Birçok filozof kendinden önce gelenlerin görüşlerinden farklı, kimi zaman onlara zıt bir görüşle ortaya çıkmış; kendinden sonra gelen filozoflar tarafından reddedilme kaderiyle de karşılaşmıştır. Bir bakıma, filozofun, felsefede kendisine kadar olan gelişmeleri ve savları gözden geçirerek yeni bir felsefe sistemine ulaşma çabası içinde oldugu söylenebilir.
Bu parçada aşağıdaki görüşlerden hangisi vurgulanmaktadır?
Felsefi görüşler, evreni ve varlıgı bir yönüyle degil bütünüyle açıklamaya çalışır.
Her felsefe sistemi onu oluşturan düşünürün kişiligini yansıtır.
Her felsefe akımı kendi içinde düzenli ve tutarlı bir bilgi bütünüdür.
Felsefede üretilen bilgiler, doğruluğu ya da yanlışlığı tartışılmaz niteliktedir.
Filozoflar, felsefedeki bilgi birikimini sorgulayarak kendi görüşlerini oluşturmaya çalışırlar.
Sofistler, düşünürlerin o zamana kadar üzerinde durmadıkları kültür, ahlak ve siyasetle ilgili sorunları ele alıp tartışmış, bu konuları felsefeye kazandırmışlardır. Bu, felsefenin gelişmesi açısından büyük bir katkıdır.
Bu parçada felsefi düşünmenin gelişmesinde aşağıdakilerden hangisinin öneminden söz edilmektedir?
Bir konuda, diğer filozofların da onaylayacağı görüşler oluşturmanın
Bir felsefi soruna yeni bir cevap aramanın
Felsefi sorunları birden fazla yöntemle incelemenin
Thales'e göre evrendeki her şey tek bir ana maddeden türemiştir. Anaksimenes ve Anaksimandros, Thales'in bu görüşünü paylaşmakla birlikte, ana maddenin niteliği konusunda onunkinden çok farklı görüşler ortaya atmışlardır. Burada asıl önemli olan, Anaksimenes ve Anaksimandros'un Thales'in savını herhangi bir otoriteye ters düştüğü gerekçesiyle reddetmek yerine, mantık ve deneyimlere aykırı olduğunu göstererek çürütmeye çalışmalarıdır. Bu tavır o dönem için çok yenidir. Çünkü o güne kadar, evrenle ilgili her şey dogaüstü güçlere bağlanarak inanç konusu kabul edilmiş ve hiçbir zaman tartışılmamıştır.
Bu parçaya göre, Anaksimenes ve Anaksimandros aşağıdakilerden hangisine öncülük etmişlerdir?
Akılcı gerekçelere ve olgulara dayalı eleştiriye
Deneysel yöntemle yapılan araştırmalara
Bilgiye değer veren toplum düzeni arayışlarına
Devlet otoritesine karşı çıkan görüşlere
Meslektaşlar arasında dayanışmaya
Sokrates, konuşmalarında, kendisinin hiçbir şey bilmediği gerekçesiyle, karşısındaki kişiye sorular yöneltir. Bu sorular ve onlara aldığı cevaplarla, önce, o kişinin ortaya koyduğu düşüncenin üstün- körülüğünü, temelsizliğini gösterir. Sorularına devam ederek, konuştuğu kişinin doğru düşünceye ulaşmasına yardımcı olur. Kendi deyişiyle "ruhta uyku halinde bulunan düşünceleri doğurtmaya" ugraşçır.
Sokrates'in bu yaklaçımının temelinde açagıdaki görüşlerden hangisi vardır?
Bilgiye, o konuda uzman kişilerin görüşleri alınarak ulaşılır.
Bilgi, karşıt görüşlerin uzlaştırılmasıyla oluşur.
Saklı olan doğrular, insanın sorgulama yoluyla düşündürülmesi sonucu ortaya çıkarılabilir.
Apaçık olmayan gerçeklere, erdemli kişiler gibi, erdemsiz kiçiler de ulaşabilir.
Doğrular, duyularımızın ve aklımızın kavrayabilme gücüyle sınırlıdır.
Bir düşünür, duyuları küçümseyen salt akılcı görüşe karşı, duyuların agzından şöyle söylemektedir: "Zavallı akıl, beni çürütmek için dayandığın kanıtları yine benden alıyorsun."
Düşünürün bu sözle anlatmak istediği aşagıdakilerden hangisidir?
Insan, duyularından gelen bilgiyi edilgen biçimde almaz; onları şüphenin ve aklın süzgecinden geçirerek yorumlar.
Duyulardan gelen bilginin doğru olup olmadığı, yine duyulardan gelen başka bilgilerin kullanılmasıyla anlaşılır.
Duyular, duyu organlarına yani bedenimize bağlı olduğu için sınırlıdır; akıl ise maddesel olmadıgı için sınırsızdır.
Duyular bize olayların gerçek nedenlerini söyleyemez; olayların özü ancak akılla kavranabilir.
Doğadaki her şey, duyularla algılanması olanaksız olan ve hiçbir zaman degişmeyen bir ilk maddeden oluşmuştur
Bir bilimsel bilgi ürettiğini iddia eden kişi, iddiasını, bilimle ugraşan başka kişilerin de gerçekleştirebileceği gözlem ve deneylere veya onaylayacağı mantıksal çıkarımlara dayanarak belgelemekle yükümlüdür. Bilim çevrelerinin yeterince belgelenmiç saymadığı hiçbir iddia, bilimsel bilgi olarak kabul edilmez.
Bu parçaya dayanarak aşağıdaki yargılardan hangisine varılabilir?
Bilimsel bilgi olgulara dayalı, tekrarlanabilir ve nesnel ölçütlerle denetlenebilir niteliktedir.
Bilim, insanın, çevresinde olanları anlama ve açıklama ihtiyacından doğmuştur.
Bilim genelleyicidir; tek tek olgularla degil, aynı türden olguların ortak yönleriyle ilgilenir.
Bilimsel bilgi, olaylar arasındaki ilişkileri açıklayarak bu olayların kontrol edilebilmesini sağlar.
Bilimsel bilgiler doğru olarak kabul edilen birtakım temel varsayımlara dayanır.
Bir düşünüre göre, ahlaki değerler doğru ya da yanlışı, bireylerin kanılarından bağımsız olarak belirler. Örnegin "Öldürmek kötüdür." yargısı, tıpkı "Üçgenin iç açılarının toplamı 180° dir." yargısı gibi, doğruluğu insanların duygu ve egilimlerine göre degişmeyen bir yargıdır.
Bu düşünür, ahlak değerlerinde hangi özelliğin bulundugunu öne sürmektedir?
Erdemli yaşamanın bir aracı olma
Tanımlanamaz nitelikte olma
Zamanla degişme
Nesnel olma
Insanlar arasındaki ilişkileri yönlendirme
Stoacı görüşe göre, insan dünya sahnesinde yalnızca bir oyuncudur. Oynayacağı rolü seçemez, oyuna müdahale edemez. Her insanın bu sahne içinde ne yapacağını evrensel akıl belirler. Kişinin kontrol edebileceği tek şey vardır: kendi tavırları ve tutkuları. Insan kendisine ne rol verilmişse onunla yetinmeli; sahip olamayacağı şeyler için açlık ve kıskançlık duymamalıdır.
Stoacıların bu görüşünün dayandığı temel varsayım aşağıdakilerden hangisidir?
Insanlar, davranışlarını başkalarına örnek olacak biçimde düzenlemelidirler.
Olayları önceden kestirebilirsek onları yönlendirebiliriz.
Insanın, kendine bırakılmış küçük bir alan dışında, karğı konulamaz bir yazgısı vardır.
Erdem, özgür iradenin ahlakça iyi olana yönelmesidir.
Duyuların bize sağladığı bilgiler ile aklın sağladığı bilgiler sürekli çatışır.
Hobbes'a göre, insan bencildir ve onun bütün eylemleri bu bencil doğasının arzularını tatmin etmeye yöneliktir. Bu durum, çıkar çatışması yüzünden insanların birbiriyle sürekli savaş halinde olmasına yol açar. Insanları bir arada tutabilmek için, devlet tek bir gücün egemenliğine dayanmalıdır. Locke insanların, doğaları gereği iyi olduğunu; bunun sonucu olarak, ilişkilerinin iyi niyet, yardımlaşma ve işbirliğine dayandığını ileri sürer. Insanlar arasındaki iyi ilişkilerin sürdürülebilmesi, tek bir gücün değil, çoğunluğun egemen olduğu bir devlet düzeniyle mümkündür.
Bu bilgilere göre, Hobbes ve Locke'un devlet anlayışlarındaki fark, aşagıdakilerden hangisinin farklı oluşundan kaynaklanmaktadır?
Insanlığın geleceğiyle ilgili beklentilerinin
Insanın psikolojik yapısı ve özelliklerine ilişkin görüşlerinin
Yaşadıkları çağa egemen olan siyasi görüçlerin
Toplumsal düzenlemelerin gerekli olup olmadığı konusundaki inançlarının
Çevrelerindeki insanlarla karşılıklı ilişkilerinin
Estetik, güzel üzerine düşünme çabasıdır. Refik Fersan'ın bir saz semaisi, Mikelanj'ın bir heykeli güzel olduğu, bizde hoş ve soylu duygular uyandırdığı gibi, bir atın yürüyüşü veya bir kentin sokakları da güzel olabilir ve bizde benzeri duygular uyandırabilir. Estetik, güzeli bütün alanlarda, sanat felsefesi ise yalnızca sanat yapıtları çerçevesi içinde sorgular. Başka bir deyişle, sanat felsefesi, estetiğin kavram ve problemlerini sınırlı bir alanda inceler. Bu parçaya dayanarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz?
Güzellik sanat ile sınırlı degildir; başka alanlarda da söz konusudur.
Estetik, doğadaki veya çevremizdeki bir olayın güzel olup olmadığını sorgulayabilir.
Sanat felsefesinde ele alınan bazı kavramlar, estetiğin kapsamına da girer.
Güzel, hem estetiğin hem de sanat felsefesinin konusu olabilir.
Sanat yapıtı doğadaki güzelin, sanatçının yorumuyla yansıtılmasıdır.