aof

Ünite 1 Uluslararası Sosyal Politika ve Uluslararası Çalışma Normlarına İlişkin Genel Bilgi ve Tanımlar

Genel Olarak Uluslararası Sosyal Politika: Kavram ve Tanım

Sosyal politikayı; dar anlamıyla, “sanayileşme sonrası kötü çalışma koşulları ve yoksulluk içerisinde çalışan emek ve sermaye sahipleri arasındaki eşitsizlik ve kavgayı sona erdirerek ekonomik ve sosyal hayatta düzenin oluşturulmasına yönelik politikalar bütünü” olarak tanımlamak mümkündür. Ancak yapılan bu tanımlama zaman içerisinde yetersiz kalmaya başlamış, toplumda sadece belirli bir grubun değil, toplumun tamamını koruyacak ve toplumsal düzeni sağlayacak geniş kapsamlı politikalara ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyaç sonrasında doğan ve sosyal politikayı daha geniş açıdan ele alan tanımlamaya göre, sosyal bütünlüğü parçalama eğilimi gösteren zıtlıkların, gerginliklerin ve çatışmaların barışçı ve toplumdaki
farklı tarafların ortaklaşa kabul edeceği yollarla çözümlenmesine yönelik politikalar bütününü sosyal politika olarak tanımlamak mümkündür.


Hem dar anlamda hem de geniş anlamda sosyal politika tanımlamalarının ulusal gereksinimler dikkate alınarak yapıldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Şunu da belirtmek gerekir ki, toplumun demografik yapısı, hukuk düzeni ile gelenek ve görenekler ulusal sosyal politikaların
belirlenmesinde etkili olmaktadır.


Sosyal politika; devletlerin insan gücünün korunması ve geliştirilmesine yönelik aldığı kararlar ve sürdürdükleri politikalardır. Ulusal sosyal politikaların belirlenmesinde toplumun demografik yapısı, hukuk düzeni, gelenek ve görenekler etkilidir.

Rekabetçi uluslararası sosyal piyasa yapısı içerisinde, ulusal sosyal politika önlemleri alan ülkelerin almayan ülkelerle rekabet şansının düşük ya da hiç olmaması sosyal politika önlemlerinin uluslararası niteliklere sahip olması ihtiyacını bir kez daha açığa çıkarmıştır. Ulusal sosyal politikaların uluslararası nitelik kazanmasında sadece uluslararası piyasada rekabet edebilirlik değil;
barışın devamlılığına katkıda bulunma, ekonomik gelişmede sosyal ve insani amaçları dikkate alma gibi nedenler de etkili olmuştur.
Uluslararası sosyal politikanın doğuşunda temel belirleyici unsurun rekabet eşitsizliğini önlemek isteği, sonrasında ise, işçi sınıfının uluslararası sosyal politika düşüncesine desteği uluslararası sosyal politikanın gelişiminde etkili olmuştur.
Uluslararası sosyal politikanın doğuşunda etkili olan bir diğer gerekçe ise, daha çok insani ve manevi bir nitelik taşımaktadır.
Uluslararası sosyal politikanın temel amacı sosyal politikaya ilişkin normların oluşturulması ve bunlara uluslararası düzeyde işlerlik kazandırılmasıdır.
Çok çeşitli olması ve zaman içerisinde önem düzeylerinin değişmesiyle birlikte, uluslararası sosyal politikaların amaçları genel olarak beş başlık altında toplanır. Bunlar;

uluslararası piyasada rekabet koşullarında eşitlik sağlamak, barışın devamlılığına katkıda bulunmak, sosyal adaleti sağlamak, ekonomik gelişmede sosyal ve insani amaçları dikkate almak ve uluslararası harekete öncülük etmek olarak sıralanabilir.


Sosyal adaleti sağlama düşüncesi ilke olarak Versay Barış Görüşmeleri sırasında gündeme getirilmiş, sonrasında ise Filedelfiya Bildirgesiyle sosyal adalet, geniş anlamda, tüm
insanlığın refahını sağlamak şeklinde tanımlanmıştır. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı sonrasında toplumsal sorunlara yol açan ekonomik ve sosyal faktörlerin birlikte ele alınması gerektiği benimsenerek, uluslararası sosyal politikaların yeni amacı, ekonomik gelişme programlarına sosyal boyutun eklenmesi olarak tanımlanmıştır.


Uluslararası Sosyal Politikanın Evrensel ve Bölgesel Düzeylerde Gelişimi


Sosyal politikanın ilk oluşumlarını 19. yüzyılın ilk yarısındaki İngiltere’de bulmak mümkündür. İngiltere’de çok fazla sayıda işçinin çalıştığı bir dokuma fabrikasına sahip olan Robert Owen sosyal politikaların ilk örneklerini kendi fabrikasında uygulamıştır.


Uluslararası sosyal politika alanındaki ilk hareketlenme yüzyılın ortalarından sonra hız kazanmaya başlamıştır.


İngiltere başta olmak üzere, dünya ülkelerinde liberal düşünce sisteminin yerini insancılığın ve sosyalist düşüncenin almaya başlaması toplumsal sorunlara duyarlılığın artmasını da beraberinde getirmiştir. Bu tarihten sonra başta İngiltere olmak üzere İsviçre, Fransa ve Almanya’da da çalışanların sıkıntıları üniversite ve hükümet düzeyinde tartışılmaya başlanmıştır (Talas, 1981: 97-100). Uluslararası sosyal politikanın kurumsallaşmasında evrensel ve bölgesel örgütler etkili olmuştur.

Uluslararası Sosyal Politikanın Oluşumunda Rol Oynayan Evrensel Örgütler: Uluslararası sosyal politikanın oluşumunda ve yürütümünde etkili olan evrensel örgütleri Uluslararası Çalışma Örgütü-UÇÖ (International Labor Organization-ILO) ile Birleşmiş Milletler ve bağlı örgütler olarak belirtmek mümkündür.


Uluslararası Çalışma Örgütü (UÇÖ): Ülkelerdeki çalışma yasalarında ve bu alana ilişkin uygulamalarda standartları geliştirmek ve ileriye götürmek amacıyla kurulan ve merkezi İsviçre’nin Cenevre kentinde bulunan BM’e bağlı bir uzmanlık kuruluşudur.

Uluslararası sosyal politika alanındaki temel kaynakların önemli bir bölümü UÇÖ tarafından hazırlanmıştır. Temel kaynaklardan ilki UÇÖ Anayasası’nın “Başlangıç” ile Filadelfiya Bildirgesi’nin “Genel ilkeler” bölümlerinde yer alan ilkelerdir. Örgütün önemli bir diğer belgesi ise, “Çalışmaya ilişkin Temel Haklar ve ilkeler Bildirgesi”dir. UÇÖ’nun çalışma standartlarının temelini sözleşme ve tavsiye kararları oluşturur.


Birleşmiş Milletler ve Bağlı Örgütler: 24 Ekim 1945 tarihinde dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslararasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir işbirliği oluşturmak için kurulan uluslararası bir örgüttür.

Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen belgelerden belli başlıcaları İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi ve Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’dir.

Uluslararası Sosyal Politikanın Oluşumunda Rol Oynayan Bölgesel Örgütler: Uluslararası sosyal politikanın oluşumunda rol oynayan bölgesel örgütler ise, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği’dir.


Avrupa Konseyi: Avrupa Konseyi, Batı Avrupa’nın en eski hükümetler arası işbirliği örgütüdür. 5 Mayıs 1949 yılında kurulan örgütün sosyal politika ile ilgili temel belgeleri Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa Sosyal Şartı’dır.


Avrupa Konseyi’nin amacı, Avrupa Devletleri arasında bireysel özgürlüklerin, siyasi serbestliğin ve hukuk düzeninin korunmasında birliktelik sağlamaktır. Avrupa Birliği: Avrupa Birliği, 27 üye ülkeden oluşan ve toprakları çoğunlukla Avrupa kıtasında yer alan ekonomik
ve siyasi bir örgütlenmedir. Avrupa Birliği, tüm üye ülkeleri ilgilendiren standart yasalar aracılığıyla insan, mal, hizmet ve sermaye dolaşımı serbestliğini kapsayan bir ortak pazar geliştirmiştir.


Uluslararası Sosyal Politika ve Uluslararası Çalışma Normlarının Oluşumlarına Yol Açan Nedenler


Uluslararası Piyasada Rekabet Koşullarında Eşitlik Sağlama: Ulusal sosyal politika ile sosyal bakımdan zayıf olan grupların kendi ülke sınırları içerisinde korunması sadece o ülkede yoksulluğun veya sefaletin önlenmesine ve sosyal barışın sağlanmasına yardımcı olacaktır. Ancak, alınan ya da uygulanan tüm bu sosyal politika önlemlerinin bir de gözle görülmeyen bir maliyet yönü vardır. Bu nedenle sosyal politika alanında belirli ilkelere sahip olan bir ülke, bu tür ilkeleri benimsemeyen ülkelerle uluslararası ekonomik piyasada rekabet edemez konuma gelecektir.


Sosyal politika önlemlerinin uluslararası düzeyde kabul edilip onaylanması ülkeler arasında rekabet eşitliğinin sağlanmasına yardımcı olur. Siyasal Yakınlaşma ve Sosyal Bütünleşmeye İhtiyaç Duyma: 20. yüzyılın başlarında yaşanan dünya savaşları ülkeleri ortak işbirliği ve savunma amaçlı uluslararası örgütlerin çatıları altında birleşmeye yöneltmiştir. Bunun nedeni uluslararası ekonomik ve siyasi bütünleşmenin ancak, sosyal bütünleşmenin gerçekleşmesiyle sağlanabileceğidir.


Mesleki Dayanışmaya İhtiyaç Duyma: Ücret karşılığı bağımlı olarak çalışanların sayısının giderek artış göstermesi, olumsuz çalışma koşulları ve düşük ücret düzeyleri işçi sınıfı arasında güçlü bir dayanışmayı ve işçilerin haklarını örgütlenerek uluslararası düzeyde savunma bilincinin oluşmasını da beraberinde getirmiştir. Bu gelişme ise uluslararası sosyal politikanın gelişmesinde en önemli etken olmuştur. Uluslararası meslek kuruluşlarının kurulmasıyla güçlenen meslek bilinci, uluslararası ortak sosyal politika önlemlerinin alınmasını ve ülkelerin ortak bir yaklaşımla söz konusu önlemleri uygulamaya geçirmesini hızlandırmıştır.


Uygulanan Sosyo-Politik Önlemler Arasındaki Farklılıkları Giderme: Sanayi Devrimi’nin yaşandığı dönemlerdeki ağır ve tehlikeli yaşam ve çalışma koşulları kamuoyunun dikkatini yoğun olarak çekmiş ve sosyal sorunların ekonomik sorunların dışında tutulamayacağı vurgulanmaya başlanmıştır.
Toplumsal yapılanma içerisinde güçlü konumda bulunan sermaye sahiplerine karşılık güçsüz tarafı oluşturan işçi sınıfının istismarının önüne geçebilme düşüncesi kamuoyunda tartışılmaya başlanmış ve bu kötü gidişin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Tüm bu gelişmeler devletleri bu
yolda ulusal seviyede önlem alma zorunluluğu içerisinde bırakmıştır.
Emeğin ve Sermayenin Uluslararası Hareketliliğini Sağlama: Emeğin, daha iyi çalışma koşulları ve daha yüksek ücret imkânı sağlayan ülkelere göç etme isteği ile sermaye sahiplerinin daha az maliyetle daha yüksek üretim yapabilme isteği emek ve sermaye hareketliliğinde de uluslararası standartların oluşturulması gereğini yaratmıştır.


Genel Olarak Uluslararası Çalışma Normları


Bir ülkedeki ulusal sosyal politikaların uygulanmasında hukuki ve kurumsal düzenlemelerin etkili olduğu kabul edilen bir gerçektir. Buna benzer olarak uluslararası sosyal politikanın uygulanmasında da uluslararası çalışma normlarının varlığı en etkili araç olarak belirtilebilir.
Normatif görüşe göre uluslararası çalışma normları, işçilerin ve işverenlerin örgütlerini kurma hakları ve toplu sözleşme yapma yetkileri ile ilgili olarak bazı şartlar, en düşük ücret, haftalık en fazla çalışma süresi gibi çalışma koşullarına ilişkin konularda da bazı kurallar belirlemektedir.

Uluslararası Çalışma Örgütüne üye ülkelerin onayladıkları sözleşme ve tavsiye kararları uluslararası çalışma normlarını oluşturmaktadır. Uluslararası sosyal politika alanında UÇÖ’nun kabul ettiği en önemli metinler sözleşmelerdir. UÇÖ sözleşmeleri, hem hazırlanma ile kabul usul ve yöntemleri bakımından hem de üye devletler tarafından sözleşmelerin onaylanması ve uygulamaya konulmasında belirlenen ilkeler bakımından önemlidir. Tavsiye kararları uluslararası sözleşmelerin uygulanmasında yol göstericidir.

Uluslararası Çalışma Normları ve Türkiye


Türk hukukunda uluslararası anlaşmaların yapılması, onaylanması ve yayımlanması konusunu düzenleyen iki önemli yasa bulunmaktadır. Bunlardan ilki, “Milletlerarası Anlaşmaların Yapılması Yürürlüğü ve Yayınlanması ile Bazı Anlaşmaların Yapılması İçin Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkındaki Kanun”dur. Diğer yasal düzenleme ise, “Milletlerarası Münasebetlerin Yürütülmesi ve Koordinasyonu Hakkında Kanun”dur. İlk yasa 1963 yılında; ikinci yasa ise 1969 yılında yürürlüğe girmiştir. Her iki yasa birbirini tamamlamakla birlikte,
Türkiye’nin uluslararası sözleşmeleri onaylama mekanizmalarını da açıkça belirtmektedir.


Uluslararası çalışma normlarının sahip oldukları önem açısından Türk İş Hukuku üzerine bazı etkileri bulunmaktadır. Bu etkileri; yayılma etkisiyle etkilenme, temel norm olarak alınma, uygulamalarından yararlanma, ulusal normları evrensel normlara yaklaştırma çabaları ile teknik ve eğitim işbirliğinin etkisi olarak sıralamak mümkündür.


Bu anlamda uluslararası normlar sadece 3008 sayılı İş Kanununun değil; bireysel ve toplu iş hukuku ile sosyal güvenlik hukukunun geliştirilmesinde oldukça etkili olmuştur. Uluslararası normların Türk İş Hukuku üzerindeki son bir etkisi ise teknik ve eğitim işbirliğinin etkisidir.


Uluslararası Çalışma Normlarının İç Hukuk Alanında Değeri ve Etkisi Sorunu Uluslararası hukuk ile iç hukuk arasındaki ilişki ilk olarak H. Triepel tarafından incelenmiştir. Triepel çalışmasında iki görüş ileri sürmüştür. Bunlar ikili (düalist) ve tekçi (moniste) görüşlerdir. İç hukuk, bireyler ya da bunların oluşturduğu tüzel kişiler arasındaki ilişkileri; uluslararası hukuk ise, çoğunlukla devletlerarasındaki ilişkileri düzenlemektedir. İkili görüşe göre, uluslararası hukuk ve iç hukuk birbirinden farklı ve bağımsızdır. Tekçi görüşe göre, uluslararası hukuk ve iç hukuk bir bütünün parçalarıdır.


Uluslararası Normların İç Hukuka Etkisi Uluslararası normların, iç hukukta ülkeler tarafından
onaylandıktan sonra doğrudan uygulanabilmesinin temel koşulu onaylanan sözleşme ya da tavsiye kararlarının hükümlerinin doğrudan uygulanabilir nitelikte olmasıdır.


Uluslararası hukukun iç hukuk üzerinde etkili olabilmesi için uyuşmazlık konusu hakkında iç hukukta herhangi bir düzenlemenin bulunmuyor olması gerekmektedir. Uluslararası normların doğrudan uygulanabilir nitelikte olması için tarafların amaçları, sözleşmenin içerdiği kuralların konusu ve sözleşme maddelerinin yazılış biçimi de önem taşımaktadır.


Uluslararası normların iç hukuk üzerinde doğrudan uygulanabilirliği için en önemli koşul ulusal hukuk düzeninin buna uygun olması koşuludur. Anayasamızın 90. maddesi farklı uluslararası anlaşmaları göz önüne alıp istisnalar koyarak konuyu düzenlemiştir. “Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma” başlıklı 90. madde, Anayasanın “Cumhuriyetin Temel Organları”
başlıklı Üçüncü Kısmının “Yasama” başlıklı Birinci Bölümündeki “Türkiye Büyük Millet Meclisinin Görev ve Yetkileri” başlıklı II. alt başlığında yer almıştır.

Bir yanıt yazın