ingilizce

9 sinif ingilizce unit 6 leisure activities konu anlatimi ders notlari

Okuma Süresi:8 Dakika, 18 Saniye

UNIT 6 LEISURE ACTIVITIES

Leisure : boş vakit

Activity : faaliyet, etkinlik, eylem

ActivitIES : faaliyetLER, etkinlikLER, eylemLER

Let’s start : hadi başlayalım

What kind of : ne tür, ne çeşit?

What kind of activities : ne tür etkinlikler?

What kind of activities do you like? : Ne tür etkinlikler seversin?

What kind of activities do you like doING? : Ne tür etkinlikler yapmayı seversin?

in : içeride

Out : dışarıda

indoor : kapı içinde J içeride, kapalı alanda

Outdoor : dışarıda, açık alanda

Indoor activities : kapalı alanda yapılan faaliyetler

Outdoor activities : açık alanla, dışarıda yapılan etkinlikler

Do you like? Sever misin?

What do you like? Ne seversin?

What do you like doing? Ne yapmayı seversin?

Circle (n) : daire

Circle (v) : yuvarlak içine al

Correct option : doğru seçenek

You look fit. : Formda görünüyorsun.

You are fit. : Formdasın.

Aydın lookS ill. Aydın hasta görünüyor.

Aydın IS ill. Aydın hastadır.

They exercise regularLY. Onlar her gün düzenli olarak egzersiz yaparlar.

DO they exercise regularLY? Onlar her gün düzenli olarak egzersiz yaparlar mı?

They DO not exercise regularLY. Onlar her gün düzenli olarak egzersiz yapmazlar.

They DOn’t exercise regularLY. Onlar her gün düzenli olarak egzersiz yapmazlar.

Regular (adj) : düzenli

Regular verbs : düzenli fiiller

regularLY (adverb) : düzenli olarak, düzenli bir şekilde

jogging : tempolu yürüyüş

go jogging : tempolu yürüyüşe gitmek, tempolu yürüyüş yapmak

bungee jumping : yüksekten atlama

before : önce

after : sonra

before breakfast : kahvaltıdan önce

after dinner : akşam yemeğinden sonra

you come : sen gelirsin

BEFORE you come, : sen gelmeden ÖNCE

You leave : sen ayrılırsın, gidersin

AFTER you leave : sen gittikten SONRA

Amazing (adj.) : şaşırtıcı, hayret verici

Cycling : bisiklete binme, bisiklet sürme

Fitness centre : spor merkezi

Kid (v) : alay etmek, muziplik etmek, kafa bulmak

You are KIDding. : Kafa buluyorsun.

HOW LONG do you stay here? Burada NE KADAR (süre) kalıyorsun?

FROM 10 am TO 5 pm. Sabah 10’dan akşam 5’e kadar

Too hot : aşırı sıcak

Tea is too hot. : Çay aşırı sıcak. “İçilemeyecek kadar sıcak”

Too heavy : aşırı ağır

The bag is TOO heavy. Çanta aşırı ağır. “Çanta taşınamayacak kadar ağır.”

Too far : aşırı uzak

TOO FAR to walk : yürüyerek gidilemeyecek kadar uzak

I like sports. Ben sporu severim.

They like sports, TOO. Onlar DA sporu sever.

You have got a car. Siz bir arabaya sahipsiniz.

We have got a car, TOO. Biz DE bir arabaya sahibiz.

Esma is beautiful. Esma güzeldir.

Esra is beautiful, TOO. Esra DA güzeldir.

Is he tall too? O da uzun boylu mu?

Do you like history too? Tarihi de seviyor musun?

Freak : düşkün, tutkun “aşırı seven”, hasta

Fitness freak : spor tutkunu

Football freak : futbol hastası

Try (v) : denemek, çalışmak,

He trIES : O dener, çalışır

All kinds of sports : spor türlerinin hepsini, her tür sporu

He tries all kind of sports. Her tür sporu yapmaya çalışır.

Ordinary sports : sıradan, herkesin yaptığı sporlar

Risky sports : tehlikeli, riskli, rizikolu sporlar

Ordinary SPORTS / risky ONES

Paragliding : paraşütle atlama / süzülme, uçma

Hang-gliding : planörle uçma / süzülme

Wind : rüzgar

Wind surfing : rüzgar sörfü

Dive (v) : suya dalmak

Scuba diving : tüple dalma

He likeS outdoor activities.

He DISlikeS indoor activities. He dislikes indoor ONES.

What time : Saat kaç?

When : Ne zaman?

Get up (v) : kalkmak

To OWN (v) : sahip olmak

OwnER (n) : sahip, bir şeyin sahibi

The owner of the shop : dükkanın sahibi

The owner of the car : arabanın sahibi

Because : çünkü

He stays there all day BECAUSE he wants to lose weight. (ağırlık)

Bütün gün orada kalıyor ÇÜNKÜ kilo kaybetmek istiyor. J

He wants to lose weight SO he stays there all day.

Kilo vermek istiyor BU YÜZDEN bütün gün orada kalıyor.

BE keen on: meraklı olmak

BE fond of: sevmek, beğenmek, hoşlanmak

BE = am, is, are

He is keen on windsurfing. Rüzgar sörfüne meraklıdır.

They are fond of swimming. Yüzmekten hoşlanırlar.

Couch potato = tv addict. Televizyon bağımlısı,

All day : bütün gün, gün boyunca, sabahtan akşama kadar

Junk food : fast food, abur cubur, hazır yiyecekler

ON the net : internette

Reply (v) : cevap vermek, yanıtlamak

Reply = answer

How often : hangi sıklıkta?

Once : bir kere

Twice : iki kere

Three times : üç kere

Four times : dört kere

Once a week : haftada bir kez

Twice a month : ayda iki kez

Three times a year : yılda üç kere

How often : hangi sıklıkta?

How often DO you go to the cinema?

Hangi sıklıkla sinemaya gidersin?

How often do you eat out?

Hangi sıklıkta dışarıda yemek yersiniz?

How often do you go to the matches?

Hangi sıklıkta maça gidersiniz?

Never : asla, hiçbir zaman

Always : daima, her zaman

Muhammed’s diary : Muhammed’in günlüğü

HIS diary : Onun günlüğü

Fatma’s diary : Fatma’nın günlüğü

HER diary : Onun günlüğü

Ali’s and Ayşe’s diaries : Ali’nin ve Ayşe’nin günlükleri

T H E I R diaries : ONLARIN günlükleri

DO painting : resim yapmak

DO yoga : yoga yapmak

DO weight lifting : ağırlık kaldırmak

The man in the picture : resimdeki adam

I don’t know the man.

Adamı tanımıyorum.

I don’t know THE MAN IN THE PICTURE.

RESİMDEKİ ADAMI tanımıyorum.

One of İbrahim’s songs : İbrahim’in şarkılarından biri

One of HIS songs : Onun şarkılarından biri

My feelings : duygularım, hislerim

My feelings about the environment.

Çevre hakkındaki duygularım

Popular (adj) : popüler, gözde

Popularity (n) : popülerlik, gözde oluş

Successful (adj) : başarılı

Success (n) : başarı

Music : müzik

MusicIAN : müzikÇİ

His real name is TAHA YASİN. Onun gerçek adı TAHA YASİN’dir.

But we call him TAhSİN. Ama biz ona TAhSİN deriz.

Write (v) : yaz

WriteR (N) : yazAR

Also : de, da, aynı zamanda, bununla birlikte

He is a singer, a songwriter. He is ALSO a poet.

O bir şarkıcı, bir şarkı yazarıdır. O aynı zamanda bir şairdir.

Act (v) : hareket etmek, rol yapmak

actOR (n) : hareket eden, rol yapan, AKTÖR

mansion : büyük ev, konak

countryside : kır, şehrin dışı

rural : kırsal, köye ait, şehir dışı

URBAN : kentsel, şehre ait

urban x Rural : kentsel x kırsal

The father of six children: altı çocuğun babası

He is the father of six children. O altı çocuğun babasıdır. “Altı çocuk babasıdır.”

Sensitive (adj) : duygulu, duyarlı, hassas

Try : denemek, uğraşmak, çalışmak

Save (v) : korumak

Try to save : korumaya çalışmak

He trIES to save : korumaya çalışır

A forest : bir orman

forestS : ormanları

rainforestS : yağmur ormanları

He tries to save the rainforests.

Yağmur ormanlarını korumaya çalışıyor.

Millions of dollars : milyonlarca dolar

He does yoga because yoga gives him energy.

Yoga yapar çünkü yoga ona enerji veriyor.

Yoga gives him energy SO he does yoga.

Yoga ona enerji veriyor BU YÜZDEN o yoga yapıyor.

I do yoga. Yoga yapıyorum.

When I do yoga, Yoga yaptığım zaman, yoga yaptığımda

I fish. Balık tutarım

When I fish, balık tuttuğum zaman, balık tuttuğumda

I see you. Seni görürüm.

When I see you, seni gördüğüm zaman, seni gördüğümde

ENJOY : beğenmek, hoşlanmak, sevmek

Enjoy + fiil ING

Enjoy + playING : oynamaktan hoşlanmak

He enjoyS playING football.

Futbol oynamaktan hoşlanır.

They enjoy swimmING in the pool.

Havuzda yüzmekten hoşlanırlar.

We enjoy learnING English.

İngilizce öğrenmekten hoşlanırız.

Different x same : farklı x aynı

Be interested in : ilgi duymak

He is interested in music.

O müziğe ilgi duyuyor.

He is interested in listenING to music.

Müzik dinlemeye ilgi duyuyor.

EDATLARLARDAN SONRA FİİL GELİRSE –ing TAKISI ALIR.

Workaholic : çok çalışan kişi, işkolik

Good : iyi

Better : daha iyi

The best : en iyi

The best musician : en iyi müzisyen

The best musician in the world: dünyadaki en iyi müzisyen

Real : gerçek

True : doğru

Admire = love

Everybody admireS him. Herkes onu sever.

Everybody loveS him. Herkes onu sever.

Can’t stand : tahammül edememek

I can’t stand : tahammül edemiyorum

Music you can’t stand: tahammül edemediğin müzik

Any kind of music you can’t stand:

tahammül edemediğin her hangi bir müzik türü

Is there any kind of music you can’t stand?

Tahammül edemediğin her hangi bir müzik türü var mı?

What kind of music? Ne tür müzik?

What kind of music DO YOU LIKE? Ne tür müzik SEVERSİN?

You look sad. Üzgün görünüyorsun.

You are sad. Üzgünsün.

LOOK, TASTE, SOUND, SMELL, FEEL “verbs of senses” duyu organlarıyla ilgili fiillerden sonra ADJECTIVE “sıfat” gelir.

What’s up : What is happening: ne oluyor

Alone : yalnız

Together : birlikte

Alone x together

He drives FOR hours. Saatlerce araba kullanır.

During : boyunca, esnasında

During the lesson : ders boyunca, ders esnasında

During his travels : seyahatleri esnasında

Tired (adj) : yorgun

GET tired (v) : yorulmak

Miss (v) : özlemek

He misses home SO he never goes out.

O evi özlüyor BU YÜZDEN asla dışarı çıkmıyor.

He never goes out BECAUSE he misses home.

O asla dışarı çıkmıyor ÇÜNKÜ evi özlüyor.

He has NO social life. O hiç sosyal yaşama sahip değil.

He doesn’t HAVE ANY social life. O hiç sosyal yaşama sahip değil.

Never mind : boş ver, takma kafana,

Tired : yorgun

Relaxed : rahat, gevşemiş

Miss : özlemek = long for: özlemek

Risky (adj) : riskli, tehlikeli

Risky =dangerous

Be keen on : meraklı olmak

Be crazy about : hastası olmak, delisi olmak

Extreme (adj) : uç, sınır, aşırı, farklı, sıra dışı

Extreme sports : sıra dışı, çok az kişinin yaptığı sporlar

Waste of time : zaman kaybı

Thrilling (adj) : exciting “heyecan verici”

Dull (adj) = boring “sıkıcı”

Awful = terrible “berbat”

Brilliant = intelligent “çok zeki, yetenekli”

What do you think of motor racing?

Motor yarışları hakkında ne düşünüyorsun?

How do you feel about motor racing?

Motor yarışları hakkında ne düşünüyorsun?

What kind of sport: Ne tür spor?

What kind of sport IS TREKKING? Uzun yürüyüş ne tür spordur?

An individual sport: bireysel spor

Team sport : takım sporu

I feel great. Kendimi harika hissediyorum.

I am great. Harikayım.

I go trekking because I feel great on the mountains.

Yürüyüşe gidiyorum çünkü kendimi dağlarda harika hissediyorum.

I feel great on the mountains SO I go trekking.

Kendimi dağlarda harika hissediyorum BU YÜZDEN yürüyüşe gidiyorum.

You reach the top. Zirveye ulaşırsınız.

WHEN you reach the top, Zirveye ulaştığınız zaman, ..

We need water. Suya ihtiyaç duyarız.

We need understanding. Anlayışa ihtiyacımız var.

You need special equipments. Özel aletlere ihtiyacınız var.

Trekking costS a lot of money. Uzun yürüyüş çok paraya mal olur.

“Uzun yürüyüş pahalı bir spordur.”

All in all : her şeyi hesaba katarak

Consequently : sonuç olarak

Overall : neticede, sonuçta

Happy
Happy
0
Sad
Sad
0
Excited
Excited
0
Sleepy
Sleepy
0
Angry
Angry
0
Surprise
Surprise
0

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Bir Cevap Yazın