vegetarian food : etsiz yiyecekler
junk food : abur cubur yiyecekler
fast food : abur cubur yiyecekler, ayak üstü yenilen yiyecekler
the words above : yukarıdaki kelimeler
correct column : doğru sütun
fridge = refrigerator “buzdolabı”
a pair of jeans : bir çift kot pantolonu
conversation : talk “konuşma”
my favourite food : sevdiğim yiyecekler
my fovourite bookS : sevdiğim kitaplar
how often : hangi sıklıkta
how many times : kaç kere, kaç kez, kaç defa
how many times a week : haftada kaç kez
how many times a day : günde kaç kez
once “bir kere”
twice “iki kere”
three times “üç kere”
complete the dialogue : diyaloğu tamamlayınız
complete the sentences : cümleleri tamamlayınız
the parties at home : evdeki partiler
do a puzzle : bumaca çözmek
do the gardening : bahçeyle uğraşmak
do the washing up : bulaşıkları yıkamak
do the shopping : alış veriş yapmak
make a salad : salata yapmak
make a carrot salad : havuç salatası yapmak
make a cake : kek yapmak
make a pie : pasta yapmak
a salad : bir salata
Mediterranean : AKDENİZ
A Mediterranean salad : Akdeniz salatası
Enough : yeterli, yeterince,
Enough Money : yeterli para (SAYILAMAYAN İSİM tekil)
Enough water : yeterli su (tekil)
Enough cheese : yeterli peynir
Enough food : yeterli yiyecek
Enough chairS : yeterli sandalye (SAYILABİLEN çoğul)
Enough bookS : yeterli kitap (çoğul)
Enough computerS : yeterli bilgisayar (çoğul)
Go shopping : alış verişe gitmek
Go fishing : balığa gitmek
Go climbing : tırmanmaya gitmek
May I have A TABLE on the terrace please. There is ONE over there.
We have PARTIES once a month. We have a new ONE this week.
I go trekking once a week BECAUSE I feel great on the mountains.
I feel great on the mountains SO I go trekking once a week.
LET (v) : izin vermek
Let me : bana izin ver, bana müsaade et
Let me go : gitmeme izin ver, bırak gideyim
Let me sleep : uyumama izin ver
Let them go : gitmelerine izin ver, bırak gitsinler
Let Ali come. Ali’nin gelmesine izin ver
Let him come: Onun gelmesine izin ver
Let the children play: çocukların oynamalarına izin ver
Let them play: onların oynamalarına izin ver
This time: bu zaman
This time of the year: yılın bu zamanı
AT this time of the year: yılın bu zamanınDA
Imagine (v) = dream (v): hayal kurmak
Imagination (n) = dream (n) :hayal
I prefer listening to music. “müzik dinlemeyi tercih ederim.”
I prefer reading. “Okumayı tercih ederim.”
Ready : hazır
Ready to speak: : konuşmaya hazır
Ready to run : koşmaya hazır
Ready to start : başlamaya hazır
İsim + fiil3 / noun + verb3 Tamlama
The words given : verilen kelimeler
The apples eaten : yenilen elmalar
Chairs cleaned : temizlenen sandalyeler
People killed : öldürülen insanlar
Eegitimim sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.