11 sinif ingilizce unit 6 cinema and theatre konu anlatimi
UNIT SIX
CINEMA & THEATRE
“PREFER” tercihlerimizden bahsederken kullanırız.
I prefer tea. “Çayı tercih ederim.”
I prefer drinkING tea. “Çay içmeyi tercih ederim.”
I prefer basketball. “Basketbolu tercih ederim.”
I prefer playING basketball. “Basketbol oynamayı tercih ederim.”
I prefer playING computer games. “Bilgisayar oyunu oynamayı tercih ederim.”
I prefer goING to the cinema. “Sinemaya gitmeyi tercih ederim.”
I prefer TEA to COFFEE. “Çayı kahveye tercih ederim.”
I prefer drinkING tea to drinking coffee. “Çay içmeyi kahve içmeye tercih ederim.
I prefer to live in the country. “Köyde yaşamayı tercih ederim.”
I prefer to play basketball. “Basketbol oynamayı tercih ederim.
I prefer to go out RATHER THAN stay at home.
“Evde kalmaktansa dışarıya çıkmayı tercih ederim.”
“Dışarıya çıkmayı evde kalmaya tercih ederim.”
I prefer to live in the country RATHER THAN (live) in the city.
“Şehirde yaşamaktansa köyde yaşamayı tercih ederim.”
“Köyde yaşamayı şehirde yaşamaya tercih ederim.”
I prefer to play basketball RATHER THAN do archery.
“Okçuluk yapmaktansa basket oynamayı tercih ederim.”
“Basket oynamayı okçuluk yapmaya tercih ederim.”
Cinema and theatre differ in some ways. “Sinema ve tiyatro bazı yönleriyle birbirlerinden ayrılırlar.”
Ali and Veli differ in some ways. “Ali ve Veli bazı yönleriyle birbirlerinden ayrılırlar.”
While = whereas
While Ali is kind, Veli is rude. “Ali kibar olmasına rağmen, Veli kabadır.”
Ali is kind, while Ekin is rude. “Ali kibardır, ancak Ekin kabadır.”
While Osman is hardworking, Berk is lazy. “Osman çalışkan olmasına rağmen, Berk tembeldir.”
Osman is hardworking, while Berk is lazy. “Osman çalışkandır, ancak Berk tembeldir.”
Hasan drinks a lot of coffee, WHEREAS Vahit never drinks.
“Hasan çok kahve içer, Vahit İSE asla içmez.”
WHEREAS Hasan drinks a lot of coffee, Vahit never drinks.
“Hasan çok kahve içmesine rağmen, Vahit asla içmez.”
A new form: Yeni bir şekil
A newER form: Daha yeni bir şekil
An old man: yaşlı bir adam
An oldER man: daha yaşlı bir adam
A new car: yeni bir araba
A newER car: daha yeni bir araba
People: insanlar
People WHO give their opinions: fikirlerini belirten insanlar
People WHO live in Kastamonu: Kastamonu’da yaşayan insanlar
People WHO support ÇAYKUR Rize Spor: Çaykur Rize Spor’u destekleyen insanlar
ALTHOUH + CÜMLE
Although = rağmen
Cinema is popular. “Sinema popülerdir.”
Cinema is MORE popular. “Sinema DAHA popülerdir.”
ALTHOUGH cinema is more popular,… “Sinema daha popüler olmasına RAĞMEN,…”
Theatre is social. “Tiyatro sosyaldir.”
Theatre is MORE social. “Tiyatro daha sosyaldir.”
It is nice TO see you. “Sizi görmek güzel.”
It is nice TO have a computer. “Bir bilgisayara sahip olmak güzeldir.”
It is difficult TO answer the questions. “Soruları cevaplamak zordur.”
People WHO wear smart clothes “Şık elbise giyen insanlar”
People wearing smart clothes “Şık elbise giyen insanlar”
Students WHO work hard “Çok çalışan öğrenciler”
Students working hard “Çok çalışan öğrenciler”
The man WHO sleepS “Uyuyan adam”
The man sleeping “Uyuyan adam”
While I am waiting: “Beklerken..”
While waiting “Beklerken..”
While driving “Araba kullanırken”
While listening to music “Müzik dinlerken”
People talk loudly. “İnsanlar yüksek sesle konuşurlar.”
WHEN people talk loudly, “İnsanlar yüksek sesle konuştukları ZAMAN,…”
People eat their popcorn. “İnsanlar patlamış mısır(larını) yer.”
When people eat their popcorn, “İnsanlar patlamış mısır yedikleri zaman, …”
People drink Coke. “İnsanlar kola içerler.”
WHEN people drink Coke, “İnsanlar kola içtikleri zaman, …”
People in the theatre “Tiyatrodaki insanlar”
Students in the class “Sınıftaki öğrenciler”
Books on the table “Masanın üstündeki kitaplar”
Respectful (adj.) “saygılı”
A respectful person “saygılı bir kişi”
MORE respectful “DAHA saygılı”
People are MORE respectful “İnsanlar daha saygılıdır.”
People in the theatre are more respectful.
“Tiyatrodaki insanlar daha saygılıdır.”
I don’t know. “Bilmiyorum.”
I don’t know French. “Fransızca bilmiyorum.”
I don’t know WHY. “NİÇİN olduğunu bilmiyorum.”
ALTHOUGH cinema is more popular,… “Sinema daha popüler olmasına RAĞMEN,…”
Though cinema is more popular, … “Sinema daha popüler olmasına RAĞMEN, …”
Lively (adj.): canlı, neşeli, hayat dolu
Cinema is lively. “Sinema eğlencelidir.”
Cinema is livelIER. “Sinema DAHA eğlencelidir.”
Cinema is active. “Sinema aktiftir.”
Cinema is MORE active. “Sinema DAHA aktiftir.”
Cinema is colourful. “Sinema renklidir.”
Cinema is MORE colourful. “Sinema DAHA renklidir.”
Act(v): rol yapmak
Actor (n): aktör, oyuncu, rol yapan kişi (erkek)
Actrist (n): aktör, oyuncu, rol yapan kişi (bayan)
Location (n): yer,mekan, mahal
On the stage: sahnede
Concerned: ilgili
As far as I am concerned, : BANA KALIRSA
As far as I know : Bildiğim kadarıyla
Considerably: epeyce, oldukça
Cinema is enjoyable. “Sinema zevklidir.”
Cinema is MORE enjoyable. “Sinema daha zevklidir.”
Theatre tickets are expensive. “Tiyatro biletleri pahalıdır.”
Theatre tickets are MORE expensive. “Tiyatro biletleri DAHA pahalıdır.”
Theatre tickets are more expensive THAN cinema tickets.
“Tiyatro biletleri sinema biletlerinDEN daha pahalıdır.”
Theatre tickets are AS expensive AS cinema tickets.
“Tiyatro biletleri sinema biletleri KADAR pahalıdır.”
Theatre tickets are TWICE as expensive as cinema tickets.
“Tiyatro biletleri sinema biletlerinin İKİ KATI KADAR pahalıdır.”
Book (v): yer ayırtmak
You don’t need to book. “Yer ayırtmak zorunda değilsin. Yer ayırtmana gerek yok. “
In advance: önceden
Beforehand: önceden
You don’t need to book in advance. “Önceden yer ayırtmak zorunda değilsin.”
We don’t need to learn French. “Fransızca öğrenmek zorunda değiliz.”
Relaxed(adj.): rahat, gevşemiş
You feel relaxed. “Kendini rahatlamış hissedersin.”
You feel MORE relaxed. “Kendini DAHA rahatlamış hissedersin.”
You don’t have to catch: “Yakalamak zorunda değilsin…”
You don’t need to catch: “Yakalamana gerek yok…., yakalamaya ihtiyaç duymazsın”
Every word: her kelime
Every word of the actors: oyuncuların her kelimesini
Cinema is MORE comfortable. “Cinema DAHA rahattır.”
I prefer cinema. “Sinemayı tercih ederim.”
Like many other people: Bir çok kişi gibi
INSTEAD OF: -nın yerine
Instead of cinema: “Sinemanın yerine”
Instead of typwriters: “Daktiloların yerine”
Instead of goING to the cinema: “Sinemaya gitmenin yerine, sinemaya gitmektense”
Instead of walkING, “Yürümenin yerine, yürümektense”
Instead of playING football, “Futbol oynamanın yerine, futbol oynamaktansa”
I prefer theatre. “Tiyatroyu tercih ederim.”
Live performanceS: “canlı gösteriler”
Live x recorded canlı (naklen) x banttan
CAST (n) : (tiyatro , sinema , televizyon) rol alan oyuncular
Live performances of the cast : “Oyuncuların canlı gösterileri”
Poetic words : şiirsel kelimeler
Applaud : alkışlamak
Success : başarı
Success of the performance : gösterinin başarısı
As an audience: dinleyiciler, hazır bulunanlar
As though – as if : -miş gibi
You feel AS THOUGH you are part of the event.
“Kendinizi olayın parçasıymış gibi hissedersiniz.”
Eegitimim sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.