aof

Cumle Bilgisi Turkcenin Varligi Kullanimi Dillerle Etkilesimi TDE1

Okuma Süresi:318 Dakika, 36 Saniye

TÜRK DİLİ-1 ÜNİTE-5 CÜMLE BİLGİSİ

GIRIS: cümle; insanların duygu, düşünce ve isteklerini sözlü ya da yazılı olarak anlatmada, bir iletişim aracı olarak kullanageldikleri en temel araçlardan biri olmuştur. Türk Dil Kurumu cümleyi “Bir yargı bildirmek için tek başına çekimli bir eylem veya çekimli bir eylemle kullanılan kelimeler dizisi, tümce” olarak tanımlamaktadır.                         Bir dildeki sözcüklerin, sözcük öbeklerinin cümle ve söz içindeki görevlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini, sıralanışlarını ve cümle türlerini ele alıp inceleyen bilim dalına cümle bilgisi ya da söz dizimi denir.                                                      Cümle bilgisi ya da söz dizimi adları Eski Yunan’da syn-; “birlikte” ve táxis “düzenleme” sözcüklerinden gelen sentaks terimi için kullanılmaktaydı.

SÖZCÜK ÖBEKLERİ                                                                                                                                     Sözcük öbekleri, birden çok sözcüğün cümle içinde tek işlevle kullanılacak şekilde bir araya getirilerek belirli kurallar içinde yan yana dizilmesinden oluşan yargısız dil birimleridir. Sözcük öbekleri, kaynaklarda sözcük grupları, kelime grupları, dizim bilgisi olarak da adlandırılabilmektedir. Örneği inceleyelim:                                              

1. ara verildi.                                                                                                                                                                          2. 2 gün ara verildi.                                                                                                                                                                3. eğitime 2 gün ara verildi.                                                                                                                                              
4. kar yağışının yoğun olması nedeniyle eğitime 2 gün ara verildi.                                                                                  
5. Eskişehir’in Çifteler ilçesinde kar yağışının yoğun olması nedeniyle eğitime 2 gün ara verildi.                              

DİKKAT: Cümlede gereksiz ve aynı anlama gelen söz ya da sözcük öbeklerinin anlatımı bozacağı da unutulmamalıdır.                                                                                                                                                       Türkçede yer alan sözcük öbeklerinin genel özellikleri şöyle sıralanabilir:                                                                 * Sözcük öbekleri herhangi bir yargı bildirmezler ancak yine de anlamlı bir bütünlük gösterirler.                                     * Sözcük öbekleri iki ve/ya daha fazla sayıda sözcükten oluşabilir.                                                                                                      * Öbekleri oluşturan sözcükler, kurallı bir biçimde bir araya gelir. Bu kurallılık çerçevesinde, yardımcı öge olan sözcük önce, asıl öge olan sözcük sonra gelerek öbeği oluştururlar.                                                                                    * İkiden fazla sözcükten oluşan öbeklerde iç içe geçmiş öbekler bulunabilir.                                                                             * Sözcük öbekleri, eklenme açısından tek bir sözcük gibi işlem görür ve çekim ekleri öbeğin son ögesine getirilir.                      * Sözcük öbekleri cümlede anlamı genişletme, pekiştirme, belirtme ve niteleme görevlerin yerine  getirirler.                         * Herhangi bir ayrıntının belirtilmesi sözcük öbekleriyle mümkündür ve cümlenin ögeleri de bu tür öbeklerle daha ayrıntılı hâle getirilebilir.                                                                                                                                                              *  Sözcük öbekleri, cümlede tek bir öge gibi işlev görürler.                                                                                  DİKKAT: Cümlede yan yana bulunan sözcüklerin sözcük öbeği oluşturup oluşturmadığını anlamak için cümledeki öge dizilişlerini değiştirdiğinizde sözcükler birlikte hareket ediyorsa sözcük öbeğidir. Örneğin: “Şu yüksek binanın üçüncü katında/ annemin teyzesi/ oturuyor.” Bu cümle yükleme iki sözcük öbeği ile bağlanıyor. Cümlenin ögelerinin yeri değişse de sözcük öbekleri birlikte hareket eder. Cümleyi “Annemin teyzesi/ şu yüksek binanın üçüncü katında/ oturuyor.” biçimde de söyleyebiliriz. Aynı cümleyi sözcük öbeklerinin yerine zamir getirerek de söyleyebiliriz. “O (annemin teyzesi)/ şurada (şu yüksek binanın üçüncü katında)/ oturuyor.”

Tamlayan-Tamlanan İlişkisi Bulunan Sözcük Öbekleri                                                                                                                  Tamlayan tamlanan sözcük öbeklerinde önce gelen öge, kendinden sonra gelen ögeyi farklı yönlerden belirtir ya da niteler.

Ad Tamlamaları                                                                                                                                                                                                            İyelik ekli bir adın (tamlayan), iyeliğin belirttiği başka bir adla (tamlanan) aitlik, içinde bulunma, sınırlandırma, belirtme vb. anlam ilgileriyle bağlandığı sözcük öbeğidir. Ad tamlamaları cümlede ad, sıfat ve zarf görevlerinde, cümlenin her ögesi olarak bulunabilirler. Belirtili, belirtisiz ve takısız ad tamlaması olmak üzere üç türü vardır.                       

1. Belirtili ad tamlaması: İlk sözcüğün ilgi eki –(n)In + ikinci sözcüğün iyelik eki –sI almasıyla oluşan ad tamlamasıdır. Örnek: İşinin değişmesi şansını da değiştirmişti.                                                                                                                                                DİKKAT: Belirtili ad tamlamasında tamlayan öge ile tamlanan öge kimi zaman, genellikle şiirlerde yer değiştirebilir. Örneğin; Kimse bilmez dertlerini anaların. Tamlayan öge ile tamlanan öge arasına başka sözcükler girebilir. Örneğin; Ayşe masal anlatırken çocukların yorgunluktan gözleri kapanırdı.

DİKKAT: Pek çok kaynakta “zincirleme ad tamlaması” olarak verilen yapı, belirtili ad tamlamasının tamlayan ögesinin de ad tamlaması biçimindeki iç içe girmiş tamlama türüdür. Örneğin; kardeşimin resim defteri, evin duvarının boyası, Türkçe öğretmeninin not defteri vb.                                                                                                                                                   DİKKAT: Bazı belirtili ad tamlamaları kalıplaşmaya uğrar. Elinin körü, kaçın kurası, sözün kısası vb.

2. Belirtisiz ad tamlaması: İlk sözcüğün ek almayıp ikinci sözcüğün iyelik eki –Sı almasıyla oluşan ad tamlamasıdır. Örnek: Vişne reçelini çok severdi.                                                                                                                                                             DİKKAT: Belirtisiz ad tamlamalarında tamlayan ve tamlanan arasında süreklilik/belirtisizlik vardır. Sürekliliğin gereği olarak tamlayan ve tamlanan arasında başka bir sözcük girmez. Örneğin; limon ağacı, badem şekeri, Porsuk nehri vb. DİKKAT: Özellikle yer adlandırmalarında belirtisiz ad tamlamasının iyelik ekinin düşürüldüğü gözlemlenmektedir. Edirnekapı-sı yerine Edirnekapı; Bakırköy-ü yerine Bakırköy denmesi gibi. Son zamanlarda Türkçenin kurallarına aykırı yapılan yer adlandırmaları da görülüyor. Eskişehir İnternet, Ahmet Market, Ata Sokak vb.                                     DİKKAT: Belirtisiz ad tamlaması, başka bir ad tamlamasının tamlananı olduğunda kendi iyelik ekini değil ana tamlamanın iyelik ekini taşır. Örneğin; bahçe kapısı – bizim bahçe kapısı, hayat tarzı- senin hayat tarzın vb.

3. Takısız ad tamlaması: Her iki sözcüğün de ek almadığı ad tamlamasıdır. Bu tür ad tamlamalarında tamlanan ögenin niteliği, benzetme ve/ya neden yapıldığını belirtilir.                                                                                                                             Örnek: Kendisine yün kazak örmüştü.                                                                                                                                              DİKKAT: Takısız ad tamlamaları yapı olarak sıfat tamlamasına benzetilebilir. Ancak anlamsal olarak da farklı olan sıfat tamlamaları, genellikle soğuk/sıcak, iyi/kötü gibi karşıtlıklar taşıması yönüyle takısız ad tamlamalarından ayrılırlar.

Sıfat Tamlaması                                                                                                                                                                                                                           Adı nitelemek ve/ya belirtmek amacıyla oluşan sözcük öbeğidir.  Sıfat tamlamaları cümlede ad, sıfat ve zarf görevlerinde bulunabilir.                                                                                                                                                                                Örnek: Beyaz badanalı, kırmızı kiremitli evler yol boyunca dizilmişti.                                                                                               DİKKAT: Bazı birleşik kelimelerin kendi içinde sıfat tamlaması kuruluşunu örnekledikleri görülebilir. Örneğin; Akdeniz, karaciğer vb.                                                                                                                                                                                                                     DİKKAT: Sıfat tamlamasında tamlayan ile tamlananın yeri değişmez. Eğer değişirse sözcük sıfat olmaktan çıkar. Örneğin; “çalışkan çocuk” bir sıfat tamlamasıyken “çocuk çalışkan” bir ad cümlesidir.                                                                 DİKKAT: Belirtisiz ad tamlamasıyla kullanılacak sıfatın yerine dikkat etmek gerekir. “devlet bakanı” gibi bir tamlamada sıfatın yeri belirtisiz ad tamlamasından önce olmalıdır. Örneğin; eski devlet bakanı denildiğinde eski devleti değil, devlet bakanını nitelemektedir. Eğer devlet nitelenmek istenirse tamlamanın “eski devletin bakanı” biçiminde belirtili ad tamlaması olarak kurulmuş olması gerekir. “Eski İstanbul’un semtleri…” tamlamasında eski sıfatı İstanbul’un önceki zamanlarını ifade eder. “Eski İstanbul semtleri…” tamlamasında ise eski olan İstanbul’un semtleridir.

Aitlik Öbeği                                                                                                                                                                                                                  Aitlik eki “-ki” ile oluşturulan sözcük öbeğidir. Cümlede zamir (bizimki gidiyor) ya da sıfat (bahçedeki kadın) görevindedir.                                                                                                                                                                                                      DİKKAT: Genellikle cümle başında olmakla beraber, kimi zaman cümle ortasına ya da sonuna kayabilirler. Örneğin; Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil matem (Mehmet Akif Ersoy).                                                                             DİKKAT: Ünlem gruplarının yazımında birden fazla yol izlenebilir: a) Ünlem grubunun sonuna virgül, cümlenin sonuna ünlem işareti konur. b) Ünlem grubunun sonuna ünlem işareti, cümlenin sonuna nokta konur. c) Ünlem grubu arasöz ise iki virgül arasına alınır.

Tamlayan-Tamlanan İlişkisi Bulunmayan Sözcük Öbekleri                                                                                                                         Tamlayan tamlanan ilişkisi bulunan sözcük öbeklerinde Türkçenin söz dizimi gereğince tamlayan ögenin önce, tamlanan ögenin sonra gelmesi kuralı işlemekteydi.

Unvan Öbeği                                                                                                                                                                                                                Kişi adı ve onu izleyen bir unvan veya akrabalık adından oluşan sözcük öbeğidir.                                                                                         Örnek: Ertuğrul Gazi, Murat Bey, Selin Hanım, Hürrem Sultan, Selim Amca vb.                                                                                          DİKKAT: İlk ögesi unvan veya akrabalık adı olan sözcük öbeği unvan öbeği değil, birleşik addır. Örneğin; Doktor Seçil, Öğretmen Serpil, Albay Rauf vb. Birleşik adlarda vurgu sonda, unvan öbeklerinin vurgusu ise başta bulunur.

Edat Öbeği                                                                                                                                                                                                                      Bir ad/ad soylu sözcük ve onu izleyen çekim edatının bir araya gelmesi ile oluşan sözcük öbeğidir.  “ile, için, kadar, göre, diye, rağmen, karşı, …e doğru, gibi,-den dolayı” edatları sıklıkla kullanılan edatlardır. “ile” eşit sözcükler arasında yer alırsa bağlaç olur.       Örnek: İpince, dal gibi bir çocuktu.   Bütün gün arabayla şehri gezdi.                                             DİKKAT: Edat öbeği, edatın türüne göre zaman, yön, durum, benzetme, neden, şart, miktar vs. bildirir. Cümlede çoğunlukla zarf veya edat tümleci olur, ayrıca ek-eylem alarak yüklem olabilir.

Bağlama Öbeği                                                                                                                                                                                                                                      En az iki eş ögenin bağlaç ile bağlanmasıyla oluşan sözcük öbeğidir. Eğer bağlanan ikiden fazla öge varsa bağlaç son iki öge arasına girer. Bağlama öbeği, cümlede ad, sıfat ve zarf görevinde bulunabilirler. Belli başlı bağlaçlar; ve, veya, ile, fakat, ama, değil, ya…ya, hem.. hem, ne…ne, da…da, ister… ister, mi…mi, kah…kah, ya… yahut, gerek…. gerek vb. Örnek: Kardeşim ve teyzem yarın İstanbul’a gidecekler.   Çalışkan fakat hırslı bir kişiliği vardı.

Sayı Öbeği                                                                                                                                                                                                                      Sayı öbeği, ilki büyük, ikincisi küçük sayıdan oluşan sözcük öbeğidir. Sayı öbeği, cümlede ad ve sıfat görevinde bulunur.       Örnek: Daha on yedi yaşında evden ayrılmıştı.

Tekrar Öbeği (İkilemeler)                                                                                                                                                                                         Aynı, yakın ya da karşıt anlamlı iki sözcüğün; anlamı güçlendirmek, çokluk veya abartı bildirmek, süreklilik belirtmek, ortalama veya yaklaşıklık ifadesi kazandırma amacıyla bir tek sözcük gibi işlev görmek üzere oluşan sözcük öbeğidir.. Örnek: Hemen hemen işlerinin çoğunu bitirdik.   Salonda her zamanki gibi yedi sekiz konuk vardı.                        DİKKAT: Tekrarlar yazılırken aralarına virgül ya da kısa çizgi konmaz. Tekrar öbekleri, anlatım bozukluklarından gereksiz sözcükler ve tekrar sıklığı ile karıştırılmamalıdır.

Birleşik Sözcükler                                                                                                                                                                                                    Birden fazla sözcüğün anlam kayması, ses kaynaşması, sözcük türü kayması yollarıyla oluşturdukları sözcük öbeğidir. Aralarına ek girmez. Cümlede ad görevindedirler.  Örnek: Sultan Selim hakkında bilgi topladık.    

Birleşik Eylem Öbeği                                                                                                                                                                                                                      Bir ad ve bir yardımcı eylemle ya da iki eylemin birleşmesinden oluşan sözcük öbeğidir.  Birleşik eylemler iki alt grupta toplanır.                                                                                                                                                                                                                                  1. Adla yapılan birleşik eylemler: “ad + yardımcı eylem” şeklinde oluşturulan birleşik eylemlerdir. Bu tür bileşik eylemlerde söz konusu olan yardımcı eylemler “et-, ol- , eyle-, bulun- , kıl-, yap-” eylemleridir.                                                          Örnek:  Yeni bir araba satın aldık.        – Sana her zaman yardım etmek isterim.                                                                                                      2. Eylemle yapılan birleşik eylemler: “eylem+ zarf-eylem + yardımcı eylem” şeklinde oluşturulan birleşik eylemlerdir. “bil-, ver-, gel-, gör-, kal-, dur-, yaz-, koy-” yardımcı eylemleri ile oluşturulan birleşik eylemlerde eylem ile yardımcı eylem arasına “ –A, -I , -U” bazen de “-ıp /-ip” zarf-eylemleri girer. Eylemle yapılan birleşik eylemler, betimsel eylemler olarak adlandırılır. Betimsel eylemler asıl eyleme “tezlik, yeterlilik, süreklilik, beklenmezlik, yaklaşma” anlamları ile bağlanır ve asıl eylemin kılınış çeşidini göstermeye yarar.                                                                                                   Örnek: Duydukları karşısında sokağın ortasında öylece kalakaldı.                                                                                                    

İsim-Fiil Öbeği                                                                                                                                                                                                                  “-mAk, -mA, -Iş” eklerinin eyleme eklenmesiyle oluşan sözcük öbeğidir. Cümlede ad görevinde olan isim-fiil öbeği zarf dışında cümlenin bütün ögelerini oluşturabilir.    Örnek:  Olanları bana anlatmasını istedim.                                               

Sıfat-Fiil Öbeği                                                                                                                                                                                                                               Sıfat-fiil eklerinin eyleme eklenmesiyle oluşan sözcük öbeğidir. Sıfat-fiil öbeği, cümlenin bütün ögelerini oluşturabilir. Örnek:  Yaşanacak güzel günlerimiz var.   Herkes gördüğü bu güzellik karşısında büyülenmişti.

Zarf-Fiil Öbeği                                                                                                                                                                                                                   Zarf-fiil eki getirilerek adlaştırılmış bir eylem ile bunu tamamlayan öge ya da ögelerden oluşan kelime grubudur. Örnek: Gözündeki yaşları silerek yüzüğünü uzattı.   Başını çevirip ardında kalanlara baktı.                                                DİKKAT: Cümle yapısına yakın özellik gösteren zarf-fiil öbeğinde zarf-fiilin anlamı özne, nesne,yer tamlayıcısı ve zarf öğeleri ile tamamlanır. Zarf-fiil öbeği genellikle grubun sonundadır ancak bu bazen özellikle de şiir dilinde yer değiştirebilir.

Kısaltma Öbekleri                                                                                                                                                                                                         Ad durum eklerinden birini almış bir sözcük ile başka bir sözcüğün birleşmesinden oluşan sözcük öbeğidir. Farklı sınıflandırmalar bulunmakla birlikte bu ünitede kısaltma öbekleri ilgi, belirtme, yaklaşma, bulunma ve ayrılma öbeği olarak beş grupta ele alınmıştır.                                                                                                                                                                                                 a. İlgi öbeği: Belirtili ad tamlamasının tamlanan ögesindeki iyelik ekinin düşmesiyle oluşan kısaltma öbeğidir.                                   Bizim araba, sizin okul vb.                                                                                                                                                                                        b. Belirtme öbeği: İlk ögesi belirtme (yükleme) durum eki taşıyan kısaltma öbeğidir.                                                                                Yapılan-ı eleştiri, yapılan-ı takdir, yüz-ü aşkın vb.                                                                                                                                                   c. Yaklaşma öbeği: İlk ögesi yaklaşma (yönelme) durum eki taşıyan kısaltma öbeğidir.                                                                           Can-a yakın, dil-e kolay, kişi(y)-e özel vb.                                                                                                                                                               d. Bulunma öbeği: İlk ögesi bulunma durum eki taşıyan kısaltma öbeğidir.                                                                                                       sol-da sıfır, sene-de bir gün, yük-te hafif vb.                                                                                                                                                      e. Ayrılma öbeği: İlk ögesi ayrılma (uzaklaşma) durum eki taşıyan kısaltma öbeğidir.                                                                                   iç-ten pazarlıklı, sonra-dan görme, su-dan sebepler vb.

CÜMLENİN ÖGELERİ

Cümle, değişik işlevlerdeki parçalardan oluşan bir bütündür. Türkçenin cümle ögelerinin sıralanışı, özne- tümleç (nesne, yer tamlayıcısı, zarf tamlayıcısı)-yüklem sırasına göredir.

Cümlenin Temel Ögeleri                                                                                                                                                                            Yeryüzündeki bütün dillerde cümlenin temel ögeleri yüklem ve öznedir.                                                                                        Yüklem                                                                                                                                                                                                                Cümlenin yargı taşıyan en temel öğesi durumundaki yüklemi  cümlede iş, oluş, kılış, düşünce, duygu, imge, yargı anlatan sözcük olarak tanımlamaktadır. Yüklem, cümlede yargı bildiren çekimli öğedir. Yüklemin temel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.                                                                                                                                                                                                           1. Yüklem tek sözcükten oluşabildiği gibi birden çok sözcükten (sözcük öbeği) de oluşabilir.                                         Örnek: Lise arkadaşımla yıllar sonra karşılaşmıştık.                                                                                                                                                                                           (Yüklem)                                                                                                                                                                  2. Yüklem, çekimli bir eylem de olsa ek-eylem almış ad ya da ad soylu bir sözcük de olsa kurallı bir cümlede cümlenin sonunda bulunur. Örnek: Olanları anlatırken sesim biraz yükselmişti. (eylem)                                                                                                                                                                                                (Yüklem)                                                                                                        3. Bir cümlede birden fazla özne, nesne, yer tamlayıcısı ve zarf tümleci olabilir ancak yüklem tektir. Yüklem sayısı kadar cümle vardır.        Örnek: Son cümleyi söyledim, söyleyeceklerini beklemeden uzaklaştım.                                                                                                                            (Yüklem)                                                                 (yüklem)                                                          4. Cümlede yüklemin belirtilmemesi cümlenin anlamında eksiklik meydana getirmez.  Biz cümleyi zihnimizde tamamlarız. Bu tür cümleler eksiltili cümle olarak adlandırılır.                                                                                                           Örnek: İlk gün kendilerini tanıttılar. Nereden geldiklerini, hangi okuldan mezun olduklarını, nelerden hoşlandıklarını…(                           )                                                                                                                                                                     5. Cümlede asıl yargıyı ve hükmü yüklem taşır. Diğer ögeler yüklemin anlamını çeşitli yönlerden desteklerler.                Örnek: Dün akşam    sahil yolunda  koşarken   gördüm      Onu.                                                                                                    (Zaman)             (Yer)             (Durum)    (Yüklem)    (Belirtili nesne)                                                                                    6. Yüklem, çekimli eylem cümlesi ise zaman ve kişi eklerini alarak çekimlenir. Yüklem basit, türemiş ya da birleşik eylem olabilir.                Örnek: Bütün gün annesinden gelecek iyi haberi bekledi.                                                                                                                                                                                                        (Yüklem)                                                                                                 7. Cümle bir durumu ifade etmek için kullanılıyorsa yüklem ad veya ad soylu olur ve ek-eylem ile birlikte kullanılır. Örnek: Şehre gelenlerin gittiği ilk yer, Şahin Tepesi’dir.                                                                                                                                                                                                          (Yüklem)                                                                                                                                               8. Yüklem geçişsiz eylem ile oluşmuşsa cümlede nesne ögesi olmaz. Yükleme sorulan “kim, kimler, kimi, kimleri, neyi, neleri” sorularına cevap alınmaz.  Örnek: Düğünde takılan altınların hepsi ertesi gün satıldı.                                                                                                                                                                                                           (yüklem)

Özne                                                                                                                                                                                                                      Cümlede yüklemle birlikte temel ögeler grubunda değerlendirilen diğer önemli öge de öznedir. Özne, cümlede yüklemin bildirdiği iş, oluş ve durumu üstlenen ve yapanı (eylem cümlesinde) veya olanı (ad cümlesinde) karşılayan ögedir.                Özne-cümlede sözcük ya da sözcük öbeği olabilir. Cümlede yüklemle doğrudan bağlantılıdır. Cümle çözümlemelerinde yükleme sorulan “kim?” “kimler?” ve “ne?” “neler?” sorularının cevabı özneyi buldurmaya yöneliktir. Öznenin temel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.                                                                                                                      1. Özne, ad çekim eklerinden çokluk, aitlik ve iyelik ekleri dışında ek almaz. Bu anlamda özne her zaman yalın yapıda bulunur.M Örnek: Karlar bütün köy yollarını kapatmıştı.                                                                                                                                                   (özne)                                                                                                                                                                                               2. Özneden sonra gelen kimi zaman özneyi pekiştirmek, anlatıma güç katmak için “de,” bağlacı, “mi” soru eki ya da dönüşlülük zamiri ile birlikte kullanılabilir.  Örnek: İkisi de  güle oynaya evden çıktılar.                                                                                                                                                   (özne)                                                                                                                                  3. Aynı yükleme bağlanmış birden fazla kişi veya varlık özne olabilir. Bunlar birbirlerinden virgül veya bağlaçla ayrılır ve tek bir öge (özne) olarak kabul edilir.              Örnek: Ablam ve abim tatil başladığı için çok mutlulardı.                                                                                                                              (özne)                                                                                                                            4. Özne, yükleme açıklayıcısı ile birlikte de bağlanabilir.             Örnek: Kar, her yeri kaplayan kar, bizi eve hapsetmişti.                                                                                                                                                            (özne)                                                                                  5. Özne bir sözcük olabileceği gibi bir sözcük öbeğinden de oluşabilir.                                                                                                               Örnek: Müdürün odasının kapısı, aniden açılır.                                                                                                                                                                              ( özne)                                                                                                                                                                                                 6. Geçişli iken edilgen çatıya sokulan eylemlerle kurulan cümlelerde nesne bulunmaz. Cümlenin asıl nesnesi olan öge, özne görünüşündedir; ama cümlenin asıl öznesi değil sözde öznesidir. Sözde özne, cümlede işi yapan öge değil yapılan işten etkilenendir.                                                                                                                                                                           Örnek: Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol. (Yahya Kemal)                                                                                                                                                                     (özne)                                                                                                                                                            7. Yüklemi gereklilik kipinin teklik 3. kişisi olan bazı cümleler de özne almazlar. Aynı işlevdeki “ -mAk gerek” ve “-mAk lazım” kalıbıyla kurulan cümlelerde de özne bulunmaz.              Örnek: Bu hafta sonu bir yerlere gitmeli.                                                                                                                                                                                                         (yüklem)                                                8. Öznenin, açık olarak görülmediği cümlelerde özne, yükleme getirilen kişi ekinden anlaşılır; kişi ekinin gösterdiği zamir, cümlenin öznesi kabul edilir. Böyle cümlelerde özne “gizli özne” olarak adlandırılır.                                                       Örnek: Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün Kızıllığında ısındık (Arif Nihat Asya)                                                                                                                                                                       (yüklem)                                                                                                      DİKKAT: Özne türlerine ilişkin farklı sınıandırmalar bulunmaktadır. Türkçede öznenin gerçek özne, gizli özne, sözde özne, gramerce özne, mantıkça özne, örtülü özne gibi türleri vardır. Türkçede özne türlerine ilişkin herkes tarafından kabul görmüş bir sınıflandırma bulunmamakla birlikte Edilgen çatılı eylemlerde, yüklemde bildirilen işi yapmayıp, yapıyor gibi görünen ve “-n, -l” eylemden eylem yapım ekini almış yüklemlerle kurulan cümlelerdeki özne “sözde özne” olarak adlandırılır. Cümlede açıkça yer alan özne “gerçek özne” olarak adlandırılırken yüklemdeki kişi eki ile anlaşılan özne “gizli özne” olarak belirtilmektedir. Sözde öznenin kullanıldığı cümlelerde, yüklemde bildirilen işi yapan varlık “tarafından, nedeniyle, yüzünden, dolayısıyla, etkisiyle” gibi kelime veya “……-ce / …….-ca” ekiyle pekiştirilmişse bu özneye “örtülü özne” denir. Örtülü özne cümle çözümlemelerinde zarf tümleci olarak değerlendirilir.

9. Sıralı cümlelerde özne, birden fazla yüklemin ortak öznesi olabilir.                                                                                             Örnek: Doğanın canlanmasıyla beraber karıncalar uyanıyor, toprağın üzerine çıkıyordu                                                                                                                                              (Özne)       (Yüklem)                                (Yüklem)                                                        10. Özne, bir kişi veya nesne olabileceği gibi soyut bir kavram da olabilir.                                                                                          Örnek: Sevgi, doğanın ikinci güneşidir.                                                                                                                                                                             (özne)

Özne-Yüklem Uyumu                                                                                                                                                                                                              Özne yüklem uyumunda aşağıdakilere dikkat etmek gerekir:                                                                                                                      1. Bir cümlede özne tekil ise yüklem de tekil olur.                                                                                                                               Örnek:  Bahçıvan    bahçedeki çiçekleri suluyordu.                                                                                                                               (özne-tekil)                                   (yüklem-tekil)                                                                                                                                   2. Birinci tekil kişi böbürlenmek ya da alçakgönüllülük göstermek amacıyla kullanıldığında özne de yüklem de birinci çoğul olur.                                                                                                                                                                                                                 Örnek: Aldırma sen, biz onun çocukluğunu biliriz. (böbürlenme)                                                                                                             3. İkinci tekil kişi saygı ve nezaket bildirmek için kullanıldığında özne de yüklem de ikinci çoğul olabilir.                            Örnek: Siz beni dışarda bekler misiniz? (saygı)                                                                                                                                            4. Üçüncü tekil kişi anlatıma saygı katmak için kullanıldığında özne tekil olduğu hâlde yüklem üçüncü çoğul olabilir. Örnek: Müdür Bey acaba saat kaçta gelirler?                                                                                                                                                      (özne-tekil)                             (yüklem-çoğul)                                                                                                                                                           5. Organ, bitki, hayvan, zaman adları ile cansız varlıkların çoğulları özne olduklarında yüklem tekil olur.                            Örnek: Yaşlandıkça gözlerim de görmez olmuştu.                                                                                                                                                         (özne-tekil)      (yüklem-tekil)                                                                                                                                                     6. Özne belirsizlik zamiri ise yüklem tekil olur.                           Örnek: Herkes yaşananlardan çok tedirgindi.                                                                                                                                                 (Özne)                                 (yüklem-tekil)                                    7. Özne topluluk isminden oluşuyorsa, yüklem tekil olur.   Örnek: Ordu, söylenenlerden çok rahatsızdı.                                                                                                                                              (Özne)                                     (yüklem)

8. Özne tekil veya çoğul ikinci ve üçüncü kişilerse yüklem ikinci çoğul kişi olur.                                                                              Örnek: Sen ve Ahmet yarın bize gelir misiniz?                                                                                                                                                         (Özne)                                    (yüklem)

9. Özne tekil veya çoğul birinci, ikinci ve üçüncü kişilerle ise yüklem birinci çoğul kişi eki alır.                                                         Örnek: Ben, sen ve Oya sabahlara kadar sohbet ederdik.

10. Özneleri çoğul olsa da “var”, “yok”, “gerek”, “lazım” gibi sözcükler yüklem görevinde tekil olur.                                   Örnek: En sevdiğim pastalar burada var.                                                                                                                                                                  (özne-çoğul)               (yüklem-tekil)                                                                                                                                                      11. Özne çoğul ve bütün bireyleri karşılıyorsa yüklem çoğul olur.                                                                                             Örnek: Nil, Sema ve ablası bu akşam birlikte sinemaya gittiler.                                                                                                                               (özne-çoğul)                                                      (yüklem-çoğul

Cümlenin Tamamlayıcı Ögeleri

Nesne (Düz Tümleç)                                                                                                                                                                                              Öznenin yaptığı işten doğrudan etkilenen ve geçişli eylemi tamlayan sözcüklere nesne denir. Cümlede temel ögelerden sonra en önemli ögedir.                                                                                                                                                       Nesne, cümlede belirli ya da belirsiz bir varlığı işaret etmesi bakımından iki türlü değerlendirilebilir:                             

Belirtili nesne:                                                                                                                                                                                                      Belirli bir varlığı karşılayan ve yükleme durum eki (-ı, -i, -u, -ü) alan nesneler belirtili nesne olarak adlandırılır. Cümle çözümlemelerinde yükleme sorulan “neyi?” , “kimi?” soruları belirtili nesneyi buldurmaya yöneliktir.

Belirtisiz nesne                                                                                                                                                                                                                              Bir türü karşılayan ve yükleme hali eki almayan nesneler ise belirtisiz nesne olarak adlandırılır. Cümlenin öznesi bulunduktan sonra sorulan “ne?” sorusu ile belirtisiz nesne bulunabilir. Belirtisiz nesnenin cümledeki yeri değişmez. Belirtisiz nesne hep yüklemin önündedir.                                                                                                                                         Nesnenin temel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.                                                                                                                                 1. Bir cümlede birden fazla nesne olabilir. Ancak bu nesneler ayrı türden olamaz.                                                         Örnek: Sakladığı altınları,    paraları,            ipek kumaşları          tek tek çıkardı.                                                                                (belirtili nesne)   (belirtili nesne)     (belirtili nesne)                      (yüklem)                                                                                       2. Bazı cümlelerde ikinci nesne cümledeki ilk nesnenin açıklayıcısı olabilir.                                                                            Örnek: Savaş günlerini, ekmeğin karne ile dağıtıldığı o günleri,   unutamıyordu.                                                                              (belirtili nesne)                            açıklayıcı                                    yüklem                                                                                                         3. Bir cümlenin nesnesi bağımsız bir cümle olabilir.                                                                                                                                              Örnek: Aynanın karşısında kendini öyle görünce “Bu ben miyim?”    dedi.                                                                                                                                                                      belirtili nesne         (yüklem)                                                                                                    4. Bazı sıralı ve bağlı cümlelerin nesnesi ortak olabilir.                                                                                                                    Örnek: O, beni  herkesten çok seviyor ve    anlıyor.                                                                                                                      (Belirtili nesne)                (yüklem)        (yüklem)

Yer Tamlayıcısı (Dolaylı Tümleç)                                                                                                                                                                Cümlede, yüklemin bildirdiği hareket, iş veya oluşun yerini ve yönünü bildiren; yaklaşma(-A), bulunma (-dA) , uzaklaşma (-dAn) durumu eklerinden birini alan ögedir. Cümle çözümlemelerinde yükleme sorulan “neye, nede, neden, nereye, nereden, kime, kimde, kimden” soruları yer tamlayıcısını buldurur.                                                                              Yer tamlayıcılarının temel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.                                                                                                                                              1. Konuya bağlı olarak bir cümlede birden fazla yer tamlayıcısı olabilir. Bu tamlayıcılar aynı durum ekini taşımak zorunda değildir.                                                                                                                                                                                                 Örnek: Üniversiteye          Niğde’den        gelmiştim.                                                                                                                                         (yer tam)              (yer tam)           (yüklem)                                                                                                                                                             2. Cümlede yer tamlayıcısı bir sözcük olabileceği gibi bir sözcük öbeği de olabilir.                                                                           Örnek: Ayşe Hanım, yıllardan beri sağlık ocağında     hemşirelik yapıyordu.                                                                                                (Özne)                                      (yer tam)                      (yüklem)

3. Sıralı ya da bağlı cümlelerde yer tamlayıcısı ortak olabilir.                                                                                                                      Örnek: Murat,        hastanenin bahçesinde, hastasını düşünüyor, güzel bir haber bekliyordu.                                                   (özne)                                 (yer tamlayıcısı)                           (yüklem)                                   (yüklem)                                                              4. Bir cümlede yer tamlayıcısı açıklayıcısı ile birlikte yer alabilir.                                                                                                                      Örnek: Anadolu’da,         bir bozkır kasabasında      büyümüştüm.                                                                                                          (yer tamlayıcısı)                (açıklayıcı)                   (yüklem)

Zarf Tümleci (Belirteç Tümleci)                                                                                                                                                                                Zarf tümleci, cümlenin anlamını zaman, sebep, tarz, yön, ölçü, şart vb. yönlerden tamamlayan ve sınırlayan ögelerdir. Cümlede zarf görevinde kullanılan öge bir ad ya da bir sözcük öbeği olabilir. Cümle çözümlemesi çalışmalarında yükleme sorulan “ ne zaman, niçin, nasıl, ne kadar, ne ile, ne şekilde, kimin ile, hangi durumda, hangi şartlarda, hangi yöne” soruları zarf tümlecini buldurmaya yöneliktir.                                                                                                                                  DİKKAT:  Zarf ögesinden sonra gelen “de” bağlacı zara birlikte değerlendirilir.                                                                                         DİKKAT: –se/-sa eki almış sözcük ya da sözcük öbekleri istek bildirmediği sürece kip eki değil zarf olarak değerlendirilir. Bu durumda -se/-sa ekini taşıyıp cümlede de şart, zaman ve neden işlevinde olan ögeler zarf tümleci olarak değerlendirilmelidir.                                                                                                                                                                                             Zarf tümlecinin temel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.                                                                                                                                      1. Adlar yön eki (-rA / -ArI), vasıta eki ( -lA / -n ) ve eşitlik eki (-cA / -çA) alarak cümlede zarf görevini üstlenirler.   Örnek: Bu uzun yolu     bisikletle        gelmişti.                                                                                                                                  (Nesne)            (zarf tüm.)      (yüklem)                                                                                                                                                  2. Eylemler “-p -Ip, -ArAk, -A, -IncA, -mAdAn, -mAksIzIn, -dIkçA, -AlI, -ken, -dIğInda” zarf-eylem eklerini alarak cümlede zarf görevinde kullanılır.                                                                                                                                                            Örnek: Doktor, reçeteyi yazıp            yolladı.                                                                                                                                                                                    (zarf tüm.)      (yüklem)                                                                                                                                                     3. Cümlede sözcük öbeklerinden bağlama öbeği, kısaltma öbeği, tekrar öbeği, ad ve sıfat tamlamaları, zarf-fiil öbeği, edat öbeği zarf görevinde olabilir.                                                                                                                                                Örnek: Bütün sevdiklerimi birer birer           kaybettim.                                                                                                                                                                      (Zarf  tüm.)         (yüklem)                                                                                                                                        4. Bir cümlede aynı veya ayrı türden birden fazla zarf olabilir.                                                                                                  Örnek: Her akşam,    saat sekizde akşam yemeğine otururdu. (zaman ve zaman)                                                                                  (zarf tüm.)       (zarf tüm.)                                  (yüklem)                                                                                                                      5. Bazen bir zarf öğesi diğerinin açıklayıcısı durumundadır.                                                                                                                                       Örnek: O senenin sonunda,    hayatımın da en zor döneminin başında, şehre taşındık.                                                                    (zarf tüm.)                                         (zarf tüm.(açıklayıcı)                             (yüklem)                                                                      6. Sıralı ve bağlı cümlelerde ortak zarf olabilir.                                                                                                                                                  Örnek:   Günlerce        ağladı,      acı çekti, buradan gitmek istedi.                                                                                                    (zarf tüm.)     (yüklem)   (yüklem)                             (yüklem)

Cümle Dışı Ögeler                                                                                                                                                                                                      Cümle dışı ögeler, cümlenin kuruluşuna doğrudan katılmayan, diğer cümle öğeleri gibi yüklemi çeşitli ilgilerle tamamlamayan ögelerdir. Bu ögeler, yüklemin tamamlayıcısı olan ögelerin aksine açıklama, pekiştirme vb. işlevlerle cümleye yardım eder ve cümleleri çeşitli anlam ilişkileri çerçevesinde birbirine bağlarlar.                                                Cümle dışı ögelerin temel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.                                                                                                                               1. Ünlemler, ünlem öbeği, bağlama öbeği, hitap sözcükleri cümle dışı öğeler olarak değerlendirilir. Bu ögeler genellikle cümlelerin başlarında, sonlarında ve cümleler arasında bulunurlar.                                                                                   Örnek:     Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!                                                                                                                                             (ünlem                )                                                                                                                                                                                                               2. Arasözler ve açıklama cümleleri, cümle ögeleri ve cümleler arasında bağlantı kurulmasını sağlarlar.                                         Örnek: Sizi arayacağım, emin olun, birkaç gün içinde.               

DİKKAT: Açıklama cümleleri, iki çizgi veya iki virgül arasında olabileceği gibi parantez şeklinde cümle içine girdikleri de görülebilir. Ayrıca “ki bağlacı” da açıklama cümlelerinin başında yer alabilir. Konuşmada bu ögeler tonlama ve vurgu ile belirginleştirilir.

CÜMLE TÜRLERİ

Yapısına Göre Cümleler                                                                                                                                                                                               Cümlenin tanımındaki en önemli ölçüt yargı bildirmesidir. Yargı da çekimli eylemle doğrudan bağlantılıdır. Cümledeki yargı sayısı, cümlenin yapısını belirler.                                                                                                                                                                                            1. Basit Cümle                                                                                                                                                                                                    Kuruluşunda bağımsız olarak tek yargı bulunan ve tek yükleme sahip olan cümlelere basit cümle denir. Basit cümle, kaynaklar tarafından yalın cümle, yalın tümce, yalınç tümce, basit tümce olarak da adlandırılmaktadır.                                             Örnek:  Kapının önünde gülümseyerek bana bakıyordu.

2. Birleşik Cümle                                                                                                                                                                                                               İçinde esas yargının bulunduğu bir temel cümle ile onu anlam ve görev bakımından tamamlayan bir veya birden fazla yan cümleden oluşan cümlelere birleşik cümle denir. Birleşik cümlenin yapısında bir temel cümle bir de yan cümle bulunur. Temel cümlenin yargısını değişik yönlerden tamamlayan cümlelere yan cümle/ler denir. Buna göre yan cümlesi çekimli eylemle kurulan birleşik cümleler şunlardır: Şartlı birleşik cümle, iç içe birleşik cümle ve ki’li birleşik cümle.                                                                                                                                                                                                                                          A. Şartlı Birleşik Cümleler: Temel cümleye şart ifadesine dayalı bir yan cümle ile bağlanmış cümlelerdir.

Türkçede –sA şart eki almış yan cümle, temel cümleyi şart, zaman, tahmin, benzetme gibi anlamlarla tamamlar ve çoğu zaman zarf işlevinde temel cümleden önce gelir.            Örnek: Bu sefer de geç gelirse / bir daha beklemem.                                                                                                                                            (yan cümle)                   (temel cümle)                                      B. İç İçe Birleşik Cümle: Bir cümlenin, bir görevle başka bir cümlenin içinde yer almasıyla oluşan birleşik cümleye iç içe birleşik cümle adı verilir. İç içe birleşik cümlede, iç cümle temel cümlenin nesnesi olur. Temel cümlenin yüklemi çoklukla “de-, say-, zannet-, farz et-, bil-, gör-, addet-, duy-, işit-, um-” gibi duygu ifadesi taşıyan eylemlerden oluşur. Örnek: Hangi liseyi bitirdiniz Selim Bey, / diye soruyorum, daha önce sormadığımı düşünerek.                                                                      (yan cümle)                                                                      (temel cümle)                                                                                           C.  ki’li Birleşik Cümle: Bir temel cümle ile temel cümleye ki bağlacı ile bağlanan bir yan cümleden oluşan birleşik cümledir. Bu yapıdaki cümlelerde temel cümle, yan cümleden önce yer alır.                                                                                         Örnek: Buraya gelenler hep aynı kişiler olmalı/ ki / içeri girince bana garip garip baktılar.                                                                           (temel cümle)                                                                 (yan cümle)

3. Sıralı Cümle                                                                                                                                                                                                                   Sıralı cümle, yapıca ve/ya anlamca birbirine bağlı ancak tek başlarına kullanıldıklarında kendi içinde anlam bütünlüğü bulunan cümlelerden oluşan birleşik cümle türüdür. Sıralı cümleler yapısal olarak birbirlerine bağlama edatlarının yerine virgül(,) veya noktalı virgül(;) ile bağlanır.                                                                                                                                 Örnek: Bir öğrenci geldi sınıfa /, /etrafa şöyle bir bakıp arka sıraya geçti.

4. Bağlı Cümle                                                                                                                                                                                              Bağlama edatlarıyla (bağlaç) birbirine bağlanmış ve aralarında anlamca ilişki bulunan sıralı cümlelere bağlı cümle denir. Bağlı cümleler “ve, veya, da, fakat, ama, lakin, halbuki, meğer, -masına ragmen, -dığı halde, bu nedenle, bu yüzden vb.” bağlaçlarla birbirine bağlanmış cümleler topluluğudur.                                                                                                          Örnek: Dünyada her şeye değer biçmek mümkündür fakat öğretmenin eserine değer biçilemez. (Sokrates)                                                           (I. Cümle)                                                                               (II.cümle)

Yüklemin Türüne Göre Cümleler                                                                                                                                                                     Türkçede cümleler yüklemin türüne göre eylem cümlesi ve ad cümlesi olarak ikiye ayrılır.

Eylem Cümlesi                                                                                                                                                                                                    Yüklemi çekimli bir eylem ya da birleşik eylem olan cümlelere eylem cümlesi denir. Bildirme kipleri kurulan eylem cümleleri bir oluşu, bir durumu bildirir. Tasarlama kipleriyle kurulan eylem cümleleri ise bir duyguyu bir isteği belirtme ifadesi taşır.                                                                                                                                                                                              Örnek: Oturduğumuz kattan şehrin bütün ışıkları görülüyordu.

Ad Cümlesi                                                                                                                                                                                                            Yüklemi ad, ad soylu sözcük ya da söz sözcük öbeği olan bağımsız yargılı anlatıma ad cümlesi denir. Ad türünden bir sözcük veya sözcük öbeği ek-eylemle çekimlenerek yargı bildirir. Eğer bir ad cümlesinde nesne varsa o nesne, temel cümlenin değil söz konusu ad cümlesinin ögelerinden birinin nesnesidir. Çeşitli kiplerde çekimlenmiş olan “var” ve “yok” adlarının yüklem olduğu cümleler de en sık karşılaşılan ad cümlelerindendir.                                                       DİKKAT: Ad cümlelerinde yüklemin ek-eylemsiz gibi göründüğü durumlara da rastlanır. Bu durumlarda aslında yüklem ek-eylemsiz değildir fakat ek-eylem düşürülmüştür. Ek-eylemin varlığı cümlenin anlamından hissedilebilir.                        Örnek: Ne dilenecek hali (var), ne zekat verecek malı var.    İnsanın tarihinden kopuşu kendine yabancı kalışıdır.

Yüklemin Yerine Göre Cümleler                                                                                                                                                                                       Söz diziminde yüklemin cümlede bulunduğu yere bakılarak cümleler, kurallı cümle veya devrik cümle olarak adlandırılır.

Kurallı (Düz) Cümle                                                                                                                                                                                           Türkçenin söz dizimi kurallarına uygun olarak yüklemin sonda olduğu cümlelere kurallı cümle denir. Kurallı cümlede söz dizimi Özne + Nesne/Tümleç + Yüklem biçimindedir.  Örnek: Cebinden mendilini çıkarıp gözlerimi siliyor.                                                                                                                                                                                                         (yüklem (eylem)

Devrik Cümle                                                                                                                                                                                                        Yüklemi cümlenin sonunda bulunmayan cümlelere devrik cümle denir. Devrik cümle yapısı atasözleri ve deyimlerde de sıklıkla kullanılır.             Örnek: Kim alabilir çocukluğunu insanın elinden?                                                                                                                                               (yüklem)                                                                                                                                                          DİKKAT: Yüklemin cümle içinde farklı yerlerde olmasında sınırsız esneklik yoktur. Örneğin, yüklem sözcük öbeklerini ayırarak aralarına girmez.

Anlamlarına Göre Cümleler                                                                                                                                                                   Anlamsal özelliklerine göre cümleleri olumlu, olumsuz, soru, ünlem ve emir cümleleri olarak sınıflandırabiliriz.

1.Olumlu Cümle                                                                                                                                                                                                                Yüklemi olumsuzluk ifadesi taşımayan; işin, oluşun, hareketin, düşüncenin gerçekleştiğini veya gerçekleşeceğini bildiren cümleye olumlu cümle denir.                                                                                                                                                  Örnek: Nehir ile bizim evin arasında dedemlerin yazları kaldığı büyük bağ evi vardı.                                                                                                                                                                                                 (yüklem (olumlu ad)                                                      Bazı cümleler şekilce olumsuz olduğu hâlde anlamca olumludur. Olumsuzluk ifadesi taşıyan bir yüklemden sonra “değil” veya “yok” sözcüğü getirilirse cümle, olumlu bir anlam ifade eder. Bazı cümleler de yapı olarak olumsuz olmalarına ragmen soru ile olumlu bir anlam kazanır.                                                                                                                             Örnek: Her karanlık gecenin bir sabahı olduğunu bilmiyor değilsin.                                                                                                                                                                                           (yüklem (biliyorsun)

2.Olumsuz Cümle                                                                                                                                                                                                            Yüklemi olumsuz yargı bildiren, yani yargının gerçekleşmediğini bildiren, eylem cümlesiyse olumsuzluk eki (-mA, -mAz); ad cümlesiyse “değil ve yok” sözcüklerinden biri ile kurulan cümleye olumsuz cümle denir.                                    Örnek: Şehrin kalabalığında arkadaşını bulmasına imkan yoktu.                                                                                                                                                                                                                  (Yüklem)                                                                                                             Olumsuzluk eki barındırmadığı ve biçim bakımından olumlu göründüğü hâlde “ne….. ne” bağlacı ile cümleler anlamca olumsuzdur. Bu cümleler biçimce olumlu anlamca olumsuz cümleler olarak tanımlanır.                                                           Örnek: Ne Selim Bey ne Emine Hanım anlattıklarına inandılar.                                                                                                                                                                                                (yüklem (inanmadılar)                                                                                                               Bazen de çekimli eylemlerden sonra “değil” olumsuzluk sözü getirilerek cümlelerde olumsuzluk sağlanır.                       Örnek: Merak etme, seninle konuştuklarımızı annene anlatacak değilim.                                                                                      (yüklem)                                                                               (yüklem)

3.Soru Cümlesi                                                                                                                                                                                             Herhangi bir konuda bilgi edinmek, haber almak ya da bir düşünceyi onaylatmak gibi amaçlarla kurulmuş cümlelere soru cümlesi denir. Soru cümleleri mI soru eki ile soru sıfatları, soru zamirleri ve soru edatları ile kurulur. Kimi zaman da yalnızca vurgu ile cümleye soru anlamı katılabilir.                                                                                                                         Örnek: Ağlasam, sesimi duyar mısınız   Mısralarımda?

4.Ünlem Cümlesi                                                                                                                                                                                                          Sevinme, korku, şaşma, kızma, acıma, heyecan, coşku gibi duyguların ifade edildiği ya da seslenme, çağırma ya da bağırma anlamı taşıyan cümlelere ünlem cümlesi denir. Ünlem cümlesinin sonuna ünlem (!) işareti konur. Ünlem cümlesi kurmada kullanılan bazı edatlar şunlardır: Ey, hey, be, bre, behey, of, eh, ay, eee, haydi, eyvah, vah vah, ayol, üf vd.      Örnek: Ah sen yokken biz burada ne günler geçirdik!                                                                                                            DİKKAT: İkinci kişiyi işaret eden olumlu ve olumsuz eylem kökü de ünlem cümlesi kurmada kullanılabilir. Örneğin; koş!, yürü!,kalk!, bakma!, yapma! vb.

5.Emir Cümlesi                                                                                                                                                                                                Yapılması istenen ya da istenmeyen eylemleri ifade eden ve genellikle yüklemi emir kipiyle oluşturulan cümlelere emir cümlesi denir.                                                                                                                                                                                                         Örnek: Saat 10.00’da müdürün odasında olun.

ÜNİTE -6

Türkçenin Söz Varlığı

GİRİŞ:   Söz varlığı yerine, söz dağarcığı,sözcük dağarcığı, kelime dağarcığı, kelime hazinesi, kelime kadrosu, kelime serveti gibi terimler de kullanılmaktadır.                                                                                                                                                                 DİKKAT: Türkçenin ya da herhangi bir dilin söz varlığı denildiğinde, yalnızca o dilin sözlüğünde yer alan sözcükler değil; deyimler, atasözleri, kalıp sözler, ikilemeler, terimler, argolaşmış sözler, ilişki sözleri, alkış ve kargışlar gibi çeşitli anlatım kalıpları akla gelmelidir.

TÜRKÇENİN ANLATIM GÜCÜ                                                                                                                                                                          Kavram: Bir nesnenin veya düşüncenin zihindeki soyut ve genel tasarımı.                                                                            Soyutlama: Bir nesnenin özelliklerinden veya özellikleri arasındaki ilişkilerden herhangi birini tek başına ele alan zihinsel işlem, gerçeklikte ayrılamaz olanı düşüncede ayırma.                                                                                                                Mecaz: Bir sözcüğü veya kavramı kabul edilenin dışında başka anlamlara gelecek biçimde kullanma, metafor.

TÜRKÇE SÖZ VARLIĞI

Deyimler                                                                                                                                                                                                               Deyimler anlatıma açıklık kazandıran ve renk katan söz varlığı ögeleridir.                                                                             DİKKAT: Deyim kavramını karşılamak üzere Osmanlı Türkçesinde darbımesel, tabir, ıstılah, temsil vb. terimler kullanılmış; ancak darbımesel zamanla yalnız atasözü kavramı için kullanılır olmuştur. Cumhuriyet döneminde ise tabir ile deyim sözcükleri kullanılmış, zaman geçtikçe deyim sözcüğü yerleşmiş ve bu kavram için tek sözcük durumuna gelmiştir.

Deyimlerle Atasözleri Arasındaki Farklar                                                                                                                                                              1. Deyimler yargı bildirmezler. Atasözü ise, bir gözlem ve tecrübenin sonucunda ortaya çıkmış ve zamanla herkesçe benimsenmiş bir yargıyı dile getirir.                                                                                                                                                                      2. Atasözleri de deyimler gibi kalıplaşmış ifadelerdir. Ancak kalıplaşmanın biçiminde bazı farklılıklar vardır. Atasözlerindeki kalıplaşma deyimlere göre daha sıkıdır.                                                                                                                                                 3. Deyimler amaç bakımından da atasözlerinden farklıdır. Deyimlerin amacı bir durumu ya da kavramı özel bir kalıp içinde çekici ve etkili bir anlatımla belirtmek iken atasözleri öğüt verme, yol gösterme ya da tecrübe aktarma amacı güderler. Bu yönüyle bazı kalıp sözler her iki gruba da dâhil edilebilirler.

Deyimler ve Birleşik Sözler Arasındaki Farklar                                                                                                                                                          1. Deyimi oluşturan iki sözcük kesinlikle bitişik yazılmazken, birleşik sözlerin bir kısmı bitişik yazılır.                                                 2. Birleşik sözcüğü oluşturan iki sözcük arasında başka hiçbir ek ya da sözcük giremezken deyimde girebilir.                            3. Deyimleri oluşturan ikinci sözcük normal bir fiil olarak çekimlenir: Göz koydu,göz koymuş, göz koyar vb. “Göz mü koyuyor” kullanımında da deyimin iki sözcüğü arasına soru edatı getirilmiştir. Birleşik sözcükte bu mümkün olmaz.             4. Birleşik sözcüğü oluşturan iki sözcük de değiştirilemezken, deyimi oluşturan sözcüklerden biri zaman zaman değiştirilebilir.                                                                                                                                                                                                                      5. Anlam bakımından da bu iki yapı birbirinden farklıdır. Deyimler derin anlama sahip yapılar iken, birleşik sözcüklerin böyle bir özelliği yoktur.

Deyimlerin Kaynağı                                                                                                                                                                                           Deyimlerin kaynakları açıklanırken sık sık toplumun farklı kesimlerine ait belirsiz tiplere gönderme yapıldığı görülür. Bu tipler genellikle; adamın biri, ağa, bakkal, bey, cadı, çırak, delikanlı, derviş, dilenci, hırsız, kadı, köylü, memur, molla, oduncu, padişah, papaz, şehzade, şeyh, tüccar, usta vb.dir.

Türkçe Deyimler                                                                                                                                                                                                       Orhun Yazıtları’nda kullanılan bazı deyimleri şöyle sıralayabiliriz: Adak kamşatmak (=ayağı dolaşmak), atı küsi yok bolmak (=adı sanı yok olmak), başlıgıg yüküntürmek tizligig sökürmek (=başlıya baş eğdirmek, dizliye diz çöktürmek), içre aşsız taşra tonsuz (bolmak) (=içerisi aşsız, dışarısı giyimsiz; karnı aç ve çıplak (olmak), körür közü körmez teg bilir biligi bilmez teg bolmak (=görür gözü görmez gibi, bilen aklı bilmez gibi olmak), kızıl kanın tökütmek, kara terin yügürtmek (=kızıl kanını akıtmak, kara terini dökmek), işig küçüg birmek (=işi gücü vermek, (birine) hizmet etmek), ölü yitü kazganmak (=öle yite, ölecek gibi çalışıp kazanmak), sabın sımak (=sözünü kırmak), uça barmak (=ölüp gitmek) gibi…                                                                                                                                                                                                                     XVI.yüzyıl sonlarında Anadolu’da yazılmış olan Esrar-ı Hikmet ya da Hikâye-i Ebu Ali Sina ve Ebu’l-Haris adlı İbni Sina’nın efsanevî hayatını konu edinen bir eserde kullanılan deyimlerden bazıları şunlardır: Aklı başından gitmek, baş koymak, canına minnet bilmek, gönül alçaklığı kılmak, kanı kaynamak, söze kulak tutmak, topa tutulmuş maymuna dönmek vb.

Türkiye Türkçesinin Deyim Varlığından Örnekler                                                                                                                                                Deyimler, kavramlarla ilişkilendirilerek sınıflandırıldığında toplum için hangi kavramın daha meşgul edici olduğu da anlaşılmaktadır. Mesela bir sözlük “acele” kavramıyla ilgili olarak şu deyimleri sıralamıştır: Eli çabuk tutmak, bir çırpıda yapmak, sıcağı sıcağına…, bugünden tezi yok, ayağı üzengide, yel yeperek yelken kürek, mürekkebi kurumamak, , dün bir bugün iki, başı bacadan aşmadı ya vb. Bir kavramla ilgili olarak bu kadar deyim türetilmiş olması, bizi bu kavramın insanların zihnini fazlaca meşgul ettiği sonucuna ulaştırır.                                                      İçerisinde organ adları olan deyimlerden bazıları: Diş göstermek, dizlerini dövmek, gözü yollarda kalmak , dişine güvenmek, dişini sökmek vb.                                                                                                                                                                     İçerisinde akıl sözcüğü geçen bazı deyimler: Aklı başında, aklı ermek, aklı kıt, aklını peynir ekmekle yemek vb. Deyimler her ne kadar kalıp yapılar olsa da bazılarında birtakım sözcüklerin yakın anlamlı sözcüklerle yer değiştirmeleri mümkündür. Türkçedeki deyimlerin büyük bir kısmı mastarla biter.                                                                                      Mastar: Fiilin -mak / -mek veya -ma / -me ekleri alan ve ad gibi kullanılan biçimi, eylemlik: al-mak, üşü-mek, gör-me, bul-ma vb.                                                                                                                                                                                                                  İçerisinde gönül sözcüğü geçen deyimler: Gönlü açılmak,  gönlü/midesi bulanmak, gönlü/canı çekmek, gönlü el almak, gönlü gani olmak vb.

Atasözleri                                                                                                                                                                                                       Dillerin söz varlığının önemli ve vazgeçilmez bir unsuru olan atasözleri, toplumların hayatın akışı içerisinde oluşan bilge yönlerini, kazandıkları deneyimleri, dünyaya bakışlarını, anlatım yeteneklerini yansıtan ve çok uzun süre düşünce dünyasında yaşamaya devam edebilen bir tür kalıplaşmış sözlerdir. Atasözü kavramının Türk dünyasında da atalar sözü, eskiler sözü, makal, nakıl gibi çeşitli adları vardır.                                                                                                                       DİKKAT: Bir atasözündeki bir sözcük çıkartılır ya da atasözünün diziliş sırası değiştirilirse etkili anlatımın çoğunlukla ortadan kalktığı ve atasözünün sıradan bir söz haline geldiği görülür.

Atasözlerinin Konuları                                                                                                                                                                                                             Türk atasözlerinde işlenen konulardan bazıları şöyle örneklendirilebilir: Yiğitlik, Mertlik , Ağırbaşlılık , Sabır, Konukseverlik , Aile , Baba, Evlat, Çocuk, Gelin,  Kaynana, Kardeş, Akrabalık.

Atasözlerinin Dil ve Üslup Özellikleri                                                                                                                                                                         Eş anlamlısı bile olsa atasözünün bir sözcüğü değiştiğinde üslubunun değiştiği ve etkisinin azaldığı görülür: “Pişirdiği aş olaydı, başımı yaran taş olaydı” atasözünde aş sözcüğü eş anlamlısı olan yemek ile değiştirilirse sözün büyüsü kaybolacaktır.

İkilemeler                                                                                                                                                                                                             İkileme, anlatım gücünü artırmak, anlamı pekiştirmek, kavramı zenginleştirmek amacıyla aynı sözcüğün tekrar edilmesi veya anlamları birbirine yakın veya karşıt olan ya da sesleri birbirini andıran iki sözcüğün yan yana kullanılmasıdır.                                                                                                                                                                                                         DİKKAT: İkilemeler, dil çalışmalarında kapsamlı olarak ele alınan, tek sözcük gibi anlam ifade edecek biçimde kullanılan dil birliklerindendir. Alanda tekrar öbeği, bağlam öbeği, ikilemeli ad, yinelemeli ad, ikiz kelime, kelime koşması gibi farklı terimlerle anılırlar.

İkilemelerin Genel Özellikleri                                                                                                                                                                             İkilemeler kullanılırken bir çeşit uyaklı yapılar ortaya çıkarılmıştır.                                                                                              Uyak: Şiirde dizelerin sonunda tekrarlanan ve aynı ahengi veren heceler veya aynı görevde olmayan ancak benzeşen sesler, kafiye.                                                                                                                                                                                                                  İkilemeyi oluşturan sözcüklerin başındaki ünsüzlerin benzeşmesi ile ön seste benzerlik sağlanmış olur: Cümbür cemaat, çul çaput, bet beniz, döl döş, kul kurban, yamru yumru, zar zor, toz toprak vb.                                                                      Bazen de ses benzerliğine bağlı ritim son seste oluşturulur: Kırık dökük, eciş bücüş, az buz, süklüm püklüm, haşır neşir, yaza boza, dur otur, akça pakça vb.                                                                                                                               İkilemelerdeki sözcüklerde ünlüler de bir sistem içerisinde kullanılırlar. Özellikle yansımalarda birinci sözcüğün ilk hecesinde “a” sesi varsa, ikinci sözcüğün ilk hecesinde “u” ünlüsü yer alır: Çarpık çurpuk, tak tuk, cart curt, gacır gucur, şapır şupur…

DİKKAT: İki sözcükten oluşan ikilemelerin en önemli özellikleri ses benzerliklerinin olmasıdır. İkilemelerde az heceli sözcük genellikle önce, çok heceli ise sonra gelir: Çul çaput, don gömlek, kör topal, kul köle vb.

Yapı ve Kuruluş Bakımından İkilemeler                                                                                                                                                      Yansıma kaynaklı olanlar: Fırıl fırıl dönmek, harıl harıl çalışmak…                                                                                                Eksiz olanlar: top top kumaş, çuval çuval un…                                                                                                                                                                  Çeşitli ekler alarak kurulanlar:  oradan buradan (konuşmak), dilden dile (dolaşmak), güçlü kuvvetli (adam),                               Fiil kök ve gövdelerinden de birtakım eklerle ya da yalın olarak ikilemeler kullanılmaktadır: dönüp dönüp (bakmak), koşan koşana, gelir gelmez, bitmez tükenmez.

Alıntı Sözler                                                                                                                                                                                                              Dillerin söz varlıklarının hiç azımsanmayacak bölümlerinden birini alıntı, yani başka bir dilden gelen sözcükler oluşturur.                                                                                                                                                                                                          DİKKAT:  Alıntı sözler “ödünçleme” olarak da adlandırılmaktadır. Bir dilden başka bir dile geçen sözler genellikle geçtiği dilin ses yapısına uydurulmaya çalışılır.                                                                                                                                          Türkçenin ilk yazılı metinleri olan Orhun Yazıtları’nda birkaç yabancı sözcüğe rastlanırki bunlar da sengün (general), kunçuy (prenses), işgiti (ipekli kumaş), yençü (inci) gibisözcüklerdir.

Ağız Ögeleri                                                                                                                                                                                                                  Her dilde zaman içerisinde birtakım ses ve biçim farklılıkları oluşur. Bu farklılıklar, anlaşmayı zorlaştıracak düzeye ulaşmışsa şive ya da lehçe olarak adlandırılan kollar ortaya çıkar. Bir dilin kollarından birinin yani bir lehçesinin bir ülke ya da bölge içerisinde küçük ses farklılıklarıyla birbirinden ayrılan kollarına ağız denir.                                                    DİKKAT: Zaman zaman şive sözcüğünün de ağız terimi yerine kullanıldığı görülür.                                                              DİKKAT: Ağızlar, zaman zaman ölçünlü dile sözcükler verir. Bir dilin kendi ağız ve lehçelerinden yaptığı bu tür alıntılara “iç alıntılar” denir.                                                                                                                                                                         Türkiye’de Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra ağızlarla ilgili çalışmalar başlamış veöncelikle halk ağızlarından sözcük derlemeleri yapılmıştır. Derlenen bu sözcükler, önceHalk Ağzından Söz Derleme Dergisi adıyla, sonra daha da geliştirilerek Derleme Sözlüğü adıyla Türk Dil Kurumu tarafından yayınlanmıştır. Bu sözlük, Türkçenin çok değerli bir hazinesidir ve yazı dili ihtiyaç duyduğu pek çok sözcüğü buradan alabilmektedir. Türk Dil Kurumu tarafından yayınlanan Türkçe Sözlük’te (hlk) kısaltmasıyla verilen bütün sözcükler halk ağzından yazı diline aktarılmış sözcüklerdir ki bunların sayısı binlerle ifade edilmektedir.                                                                                                                                          Konuyla ilgili bir çalışmada halk ağzından yazı diline aktarılan sözcüklere örnek olmak üzere verilen sözcüklerden bazıları şunlardır:                                                                                                                                                                                                   ağartı : süt, yoğurt, ayran gibi yiyecek ve içecekler. algın : cılız, zayıf, hastalıklı.  çor : salgın.                                            göbelek : yenilen bir çeşit mantar, mantar. kesmik : 1.kesilmiş sütün koyu bölümü, 2. başakla karışık iri saman, 3.taş gibi  olmuş toprak parçası.                                                                                                                                                                                      Konuyu inceleyen bir başka çalışmadan birkaç örnek:                                                                                                                                     kırklık : Davar kırkılan makas  lığlamak : Sel, akarsu ince çamur, birikinti getirip yığmak pirpirim : Semiz otu          pöçük : Kuyruk sokumu, kuyruk    say : Düz, ince, yassı taş    sumsuk : Yumruk     tat : Dilsiz                                           Konuşma diline ait sözcüklerin yazı diline geçmesinin en önde gelen şartı, bu sözcüklerin yazı diline ait çeşitli metinlerde kullanılmasıdır.

Argo                                                                                                                                                                                                                                         Argo, dilin en hareketli ve yaratıcı alanlarından biridir.                                                                                                                                                              Argo; toplumda belli bir sosyal sınıfa mensup olanların, daha çok toplum dışı olarak algılanan ve damgalanmış grupların, toplumun diğer kesimlerinden ayrılmak veya gizlenmek içgüdüsüyle kendilerine sözcük ve deyimlerle oluşturdukları konuşma sistemidir.                                                                                                                                                           DİKKAT: Argonun pek çok çeşidi gelişmiştir. Hemen her tabaka, meslek ve topluluğun kendine özgü bir argosu vardır; hırsız argosu, dilenci argosu, asker argosu, denizci argosu, öğrenci argosu, esnaf argoları, avcı argosu, sanatçı argosu vb.                                                                                                                                                                                                                              Bazı sözcükler birtakım ek değişmeleriyle argodan halk diline geçmektedir. Mesela, “borcunu ödememek”, “gitmesi gereken yere gitmemek” gibi anlamlarla kullanılan “asmak” fiilinden türetilen askıntı sözü, argoluktan çıkarak halk dilinin günlük sözcüğü haline gelmiştir.                                                                                                                                                                           Ortak dilden gelen sözcüklerin anlamlarını değiştirmede teşbih, istiare, mecaz-ı mürsel, mübalağa gibi söz sanatlarından yararlanılır.                                                                                                                                                                        Teşbih: Benzetme                                                                                                                                                                                        İstiare: Bir şeyi anlatmak için ona benzetilen başka bir şeyin adını eğreti olarak kullanma, eğretileme                              Mecaz-ı Mürsel:  Benzetme ilgisi bulunmaksızın, neden sonuç gibi türlü ilişkilerle bir sözcüğün başka bir sözcük yerinde kullanılması sanatı, ad aktarması.

İlişki Sözleri                                                                                                                                                                                                       Yaşayan diller içerisinde anlatım gücü en yüksek ve anlatım yolları en çeşitli dillerden biri olan Türkçenin, insanların günlük ilişkilerinde kazanmış olduğu incelik ve zarafet, herhalde başka hiçbir dilde rastlanmayacak ölçüdedir.              DİKKAT: İlişki sözleri, tıpkı atasözleri ve deyimler gibi, bir dili konuşan toplumun kültürel özelliklerini ortaya koymakta, gelenek ve göreneklerine dair çok önemli ipuçları vermektedir. Bu sözleri öğrenmeden bir toplumun dilini ve kültürünü anlayabilmek mümkün olmaz.                                                                                                                                                                                      Türkçedeki ilişki sözleri, Türk halkının yaşamış olduğu binlerce yılda görüp geçirdiği sayısız olaylar içerisinden süzülüp gelen nezaketinin en açık göstergesidir. İki kişi sohbet ederken üçüncü bir kişinin iyiliğinden söz edeceksek “sizden iyi olmasın” diyerek söze başlarız. Bu söz karşımızdakine “siz çok iyi bir insansınız, ben sizi çok seviyorum, benim dostumsunuz; ancak o da sizin gibi iyi bir insandır” demektir ki bu sözdeki nezaketi, böyle üç sözcükle ifade edebîlmek, müthiş bir ince zeka ile bin yılların süzgecinden geçmiş bir medeniyetin ürünüdür.

Alkış ve Kargışlar (Dua ve Beddualar)                                                                                                                                                                     Alkış, günümüzde biraz değişik bir anlamla kullanılmaktadır. Bugün bir hareketi veya durumu beğenmeyi, onaylamayı göstermek üzere yapılan hareketi ifade eden alkış sözcüğü, eski dilde dua anlamına kullanılmıştır. Alkamak “övmek”, alkış ise “övgü” demektir. Alkamak fiilinin zıt anlamlısı olarak kullanılan kargamak ise “beddua etmek”, bu sözcükten türetilmiş olan kargış ise “beddua” anlamındadır. Dilimizde kargamak yerine “ilenmek”, kargış yerine ise “ilenç” sözcükleri de kullanılmıştır.                                                                                                                                                                                                         Alkış ve kargışlar nesir ya da nazım olabilir, ancak manzum özellikler gösterenler yazılı metinlerimizde de karşımıza çıkar. Dede Korkut Hikâyeleri bu bakımdan örnek bir metindir ve içerisinde alkış- kargış olarak kabul edilecek bölümler vardır.

TÜRKÇENİN TÜRETME GÜCÜ                                                                                                                                                                      Türetme kavramı, dili konuşanların yeni karşılaştıkları kavramlara dil içerisinde çeşitli yollarla karşılıklar oluşturmaları biçiminde tanımlanabilir. Bu karşılık bulmada Türkçe, ekleme ve birleştirme diye adlandırabileceğimiz iki temel yol kullanır. Ekleme; sözcükle ekin, birleştirme ise sözcükle sözcüğün ilişkilendirilmesidir. Bütün dillerin önemli anlatım yollarından biri olan tamlama kurma da bir birleştirme, yani sözcükle sözcüğün ya da sözcüklerin ilişkilendirilmesidir.

ÜNİTE -7 Diller Arası Etkileşim ve Türkçe

GİRİŞ: Türkçenin yazımı için pek çok abece kullanıldığı görülür. İlk yazılı kaynağımız Orhon Yazıtları’nda kullanılan ve bir bölümü Türk damgalarından gelen harflerden oluşan Göktürk yazısı ulusal abecemizdir.

Ancak daha sonra farklı kültür ve inançların etki alanına giren Uygurlarla birlikte başka abeceler de kullanılır olmuştur. Mani, Soğut, Brahmi, Tibet gibi yazı sistemleriyle Türkçe yazılabilmiştir.

DİLLERİN ZENGİNLİK ALANLARI                                                                                                                                                                                         Diller arasında bir karşılaştırma yapılacaksa işlenmişlik açısından dillerin değerlendirilmesi daha doğrudur. Dillerin yazı diline sahip olup olmaması bir değerlendirme ölçütüdür. 2015 yılı verilerine göre yeryüzündeki 7.102 dilden ancak birkaç yüzü yazı dili özelliğine sahiptir.

Türkçenin Gücü ve İç Zenginliği                                                                                                                                                                                   Türkçenin güçlü yanları ve iç zenginliği olarak değerlendirebileceğimiz alanları da bulunmaktadır. Bunlar Türk dilinin tarihsel derinliği, coğrafi yaygınlığı, söz varlığının genişliği, ilişki ve nezaket sözlerinin yoğunluğu, akrabalık adlarının çeşitliliği, atasözlerinin çokluğu ve anlatım gücüdür.

Tarihsel Derinlik                                                                                                                                                                                                             Türk yazı dili, İkinci Göktürk Kağanlığı Dönemi’nde VIII. yüzyılın ilk yarısında dikilen Orhon Yazıtları ile başlar. Orhon Yazıtları’nda deyimler, atasözü niteliğini kazanmış söz kalıpları vardır. Bir dilde deyim ve atasözlerinin oluşabilmesi için yüzlerce yılın geçmesi gerekmektedir.

Coğrafi Yaygınlık                                                                                                                                                                                                Tarihsel derinliğinin yanı sıra geçmişte yaşanmış olan göçler ve fetihler sonucunda büyük bir alana yayılan Türkçe, bugün geniş bir coğrafyada konuşulma niteliğini de kazanmıştır.

Söz Varlığı ve Anlatım Gücü                                                                                                                                                                                          Bir dildeki sözcüklerin bütünü, söz varlığını (söz dağarcığı, kelime hazinesi) oluşturur. Bu söz varlığı, Türkçenin anlatım gücünü olumlu yönde etkilemiş, daha da geliştirmiştir.

Atasözleri ve Anlatım Gücü                                                                                                                                                                    Atasözleri ve deyimler anlatıma açıklık kazandıran ve renk katan söz varlığı ögeleridir. Türkçede yaklaşık 4.500 atasözü bulunmaktadır.

Akrabalık Adlarında Çeşitlilik                                                                                                                                                                                             Dört ayrı akraba baldız, elti, görümce, yenge için Türkçede ayrı ayrı sözcükler kullanılırken bu kavramlar İngilizcede sister-in-law, Almancada schwägerin, Fransızcada belle-soeur gibi pek çok dilde birer sözcükle karşılanmaktadır

İlişki ve Nezaket Sözleri                                                                                                                                                                                                     Ölçünlü Türkçedekilerin yanı sıra bölge ağızlarında kullanılanlarla birlikte söz varlığımızda birkaç yüz ilişki sözü bulunmaktadır. Pek çok dilde bulunan günaydın, afiyet olsun, özür dilerim gibi sınırlı sayıda birkaç ilişki sözüne karşılık Türkçedeki ilişki sözlerinin fazlalığı kültürümüzde insan ilişkilerine verilen önemin de bir göstergesidir. Gıyabında bir kişiden övgü ile söz edileceği zaman dinleyenlerin alınmaması için sizden iyi olmasın, olumsuz davranışları bulunanları örnek verirken sizi tenzih ederim, sözüm meclisten dışarı, dinleyeni iğrendirebilecek bir yerin pisliğini anlatırken yüzünüze güller türünden nezaket sözleri de başka dillerde örneği pek görülmeyen ifadelerdir.

DÜNYA DİLLERİNİN TÜRK DİLİNE ETKİSİ

Dünden Bugüne Yabancı Dillerin Etkisi                                                                                                                                                                          Tarihin karanlık dönemlerine kadar kökleri uzanan, geniş bir coğrafyaya yayılan Türkçe pek çok dilden etkilenmiş, pek çok dili etkilemiştir. İlişkide bulunulan çeşitli ulusların dillerinden sözcük alışverişi ile başlayan bu etkileşim; dönemden döneme değişen dillerle sürmüş, azalan veya artan yoğunlukta kendisini göstermiştir.

Eski Türkçe Döneminde Yabancı Dillerin Etkisi                                                                                                                                           Orhon Yazıtları’nda Çince (totok ‘askerî vali’), Sanskritçe (çıntan ‘sandal ağacı’), Soğdca (ıgar ‘güçlü, kudretli’), Hintçe (makaraç ‘bir unvan veya kişi adı’), Tibetçe (bölün ‘yüksek görevli’) gibi birkaç dilden alınma çok az sayıdaki sözcükle başlayan etkileşim, daha sonraki dönemlerde çeşitli coğrafyalarda kullanılan Türk yazı dillerinde artmaya başlamıştır.  Göktürk ve Uygur yazı dillerinin söz varlığındaki yabancı sözcükler üzerine bir sayım yapan. Orhon Yazıtları’nda yabancı kökenli sözcüklerin oranı %1’in altında iken Uygur metinlerinde %2 ile %5 arasında değiştiğini, kimi yerlerde %12’ye kadar yükseldiğini belirtir. Yusuf Has Hacib’in yazdığı Kutadgu Bilig’de Arapçadan alınma haber, hacet, fitne, kudret, mezalim, nefs, Rab, rahmet, sohbet; Farsçadan alınma namaz, pend (öğüt), ruze (oruç) vb. yabancı sözlerin oranının %1,9 iken yaklaşık iki yüzyıl sonra yazılan Atabetü’l-Hakayık’ta %26’ya kadar çıktığı belirlenmiştir

Türkiye Türkçesine Yabancı Dillerin Etkisi                                                                                                                                               Bugün yabancı karşılıklarının yaygınlaştığı birçok kavramın Türkçelerinin yaşadığını gördüğümüz 13-15. yüzyıllar arasındaki bu dönem eserlerinde yabancı sözlerden etkilenmenin ortalama %20 olduğu belirlenmiştir. Sultan Veled’in İbtidaname’sinde %13, Yunus Emre’nin şiirlerinde ve Âşık Paşa’nın Garibname’sinde yaklaşık %20, Kul Mesud’un Kelile ve Dimne çevirisinde %16 oranında yabancı sözcük bulunmaktadır.                                                                                     Türkçede karşılığı bulunan sözcüklerin yerine de alıntı sözlerin kullanılması halk dilinden kopuk bir yüksek zümre dilinin doğuşuna yol açmıştır: göz varken dide; kaş varken ebru; dudak varken leb; ağız varken dehen~dehan veya fem; yıldız varken necm, kevkeb, ahter veya sitare; güneş varken şems, aab, mihr veya hurşid; ay varken kamer veya mah gibi.  SüleymanÇelebi’nin Mevlid’inde %26 dolayındaki yabancı ögelerin oranı Baki’nin şiirlerinde %65’e, Nef´i’de %60’a, Nabi’de %54’e yükselir. Mahallileşme akımının öncülerinden Nedim’de ise bu oran %41’e kadar gerilemiştir.

Osmanlı Türkçesinde Yabancı Dillerin Etkisi                                                                                                                                                 Alıntı sözcüklerin çokluklarının Türkçedeki çokluk ekiyle değil Arapçadaki, Farsçadaki özgün çokluk biçimleriyle kullanılması: kitaplar yerine kütüb, şairler yerine şuara, yetimler yerine eytam, memurlar yerine memurin, şahlar yerine şahan, mürgler yerine mürgân ‘kuşlar’, bendeler yerine bendegân ‘köleler’…

Eklemeli bir dil olan Türkçede bütün eklerin son ek olmasına, ön ek bulunmamasına karşın Farsçadan, Arapçadan ön ek ve edatların alıntılanması: bî-baht ‘bahtsız’, na-mert ‘mert olmayan, alçak’, hem-cins ‘türdeş’; la-mekân ‘mekânsız’, ma-beyn ‘iki şeyin arası’, gayrimenkul ‘taşınmaz’ vb.                                                                                             Söyleyişte Türkçeleşen beyhude, iştah, tercüme gibi alıntı sözcüklerin bu kullanışlarının yanlış olduğunu; bîhûde, iştihâ, terceme gibi özgün biçimleriyle söylenmesi gerektiğini savunanlar da çıkmıştır. Bu sözcüklerle birlikte benzer durumda olan âbnûs, dîvâr, enbâr, nerdübân sözleri abanoz, duvar, ambar, merdiven gibi alıntılar, bütün ısrarlara karşın halkın benimsediği biçimlerle söz varlığımıza yerleşmiştir. Osmanlı Türkçesinde Arapça köklerden emniyet, mukmir ‘mehtaplı’, mükevkep ‘yıldızlı’, müşemmes ‘güneş görmüş, çok güneşli’, tahtelbahir ‘denizaltı’ gibi sözcükler yapılmıştır.                                                                                                                                                                                                   DİKKAT: Farsça nazük sözünden Arapça çekim kuralına göre nezaket sözünün türetilmesi ilginç bir örnektir. Farsçada da Arapçada da nezaket diye bir sözcük yokken Osmanlı Türkçesinde türetilen bu sözcük, günümüz Türkçesinde hâlâ kullanılmaktadır.

Batı Dillerinin Türkçeye Etkisi                                                                                                                                                                               Önceleri denizcilik, ticaret gibi belirli alanlardaki İtalyanca acente, banka, bono, borda, iskele, güverte vb. sözcüklerle başlayan Batı dillerinden alıntılar Fransızca ile ilişkiler sonucunda artmıştır: abone, balkon, balon, bilet, jandarma, jüri, kabine, konferans, lamba, manto, moda, palto, rapor, salon, torpil. Bir dönem, Fransızcadan hitap biçimleri, ilişki sözcükleri de alıntılanmıştır: bonjur, madam, matmazel, mösyö, mersi vb.                                                                                     Fransızca sözcüklerin Türkçeleştirilmesi yöntemi yakın dönemde İngilizceden alıntılanan sözcüklere de uygulanmıştır. Örneğin Amerikan İngilizcesinden Türkçeye geçen ve Türkçe karşılığı yenileşim olan innovation sözü, basın yayın organlarında ve kitle iletişim araçlarında inovasyon biçiminde kullanılmaktadır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Anglosakson kültürün egemenlik alanının artmasıyla birlikte İngilizce pek çok dili etkilediği gibi Türkçeyi de etkilemeye başlamıştır. Gündelik hayatta, sağlık bilimlerinde, ticarette, sporda, bilişimde, müzikte ve çeşitli alanlarda kullanılan blender, boarding card, bodyguard, by-pass, bestseller, billboard, catering, center, dribbling, e-mail, format, rating, single, self-service, server gibi İngilizce kökenli sözcükler, Türkçenin söz varlığını olumsuz bir biçimde etkilemektedir.                                                                                                                                                                                                           İngilizce alıntıların Türkçede okunduğu gibi yazılması da söz varlığını yabancılaştıracağı, yeni sorunlara yol açacağı için bu sözlerin yerine önerilen karşılıkların kullanılması, Türkçenin yabancı dillerden daha az etkilenmesine katkıda bulunacaktır:

blender yerine karıştırıcı, boarding card yerine uçuş kartı, bodyguard yerine koruma, by-pass yerine köprüleme, bestseller yerine çoksatar, billboard yerine duyurumluk, catering yerine yemek hizmeti, center yerine merkez, dribbling yerine top sürme, e-mail yerine e-posta, format yerine biçim, rating yerine değerlendirme, single yerine tekli, self-service yerine seçal, server yerine sunucu…

Her Yabancı Sözcük Olumsuz Bir Etkilenme midir?                                                                                                                                             İlk kez karşılaşılan ve kullanılan aygıtları, ürünleri, kavramları gösteren radyo, telefon; patates, kivi; kravat, broş; döviz, enasyon gibi sözcükler ister istemez dilin söz varlığına girmektedir. Dilin öz kaynaklarıyla karşılanamayan bu tür bilgi alıntıları, dillerin kazancı ve zenginliği olarak görülmektedir. Türkçedeki üzüntü, acı, sıkıntı sözlerinin yanı sıra Arapça veya Farsça kökenli hüzün, keder, dert, yeis, gam, teessür, ızdırap, elem gibi alıntı sözcükler, ince anlam farklılıklarıyla söz varlığımızın kazancı olmuştur. Türkçede oda varken Fransızca salon “konukları ağırlamakta kullanılan en geniş oda; sergi ve toplantı yeri” anlamlarıyla Türkçeye geçmiştir. Bununla da kalmamış salon adamı, salon bitkileri, güzellik salonu, oyun salonu, yolcu salonu gibi birleşik sözcüklerde özel kullanım alanı oluşturmuştur. Türk Dil Kurumu tarafından 2011 yılında yayımlanan on birinci baskı Türkçe Sözlük’teki bu türden alıntı sözcüklerin dillere göre sayıları şöyledir:                                                                                                                                                                                       Arapça 6.512, Fransızca 5.537, Farsça 1.375, İtalyanca 606, İngilizce 513, Rumca 447, Almanca 105, Latince 68, Rusça 39, Yunanca 35, İspanyolca 31, Ermenice 24, Bulgarca 22, Macarca 15, Moğolca 12, Japonca 12, İbranice 8, Fince 2, Malay dili 2, Portekizce 2, Soğdca 2, Arnavutça 1, Korece 1, Sırpça 1, Slavca 1.

TÜRK DİLİNİN DÜNYA DİLLERİNE ETKİSİ                                                                                                                                                                               En eski dönemlerde ilişkide bulunduğumuz Çinceden başlayarak Macarcaya, Finceye, Farsçaya, Urducaya, Arapçaya, Rusçaya, Ukraynacaya, Ermeniceye, Yunancaya, Rumenceye, Bulgarcaya, Sırpçaya, Arnavutçaya, Çekçeye, İtalyancaya, Fransızcaya, İngilizceye, Almancaya sözcükler vermiştir.

Dünya Dillerine Türkçeden Geçen Sözcükler                                                                                                                                             Dünya dillerinin söz varlığına Türkçenin verdiği sözlerden en çok bilineni yoğurt olmakla birlikte bacanak, çakal, damga, dolma, düğme, kayık, kazan, köşk, ocak, sarma gibi çok sayıda sözcük başka dillere geçmiştir. Çeşitli dillerden alıntıların Türkçeleşmiş biçimleriyle ve Türkçe aracılığıyla başka dillere geçen divan, kahve, kervansaray, kubbe, sultan gibi sözcüklerin de eklenmesiyle dünya dillerine verintilerimizin on binin üzerinde olduğu ortaya konulmuştur. ***Türkçeden en fazla sözcüğün geçtiği dil Sırpçadır. . Bugün Sırpçada sayısı yedi bine yaklaşan Türkçe alıntıdan badžànak ‘bacanak’, bàlta ‘balta’, dùšek ‘döşek’, jòrgan ‘yorgan’, kàjmak ‘kaymak’, òdžak ‘ocak’ bunlardan yalnızca birkaçıdır. Sırp Türkolog Dr. Mirjana Marinkoviç, 2008 yılında Belgrad’da çıkan bir dergide Türkçe sözlerin Sırpçadaki yoğunluğunu ve kullanım sıklığını ele almıştır.                                                                                                                                             ***Bulgarcadan Türkçeye geçen yirmi iki söze karşılık Bulgarcada ajràn ‘ayran’, bej ‘bey’, boyadžiya ‘boyacı’, gjuvèč ‘güveç’, djuzen ‘düzen’, djušeme ‘döşeme’ gibi yaklaşık altı yüz Türkçe alıntı kullanılmaktadır.                                           ***Türkçedeki bir Arnavutça alıntı söze karşılık Arnavutçada birkaç yüz Türkçe alıntı belirlenmiştir: arpaxhik ‘arpacık’, ashik ‘aşık kemiği’, bullgur ‘bulgur’, dizgjin ‘dizgin’, gjerdek ~ gjurdek ‘gerdek’, jufkë yufka’.                                            ***Macarca on beş alıntıya karşın Türkçenin bu dile verdiği sözcük sayısı bine yakındır: àcs ‘ağaççı, dülger’, àrok ‘ark’, èrdem ‘erdem’, kecske ‘keçi’, szakál ‘sakal’, teve ‘deve’.                                                                                                         ***Alıntıladığımız herhangi bir sözcük olmamasına karşın Rumenceye verdiğimiz Türkçe sözlerin sayısı da birkaç yüzdür: abá ‘aba’, bairac ‘bayrak’, caic, caica ‘kayık, sandal’, caragios, caraghios ‘kukla oyunu, Karagöz’, iavaş ‘yavaş’, odabáş ‘odabaşı’.                                                                                                                                                                                              ***Rusçadan Türkiye Türkçesine geçen otuz dokuz söze karşılık Rusçanın Türk yazı dillerinden ve lehçelerinden alıntılarının sayısı bin beş yüzün üzerindedir. Bu söz varlığının bir bölümü aynı coğrafyada yaşayan Türk yazı dillerinden ve lehçelerinden Rusçaya geçmiştir. ajva ‘ayva’, burčak ‘burçak’, iserga ‘ısırga, küpe’, kurdjuk ‘kuyruk’, tamga ‘damga’, utjug ‘ütü’.                                                                                                                                                                               ***Günümüz Türkçesindeki bin üç yüz yetmiş beş alıntıya karşın Farsçada iki bine yakın Türkçe sözün kullanıldığı belirlenmiştir. Bu sözlerin bir bölümü İran’da hüküm süren Türk hanedanları döneminde ve İran’da yaşamakta olan Türk soylu topluluklardan alıntılamadır: bayrak ‘bayrak’, gelengiden ‘mekanizma’, kaşuk ‘kaşık’, urdek ‘ördek’, yagi ‘yağı, düşman’.                                                                                                                                                                                                          

***Türkiye Türkçesinde bugün alıntı bulunmasa da Hintçe ve Urducadaki birkaç yüz Türkçe sözcük içerisinde begum ‘bir unvan’, bulak ‘pınar’, khazanchi ‘kazancı’, kiyma ‘kıyma’, tamancha ‘tabanca’, top ‘top’ gibi örnekler dikkat çeker. ***En fazla sözcük aldığımız dil olan Arapçanın çeşitli ülkelerdeki lehçelerinde kullanıldığı belirlenen binbāşī ‘binbaşı’, çālgī ‘çalgı, müzik aleti’, doşag ‘döşek’, sincak çoğulu sanācik ‘sancak’, tūmān ‘tümen, on bin’, ūdacī ‘odacı’ gibi sözcükler Türkçe alıntılardan yalnızca birkaçıdır.                                                                                                                                               ***Türkçe Sözlük’teki beş yüz on üç alıntıya karşın İngilizcedeki Türkçe alıntıların sayısı dört yüzün üzerindedir. Ancak bu sayının bir bölümünü Türkçe aracılığıyla geçen Arapça, Farsça kökenli sözcükler oluşturur. Türkçe kökenli alıntıların sayısı ise yüze yakındır: bosh ‘saçma; değersiz’, caique ‘kayık’, dolma ‘dolma’, döner ‘döner kebabı’, jackal ‘çakal’, kilim ‘kilim’.                                                                                                                                                                                        ***Türkçedeki 5.500 ’ün üzerindeki Fransızca alıntıya karşılık bu dile geçen Türkçe kökenli sözcük sayısı yüze yakındır: agha, aga ‘ağa’, doliman ‘dolama, yenleri düğmeli ve dar manşetli uzun elbise’, khan ‘han’, kiosque ‘köşk’, koumys ‘kımız’, odalique ‘odalık’. Almancadaki Türkçe kökenli birkaç sözcüğe Dolmetscher ‘dilmaç, çevirmen’, dolmusch ‘dolmuş’, joghurt ‘yoğurt’, kajak ‘kayak’ örnekleri verilebilir.

TÜRK DİLİNİN YAYILMA ALANLARI                                                                                                                                                                    Bugün Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Makedonya, Kosova, Karadağ, Gürcistan, Suriye, Irak vb. ülkelerde Türkiye Türkçesi konuşurları bulunmaktadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de resmî dili Türkçedir.                                               Türkçe, seksen yedi ülkede en az bir ortaöğretim kurumunda yabancı dil olarak okutulmaktadır. Kırk altı ülkede ise özel kurslarda Türkçe yabancı dil olarak öğretilmektedir. Dokuz ülkede Türkçe öğretim yapan üniversite; yirmi sekiz ülkede de Türkçenin öğretildiği, dil bilgisi ve dil bilimi çalışmalarının yürütüldüğü enstitü, bölüm veya merkez bulunmaktadır.                                                                                                                                                                                                    Türk yazı dillerinin, lehçelerinin ve ağızlarının kullanıldığı ülkelere göre alfabetik olarak sıralaması aşağıda verilmektedir. Ülkelerin sıralamasında yazı dilinin veya lehçenin resmî dil olduğu ülkeler ile özerk cumhuriyetler ilk sırada gösterilmiş, sonra da en çok konuşulduğu yerler sıralanmıştır.

­• Afşar Türkçesi  İran, Afganistan                                                                                                                                                                                •  Ahıska Türkçesi Gürcistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkiye                                                                                        •  Altay Türkçesi Rusya Federasyonu (Altay Özerk Cumhuriyeti)                                                                                                                                •  Azerbaycan Türkçesi Azerbaycan, İran, Beyaz Rusya, Ermenistan, Estonya, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Letonya, Litvanya, Moldova, Özbekistan, Rusya Federasyonu, Tacikistan, Türkiye, Türkmenistan, Ukrayna                                     • Balkar Türkçesi Rusya Federasyonu (Kabartay-Balkar Cumhuriyeti), Azerbaycan, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Ukrayna                                                                                                                                                                                                                   • Başkurt Türkçesi Rusya Federasyonu (Başkurdistan Cumhuriyeti), Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan, Ukrayna                                                                                                                                                                                                                     • Çuvaşça Rusya Federasyonu (Çuvaş Cumhuriyeti ile Tataristan, Başkurdistan cumhuriyetlerinde), Kazakistan, Özbekistan,                                                                                                                                                                                                                                    • Gagavuz Türkçesi Moldova (Gagavuz Yeri Özerk Bölgesi), Ukrayna, Bulgaristan, Kazakistan, Romanya, Rusya Federasyonu, Türkiye, Yunanistan                                                                                                                                                                             • Hakas Türkçesi Rusya Federasyonu (Hakasya Cumhuriyeti), Çin                                                                                                                      • Halaçça İran                                                                                                                                                                                                                                   • Horasan Türkçesi İran                                                                                                                                                                                          • Karaçay Türkçesi Rusya Federasyonu (Karaçay-Çerkez Cumhuriyeti), Türkiye, Ukrayna                                                                           • Karakalpak Türkçesi Özbekistan (Karakalpakistan Cumhuriyeti), Kazakistan, Afganistan, Kırgızistan, Rusya Federasyonu, Türkiye, Türkmenistan, Ukrayna                                                                                                                                                           • Karayim Türkçesi Litvanya, Polonya, Rusya Federasyonu                                                                                                          • Kaşgay Türkçesi İran                                                                                                                                                                                                       • Kazak Türkçesi Kazakistan, Çin, Afganistan, İran, Kırgızistan, Moğolistan, Özbekistan, Rusya Federasyonu, Tacikistan, Türkiye, Türkmenistan, Ukrayna                                                                                                                                                                                      • Kırgız Türkçesi Kırgızistan, Çin, Afganistan, Kazakistan, Özbekistan, Rusya Federasyonu, Tacikistan, Ukrayna                   • Kırım Tatar Türkçesi Ukrayna (Kırım Özerk Cumhuriyeti), Özbekistan, Rusya Federasyonu, Türkiye                                     • Kumuk Türkçesi Rusya Federasyonu (Dağıstan Cumhuriyeti), Ukrayna                                                                                                              • Nogay Türkçesi Rusya Federasyonu (Dağıstan, Çeçen-İnguş, Karaçay-Çerkez cumhuriyetlerinde), Bulgaristan, Kazakistan, Romanya, Türkiye, Ukrayna                                                                                                                                                                            • Özbek Türkçesi Özbekistan, Tacikistan, Afganistan, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya Federasyonu, Türkmenistan, Ukrayna                                                                                                                                                                                                                      • Salar Türkçesi Çin                                                                                                                                                                                                                    • Sarı Uygur Türkçesi Çin                                                                                                                                                                                         • Şor Türkçesi Rusya Federasyonu (Kemerovo bölgesi)                                                                                                                                                     • Tatar Türkçesi Rusya Federasyonu (Tataristan Cumhuriyeti, Başkurdistan Cumhuriyeti),Çin, Azerbaycan, Finlandiya, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Romanya, Tacikistan, Türkiye, Türkmenistan, Ukrayna                                                       • Teleüt Türkçesi Rusya Federasyonu (Altay Cumhuriyeti, Kemerovo bölgesi)                                                                                • Tuva Türkçesi Rusya Federasyonu (Tuva Cumhuriyeti), Çin, Moğolistan,                                                                                • Türkiye Türkçesi Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Almanya, Bulgaristan, ABD, Avustralya, Avusturya, Azerbaycan, Belçika, Birleşik Arap Emirlikleri, Bosna-Hersek, Danimarka, El Salvador, Finlandiya, Fransa, Gürcistan, Hollanda,Honduras, Irak, İngiltere, İran, İsrail, İsveç, İsviçre, Kanada, Karadağ, Kazakistan, Kırgızistan, Kosova, Makedonya, Özbekistan, Romanya, Rusya, Sırbistan, Suriye, Tacikistan, Ukrayna, Yunanistan                                                                          • Türkmen Türkçesi Türkmenistan, İran, Irak, Afganistan, Kazakistan, Özbekistan, Rusya Federayonu, Suriye, Tacikistan, Türkiye                                                                                                                                                                                                         • Uygur Türkçesi Çin, Kazakistan, Afganistan, Kırgızistan, Moğolistan, Rusya Federasyonu, Tacikistan                                                  • Yakutça Rusya Federasyonu (Yakutistan Cumhuriyeti)

ÜNİTE-8

GİRİŞ: Türkçe, bugün Türk dil ailesinin en fazla konuşucuya sahip kollarından biridir.1980’lerin ortalarında UNESCO, hazırladığı bir raporda Türkçenin konuşucu bakımından dünyanın beşinci büyük dili olduğunu açıklamıştı.                               Türk dilinin çeşitli kollarını konuşan 200 milyonu aşkın insan bulunduğu sanılmaktadır.

SORUN DİLDE Mİ KONUŞURLARDA MI?                                                                                                                                                     Türkçede bazı sözcüklerin yanlış söylenmesi ve yazılması, bazı sözcüklere yanlış anlamlaryüklenmesi; konuşma dilinde ve yazı dilinde cümledeki ögeler arasındaki uyumsuzluklarınyol açtığı anlatım bozukluklarının yanı sıra olur olmaz her yerde yabancıkökenli sözcüklere yer verilmesi, iş yerlerinde, ürünlerde yabancı adlar kullanılması genellikledilin bir sorunu olarak algılanmaktadır.                                                                                                                                                 Söz varlığı, b­ir d­ildeki­, bi­r eserdeki­ sözcükler­in, dey­im ve atasözleri­ni­n bütünü. Söz dağarcığı, söz hazinesi, kelime serveti gi­bi­ adlarla da anılmaktadır.                                                                                                                                                               Türkçenin karşı karşıya bulunduğu sorunların bir bölümü aslında konuşurlarının yaşadığı sorunlardır. Bunlar Türkçenin özelliklerini yeterince kavrayamamış, söz varlığının anlatım gücü ile donanamamış, kendi yetersizliklerinin nedenini Türkçeye bağlayan,bu yüzden de yabancı sözcüklerin cazibesine kapılmış kullanıcıların sorunudur. Kısacası dilin asıl sorunu, gerekli özeni göstermeyen konuşurlarladır.                                                                                                              DİKKAT:  Konuşurların yetersizliği yüzünden dillerini gereği gibi kullanamamaları dilin değil konuşurların sorunudur. Yetersiz eğitim almış olan, ana diline özen göstermeyen konuşurun yetersizliği dilden kaynaklanan bir sorun değildir. Günümüzde en geçerli ve yaygın yabancı dil niteliğini kazanmış olan İngilizce, pekçok dili etkilemektedir.                      Küresel etkilenmenin yalnızca İngilizcenin diğer dilleri etkilemesiyle kalmadığını da belirtmek gerekir. Dünya dillerini etkileyen İngilizce, özellikle Amerikan İngilizcesi, İspanyolcadan etkilenmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nin daha çok güney bölgelerinde görülen ve Spanglish olarak adlandırılan dil, İngilizce ve İspanyolca sözcüklerden oluşmaktadır.

TÜRKÇENİN KULLANIMINDA YAŞANAN SORUNLAR                                                                                                                            Türkçeye karşı kayıtsızlığın, duyarsızlığın yaşandığı bir dönemde Karamanoğlu Mehmet Bey, “Şimden gerü divanda, dergâhta, bargâhta, çarşıda ve bazarda Türkçeden başka dil konuşulmaya” diyerek ferman çıkarmış;  Âşık Paşa, ünlü eseri Garibname’de Türkçe bilincinin oluşmamasından                                                                                                                                     Türk diline kimsene bakmaz idi                                                                                                                                                                               Türklere hergiz gönül akmaz idi.                                                                                                                                              dizelerini dile getirerek yakınmış; Mesihî de döneminde ilginin Arap ve Acem diyarlarından gelenlere, dolayısıyla Arapça ve Farsça yazanlara yöneldiğini                                                                                                                                                                Mesihî gökden insen sana yer yok                                                                                                                                                                        Yüri var gel Arabdan ya Acemden                                                                                                                                                                   sözleriyle vurgulamıştı.

Kitle İletişim Araçlarında Türkçenin Kullanımı                                                                                                                                              Türk Dil Kurumunun RTÜK için 1999 yılında yaptığı bir araştırmaya göre haber programlarında bin sözcüğün kullanıldığı, ilk yüz sözcüğün ise bu söz varlığının neredeyse yüzde ellisini oluşturduğu ortaya konulmuştur. Bu veri, haber programlarının birkaç yüz sözcükle hazırlandığını göstermektedir.                                                                      Radyo ve televizyon yayımlarının yaygınlaşması, dinleme ve izleme oranlarının yükselmesi Türkçe açısından olumlu ve yararlı bir gelişme olması gerekirken yeni sorunlar ortaya çıkarmıştır. Söyleyiş bozuklukları, cümle düşüklükleri, yanlış sözcük kullanma, Türkçenin söz varlığında bulunmayan yabancı sözcüklere yer verme, kaba dil ve argo gibi olumsuzluklar radyo ve televizyon yayınlarında sınırsızca yapılınca bu yanlışlar toplumun, özellikle de genç kuşakların diline yerleşmiştir. Yayımcılığın kısır bir söz varlığıyla yapılması ise bir başka sorundur.

Sosyal Medyada Türkçenin Kullanımı                                                                                                                                                    Haberlerin, görüşlerin, düşüncelerin yayıldığı; ses ve görüntü dosyalarının paylaşıldığı bu yeni ortam sosyal medya olarak adlandırılmaktadır. Kurumsal veya kişisel ağ sayfalarıyla başlayarak, sayfalarca bilginin paylaşıma sunulduğu uygulamalar yerini giderek sınırlı sayıda karakterle ifade edilen düşüncelerin, görüşlerin ortaya atıldığı anlık iletilere bırakmıştır.                                                                                                                                                                                                           Sosyal medya, Türkçenin kullanımı açısından yeni ve yaygın bir ortam olarak öne çıkmaktadır. Sınırlı sayıda harfin kullanılabildiği ortamlarda sözcüklerde ünlü harfleri yazmadan yalnızca ünsüzlerle yazışma, büyük harf ile ilgili kurallara aykırılık, sözcüklerin yazımında özensizlik gibi olumsuzluklar dikkat çekmektedir.                                                           Sosyal medyadaki yazışmaların, ses ve görüntü paylaşımının Türkçenin kullanımını etkileyeceği göz önünde bulundurulmalı ve bu yeni ortamda yazım (imla) ve söyleyiş kurallarına uyulmalıdır.                                                                Yazım, ­İmla olarak da adlandırılan ve bi­r di­l­in belli­ kurallarla yazıya geç­iri­lmes­i; söz varlığının yürürlükte olan ses, biçim, köken bakımından kurallara uygun olarak yazılması, noktalama ­işaretleri­ni­n yerl­i yeri­nde kullanılması olarak tanımlanan di­l bi­lgi­si­ ter­im­di­r. Yazım kuralları ve sözler­in, özel adların, kısaltmaların bu kurallara göre yazılımıbiçimler­, abece sıralamasına göre yazım kılavuzunda yer alır.                                                                                                             Söyleyiş, telafuz, seslet­im, söyleniş­ olarak da adlandırılan ve bi­r sözcüğün ses, hece, ton, vurgu bakımından söylenme b­iç­im­ olarak tanımlanan di­l bi­lgi­si­ ter­imi­.

Söyleyiş Bozuklukları                                                                                                                                                                                       Türkçenin kullanımıyla ilgili olarak yaşanan sorunların başında söyleyiş (telafuz, sesletim) bozuklukları gelmektedir. Türkçede bazı seslerin bulunduğu sözcüklerde görülen ses olayları sonucunda yazı dili ile konuşma dili arasında ayrılıklar görülür: Zonguldak’ı yazımının söylenişi Zonguldaı̮ biçimindedir. Değil sözcüğü ise de̮il biçiminde söylenir. Söyleyeyim olarak yazarız ancak ağzımızdan söyliyim ya da söyli:m biçimi çıkar. Dikkat edilirse /ğ/ ve /y/ ünsüzlerinin bulunduğu sözcüklerde birtakım ses olayları sonucunda söyleyişte görülen bu ayrılıklar Türkçenin her zaman yazıldığı gibi okunan bir dil olmadığı gerçeğini ortaya koyar.                                                                                                                                      DİKKAT: Bir sözcüğün ölçünlü söylenişi, genel kabul görmüş, yaygınlaşmış biçimidir. Ölçün dışı kullanımlar hemen kulakları tırmalar. Örneğin nasip sözündeki /a/ sesinin uzatılarak nāsip, edebiyātımız sözündeki uzun /ā/ sesinin ise kısa söylenmesi söyleyiş yanlışıdır. Dekan sözünün son hecesinin kalın söylenmesi gerekirken dekân biçiminde ince, hikâyedeki /a/ sesinin ince olmasına karşın kalın söyleyişi bir başka yanlıştır.                                                                                               Yerel kullanım etkisiyle bazı sözcüklerin çekiminde /r/ sesi ile birlikte birtakım seslerin düşürüldüğü (örneğin alıyo, bakıyon) görülürken kimi sözcüklerin kullanımında da ses türemesine (örneğin evdeykene, arabaylan) tanık olunmaktadır. Yerel söyleyiş özelliği olarak nitelenebilecek bu türden kullanımların ölçünlü Türkçede yer almaması gerekir.

Yazım Yanlışları                                                                                                                                                                                                                    Seslerden oluşan dilin belli kurallarla yazıya geçirilmesi yazım (imla) olarak adlandırılır. Sözlü anlatımdaki ifadelerin yazıya geçirilmesi sırasında sözcüklerin, özel adların, deyimlerin, hazır söz kalıplarının, eklerin yazımında belirlenmiş kurallara uyulmazsa bir süre sonra dilin ortak iletişim aracı olma niteliği sarsılabilir. Her yazının geçerli yazım kurallarına uygun olması gerekir. Örneğin makine yerine makina, meyve yerine meyva, kurdele yerine kordale veya kurdela, egzoz yerine eksoz veya egsoz, şoför yerine şoför veya şöför yazmak birer yazım yanlışıdır.                                   Ülkemizde yazım kurallarını belirleme ve yazım kılavuzu hazırlama görevi yasa ile Türk Dil Kurumuna verilmiştir.

Konuşmada ve Yazıda Kısır Söz Varlığı                                                                                                                                                                                       Bir dilin işlenmişliğini ortaya koyan en önemli gösterge söz varlığıdır. Türk Dil Kurumunun 1945’te çıkardığı birinci baskı Türkçe Sözlük’te yaklaşık 32.000 söz vardı. Türkçenin bugünkü yazı dilinin söz varlığı son baskı (TDK 2011) Türkçe Sözlük’te 122.423’e ulaşmıştır. Bugün Büyük Türkçe Sözlük’te söz, deyim, terim ve ad olmak üzere toplam 616.767 söz varlığı bulunmaktadır.

Yabancı Sözlerin Yoğunluğu                                                                                                                                                                             Bugün Türkçenin karşı karşıya bulunduğu en önemli sorun, yabancı dillerin, özellikle de İngilizcenin, Türkçeyi olumsuz olarak etkilemesi… Hiç kuşkusuz Türkçe daha önce de Batı dillerinden sözcükler almıştı. Örneğin Osmanlı Devleti’nin Venedik ile ilişkileri dolayısıyla İtalyancadan abluka, acente, antika, bando, damacana, iskele, madalya, tabela gibi sözcükler alıntılanmıştı. Anadolu’da yaşayan Rumlardan alay, avlu, dalyan, efendi, lahana, liman, sandal, yakamoz vb. sözcükler Türkçeye geçmişti. Tanzimat dönemiyle birlikte Batı dünyasıyla daha sıkı ilişkiler sonucunda da dönemin Avrupa’sında geçer dil olan Fransızcadan abone, adres, anket, diplomat, direkt, pasaport, polemik, vagon gibi pek çok sözcük Türkçeye girmişti. Ancak bu sözcükler birkaç yüzyıllık dönemde ve Türkçenin ses yapısına uyarak söz varlığımıza katılmıştı. İngilizce sözcüklerin bir bölümü de steam>istim>islim, o

 side>ofsayt, sweater>süveter, uppercut>aparkat gibi Türkçenin ses yapısına uygun biçimlere dönüşerek söz varlığına girmişti.                                                                                                                                                                                                                             

En kötüsü ise dilin söz dizimi özelliklerinin yabancılaşması, yabancı eklerin dile girmesi, dilin mantığına aykırı kullanışların yaygınlaşmasıdır: Türkçede çokluk eki {+lar, +ler} varken İngilizcedeki çokluk ekini bir çiçekçinin Çiçeks biçiminde; Türkçede tamlayan durumu eki {+nın, +nin, +nun, +nün} varken İngilizcedeki ’s ekini bir iş yerinin Ferhat’s biçiminde Türkçe sözcük ve adlarda kullanması üzerinde durulması gereken bir konudur.                                           Türkçede belirleyici ‘article’ olmamasına rağmen, bir otelin Türkçe adından önce ‘the’ takısına yer vermesi bir başka büyük olumsuzluktur. Bütün bunlar, dilimize giren yabancı kökenli sözcüklerden daha büyük olumsuzluklara yol açmaktadır.                                                                                                                                                                                                                             Son zamanlarda çeviri yoluyla yeni ifade türleri de ortaya çıktı. Sözler Türkçe ama anlatım kalıbı yabancı kaynaklı: Çay içmek, kahve içmek yerine çay almak, kahve almak; özür dilerim yerine üzgünüm; hoşça kal, allahaısmarladık, sağlıcakla kal yerine kendine iyi bak gibi kullanışlar Türkçenin yapısına aykırı olduğu kadar kültürümüzde de yeri bulunmayan ifade türleri.                                                                                                                                                                                    

Birer özenti alıntısı niteliğinde olan show, trend, konsensüs, transformasyon, performans gibi sözler Türkçede karşılıkları olmasına rağmen kullanılmaktadır. Bu tür özenti alıntılarının kullanılmasına hiç gerek yoktur. Çünkü bu özenti alıntılarının yerine Türkçede gösteri, eğilim veya yönelim, uzlaşma veya oydaşma, değişim veya dönüşüm, başarım gibi pek çok karşılık bulunmaktadır.                                                                                                                                                       

Türk Dil Kurumu, Atatürk’ün “Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” sözünü kendisine ilke edinerek dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarma mücadelesini vermektedir. Türk Dil Kurumunun yabancı kaynaklı sözlere karşılık önerdiği sözlerden birkaçına bakalım: anchorman karşılığında ana haber sunucusu, arboretum karşılığında ağaç parkı, viyadük için köprü yol, mobbing için bezdiri; selfie için özçekim, mortgage tutsat vb…

Yabancı Dille Öğretim                                                                                                                                                                                               Türkçenin karşı karşıya bulunduğu sorunlardan biri de eğitim ve öğretim dilinin yabancılaştırılmasıdır.                           

DİKKAT: Yabancı dil öğretimi ile yabancı dille öğretim ayrı uygulamalardır. Yabancı dillerin öğretilmesi, öğrenilmesi gerekliliktir. Ancak matematik, fizik, coğrafya gibi fen ve sosyal bilimler derslerinin ülkenin devlet diliyle değil de yabancı bir dille öğretilmesi yanlıştır.

Bilim Terimleri                                                                                                                                                                                                                            Bilimi oluşturan verilerin ve bilgilerin sözlü, yazılı, görsel, işitsel ve deneysel olarak işlenmesini, üretilmesini, geliştirilmesini, aktarılmasını sürekli bir biçimde sağlayan diller bilim dili olarak adlandırılır.                                                               Bilim eserlerinin yazılabildiği, çevrilebildiği, yeni terimlerin türetilebildiği ve her aşamada öğretimin yapılabildiği dil, bilim dilidir.                                                                                                                                                                                                                  Türkçenin bilim dili olmasının tarihî, Uygurların X. yüzyılda çeşitli bilim dallarında yazdıkları eserlerde kendi dillerinin söz varlığından yararlanarak türettikleri terimleri kullanmalarıyla başlatılmaktadır. XIX. yüzyıl sonlarına doğru okullarda Türkçeye Arapça, Farsça ve Fransızcadan sonra yer verilmeye başlanmıştı. Abdülaziz Dönemi’nde bilim dili olarak Türkçeye yer verilmesi istekleri gelmeye başlayınca ortaöğretimde ve meslek okullarında Türkçeye Arapçadan sonra yer verilir oldu. Ancak Türkçenin okullarda zorunlu ders hâline getirilmesi II. Meşrutiyet (1908) ile birlikte gerçekleşecektir. Diğer ders kitaplarının Türkçe olarak yazılmaları da artmaya başlayınca Türkçenin bilim dili olmasının önündeki en önemli sorun ortaya çıkmıştır: Pek çok bilim dalında Arapça sözlerden türetilmiş terimlerin bulunması…. Halkın doğrudan doğruya etkilendiği alan olan hukuktaki terimler ise çok zor anlaşılmaktaydı. Türkçenin bilim dili olarak gelişmesi uğrunda önemli kararlar uygulama alanına sokulmuştur. Türk Dil Kurumunun kuruluşu ile terimler alanında başlatılan çalışmalar da Türkçenin bilim dili olarak işlenmesine katkıda bulunmuştur.                                         İlk uygulama Atatürk’ün geometri terimleri üzerine yaptığı çalışma olmuştur. Atatürk, yazdığı Geometri kitabında yeni türettiği ve tanımını verdiği açı, açıortay, altıgen, beşgen, çap, dar açı, dış tersaçı, dikey, düşey çizgi, eşkenar dörtgen, ikizkenar üçgen, teğet, yamuk, yüzey gibi yüz yirmi dokuz geometri terimini kullanarak Türkçe terimlerle öğretim ve bilim yapmanın örneğini de gözler önüne sermiştir. Atatürk’ün müselles yerine üçgen, zaviyetan-ı mütekabiletan-ı dahiletan karşılığında iç ters açılar, müselles-i mütesaviyü’l-adla için eşkenar üçgen vb. terimleri türetmesiyle geometri dili açık ve anlaşılır bir nitelik kazanmıştı.                                                                                                                                          Bilim terimleri üzerine çalışmaların günümüzde de yürütülmekte olduğunu belirtmek gerekir.                              Örneğin iktisat, bankacılık, borsa alanında tekel sözü örnek alınarak oligopol karşılığında azel, polyopoly karşılığında ise çokel; parity için değerdeşlik; convertibile yerine çevrilgen, dead cat bounce için ise son çırpınış gibi terimler türetilmiştir. 2015 yılının Şubat ayında yayımlanmış resmî bir yönetmelikte kullanılan terimlerden rastgele seçilen akifer, bentik, fiksasyon, helofit, litoral, pelajik, sediment vb. terimler ilgili alanda yeni bir sorunun yaşanmakta olduğunu göstermektedir. Bilim terimlerindeki bu yabancılaşma Türkçenin bilim dili olarak gelişmesinin önünde bir engel oluşturduğu gibi genel dile geçme eğilimindeki terimlerle de Türkçenin söz varlığının görüntüsünün bozulmasına yol açılmaktadır.

İş Yaşamında Türkçe                                                                                                                                                                                       Türkçenin karşı karşıya bulunduğu sorunlardan biri de iş yaşamının çeşitli alanlarında görülen dil yabancılaşmasıdır. Büyük alışveriş merkezlerinin, büyük mağazaların yabancı adlar kullanmasından sonra bakkal, kasap, manav, araba yıkayıcısı, simit dükkânı da yabancı adlar almaya başladı: Rainbow Kasabı, Coi eur Angle, Börek Center gibi sokaklarımızda, caddelerimizde görebileceğimiz binlerce ad, ticari hayatta yabancılaşmanın örnekleridir.                                   Türk yazımı yerine yabancı kurallara göre yazma eğilimi de ortaya çıktı: Efendy, Hotel Taxim, Eskidji, Laila, Wishne Bar, Neshe, Kitapchi, Yemish, Kebabchi, Derichi…                                                                                                                                           Bu etkilenme yalnızca sözcük girişiyle sınırlı kalmamakta Türkçenin söz dizimi özelliklerini de zorlamaktadır: Divan Oteli demek dururken Hotel Divan, Marmara Oteli demek varken The Marmara, Derman Eczanesi yerine Eczane Derman demek Türkçenin söz dizimi özelliklerini hiçe saymaktır.                                                                                                    İthal ürünlerin satışında karşılaşılan sorun ise kullanım kılavuzlarında Türkçeye yer verilmemesidir.                           Kullanım kılavuzlarında Türkçeye yer verilmemesi bir dil sorunu olmanın ötesinde tüketici sorunu olarak da kendisini göstermektedir.

Happy
Happy
0
Sad
Sad
0
Excited
Excited
0
Sleepy
Sleepy
0
Angry
Angry
0
Surprise
Surprise
0

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Bir Cevap Yazın