naturwissenschaft

4 Sinif Fen Bilimleri Ozet Konu Anlatimlari

Ünite 1 : VÜCUDUMUZ BİLMECESİNİ ÇÖZELİM

DESTEK VE HAREKET SİSTEMİ

İSKELET

Kemiklerden oluşmuş, eklemlerle birbirine tutturulmuş destek yapıya iskelet denir.

İskeletimiz olmasaydı vücudumuz bir et yığını olurdu.

İskeleti oluşturan kemikler hafif ve çok dayanıklıdır. İskeletimiz değişik büyüklükte 206 kemikten oluşur. Kemikler şekillerine göre 3 grupta incelenir.

Kemik Çeşitleri

Uzun Kemikler Kısa Kemikler YassıKemikler

Kol ve bacak kemikleri El, ayak Kafatası, kaburga, omurga kemikleri,

kalça ve kürek kemikleri

İskeletin Temel Kısımları

Kafatası Omurga Göğüs Kafesi Kollar ve Bacaklar

Kafatası (Baş İskeleti)

Beyin kafatası kemikleri içinde korunur. Kafatası son derece koruma sağlayan kemikten bir zırhtır. Kemikler birbirine oldukça sıkı bağlanmıştır. Kemiklerin birleşme noktaları girintili çıkıntılıdır. Aralarında oynamaz eklemler vardır. Üst çene kemiği hareket etmez. Alt çene kemiğinde yarı oynar eklem vardır. Alt çene kemiği kafatasının hareketli tek parçasıdır.

Omurga

Omurga boyun bölgesinden başlayıp kuyruk sokumuna kadar uzanır. İnsan iskeletinin ana direğidir. 33 adet omur adı verilen kısa kemiğin üst üste dizilmesiyle oluşmuştur.

Vücudun dik durmasını sağlar ve duruş şeklini belirler.

Kaburga ve iç organlar omurgaya bağlıdır.

Omurganın en önemli görevlerinden biri yük taşımaktır. Vücut yükünün büyük bir bölümünü omurga taşır.

Omurga içinde omurilik denilen sinirlere ait önemli yapıyı korur.

Göğüs KafesiGöğüs kemiği ve 12 çift kaburga kemikleri adı verilen yassı kemiklerden oluşmuştur.

Kalp ve akciğerleri korur.

Kalp ve akciğerlerin tutunmasını sağlar.

Kollar ve Bacaklar

Kol ve bacak kemikleri uzun kemiklerden oluşmuştur, aralarında tam oynar eklemler vardır.

Pazu, ön kol, dirsek, el bilek, el tarak ve el parmak kemikleri kol iskeletini oluşturur.

Uyluk, kaval, baldır, diz kapağı, ayak bilek, ayak tarak ve ayak parmak kemikleri bacak iskeletini oluşturur. Uyluk kemiği insan vücudunun en uzun ve en sağlam kemiğidir.

EKLEM

İskelet sistemini oluşturan kemikler arasındaki bağlantıyı sağlayan birleşme yerine eklem denir. Yani eklem kemiklerin birbirine bağlandığı yerdir. Eklemler iki kemik arasında tampon görevi görerek kemiklerin birbirine sürtünüp aşınmasını engeller.

EKLEM ÇEŞİTLERİ

Oynar Eklem Kemiklerin hareket etmesini sağlar. Kol ve bacaktaki eklemler. Yarı Oynar Eklem Hareketi daha kısıtlı olan eklemlerdir. Omurga, göğüs kafesi ve alt çene kemiğindeki eklemler. Oynamaz Eklem Hareket sağlamaz sadece kemikleri birbirine bağlarlar. Kafatası ve kalçadaki eklemler.

İSKELETİN GÖREVLERİ

· Kas ve eklemler yardımıyla hareket etmemizi sağlar.

· İnsan vücudundaki hayati organları korur.

· Vücuda genel şeklini verir. Vücudun dik durmasını sağlar.

· Vücuda dayanıklılık ve destek sağlar.

· İç organlara ve kaslara tutunma yüzeyi sağlar.

KASLARIN YAPISI VE GÖREVLERİ

Kaslar tüm iskelet sistemini saran, eklem ve kemikler ile birlikte hareketi sağlayan yapılardır. Kaslar vücuda şekil verir.

Kaslar kemiklere kiriş (tendon) denilen esnek olmayan şeritlerle bağlıdır.

Kaslar lifli yapıları sayesinde kasılıp gevşeyerek kemikleri hareket ettirir. İskelet kasları çiftler halinde çalışır. Kaslardan birisi gevşerken diğeri kasılır. Kasılan kas kısalır, şişer ve bağlı olduğu kemiği çekerek hareket ettirir. Bir kas kasılırken onun karşıtı olan kas gevşer, uzar. Gevşeme kasın normal (dinlenme) pozisyonudur.

İSKELET VE KAS SAĞLIĞI

ü Dengeli ve yeterli beslenmeliyiz. Et, yumurta, süt ürünleri yemeli; süt içmeliyiz.

ü Oturuş, duruş ve yürüyüş şeklimize dikkat etmeli; dik oturmalı ve dik yürümeliyiz.

ü Düzenli spor yapmalıyız. Uyku düzenimize dikkat etmeliyiz.

ü Kemik gelişimine olumlu etkisi olduğu için güneş ışığından yeterince yararlanmalıyız.

ü Ağır yük kaldırmamalıyız. Çanta tek omuzda taşınmamalıdır.

ü Yerden bir şey alırken eğilmemeli, çömelerek almalıyız.

ü Fazla kilo almaktan kaçınmalıyız.

KANIN VÜCUTTA DOLAŞIMI

Kanın Vücutta Dolaşımını Sağlayan Yapı ve Organlar

Kalp Kan Damarlar

Kalp

Göğüs kafesinin içinde sol tarafımızdadır. Her insanın kalbi yaklaşık olarak yumruğu kadardır.

Kalbin görevi kanı vücuda pompalamaktır. Kalbimiz sayesinde kanımız tüm vücudumuza oksijen ve besin taşır. Kirlenmiş kanı da akciğerimize göndererek temizlenmesini sağlar.

Kalbin ve iç organların hareketlerini dinlemeye yarayan alete stetoskop denir.

Kan

İnsan vücudu için gerekli maddeleri(karbondioksit, oksijen ve besin) taşıyan kırmızı renkli hayati sıvıya kan denir.

Damarlar

Damarlar, kanın vücudun tüm yapılarına ulaşmasını sağlayan kanallardır. Kan damarları vücudun her noktasını dolaşır. Kan hücrelere kadar kılcal damarlar yoluyla taşınır.

Kalbin atışının damarlarda hissedilmesine nabız denir. Nabzımızı sayarak kalbimizin dakikada kaç kere attığını öğreniriz.

Yetişkinlerde nabız sayısı dakikada 70-80,

Çocuklarda nabız sayısı dakikada 80-100,

Bebeklerde nabız sayısı dakikada 100-120’dir.

SOLUNUM SİSTEMİ

Soluk Alıp Verme ( Solunum ) :

Solunum vücut hücrelerindeki karbondioksitin dışarı atılıp yerine oksijen alınması işlemidir. Bu işlem akciğerlerde gerçekleşir. Soluk alıp verme vücuttaki besinlerin enerjiye dönüşebilmesi için gereklidir.

Soluk alıp verme sıklığı belli bir sürede yapılan solunum sayısıdır. Dinlenme durumunda olan bir kişinin soluk alıp verme hızı, hareket halindeki bir kişiye göre daha yavaştır. Hızlı hareketler, egzersiz yapma, sevinç, heyecan, korku gibi durumlar solunum sıklığını artırır.

Yetişkinler dakikada 15-20 kez, Çocuklar dakikada 20-30 kez, Bebekler dakikada 30-40 kez nefes alır.

Soluk Alıp Verme

Soluk alıp verirken göğüs kafesinin altında bulunan diyafram kasının yardımı gerekir. Diyafram akciğerlerin altında, göğüs boşluğu ile karın boşluğunu ayıran düz bir kastır. Göğüs boşluğunun daralıp genişlemesi diyafram kasının kasılıp gevşemesi sonucu oluşur.

Soluk Alıp Vermede Görevli Yapı ve Organlar

Solunum Sisteminin Sağlığı

· Burnumuzdan soluk alıp vermek ağzımızdan soluk alıp vermekten daha sağlıklıdır.

· Solunum yapılan hava temiz olmalı, bulunduğumuz ortam sık sık havalandırılmalıdır.

· Sigara içilen ortamlardan uzak durulmalıdır. Temiz havada bol bol spor yapılmalıdır.

2. Ünite: Kuvvetin Etkileri

Kuvvet Nedir?

– Kuvvet duran cisimleri hareket ettirir. Duran bir cismi hareket ettirmek için hareket ettiğimiz yönde kuvvet uygulamalıyız.

– Kuvvet hareket eden bir cismi yavaşlatır ya da durdurur. Hareket eden bir cismi durdurmak ya da yavaşlatmak için cisme ters yönde kuvvet uygulamalıyız.

– Kuvvet, hareket eden cisimleri hızlandırır. Hareket eden bir aracın hızını artırması buna en güzel bir örnektir.

– Kuvvet hareketin yönünü değiştirir. Kale direğine çarpan topun geri dönmesi.

– Kuvvet cisimleri döndürür. Cisimler uygulanan kuvvetin etkisiyle dönebilir. Bisikletin tekerleğinin dönmesi.

– Kuvvet cisimlerin şeklini değiştirir. Kuvvet uygulanan hamurun şeklinin değişmesi bu en güzel bir örnektir.

Not: Kuvvetin, duran cisimleri hareket ettirme, hareketli cisimleri durdurma, hareketin yön ve hızını değiştirme, cisimleri döndürme ve şekil değiştirme gibi etkileri vardır

KUVVETİN ETKİLERİ

Varlıkları hareket ettirmek için uygulanan itme ve çekmeye kuvvet adı verilir. Günlük hayatımızda farkına varmadan birçok hareket yaparız. Odanın kapısını açmada, televizyonun düğmesini kapamada bir hareket uygularız. İtme ya da çekme şeklinde uygulanan kuvvet cismi hareket ettirir. Yerde duran bir cisme vurduğumuzda itme uygularız. Ağır bir yükü kaldırmak için çekme uygularız.

Not 1: Hareketsiz bir cismin hareket etmesi için yeterince kuvvet uygulanmalıdır.

Not 1: Bir cismi durdurmak için cismin ters yönünde kuvvet uygulamamız gerekir.

Kuvvet Cisimlerin hareketini ve şeklini etkiler. Her gün karşılaştığımız birçok olayın nedeni kuvvettir. Teneke kutunun üzerine oturunca çökmesi, bir yayı çektiğimizde yayın uzaması kuvvetin cisim üzerindeki etkisi sonucunda oluşur. Bizler kuvveti göremeyiz kuvvetin üzerindeki etkileri gözlemleyebiliriz.

Ünite 3: Maddeyi Tanıyalım

Maddeyi Niteleyen Özellikler

Çevremizde bulunan canlı ve cansız varlıkların tümüne “madde” denir. Çevremizi gözlemlediğimizde birbirinden farklı birçok madde olduğunu görürürüz.

Maddelerin birbirine benzeyen özellikleri olduğu gibi, birbirinden farklı özellikleri de vardır. Maddeleri bu farklı yönleri ile tanırız ve niteleriz. Örneğin masa, portakal, vazo, çivi vb. hepsi birer maddedir.

Maddeyi nitelerken 5 duyu organımızdan faydalanırız. Örneğin şekerin dilimizle tadarız ve tadını belirtiriz. Bir taşa dokunarak sert olduğunu söyleriz. Bir çiçeği koklayarak güzel koktuğunu söyleriz. Bayrağımıza bakarak renginin kırmızı beyaz olduğunu söyleriz.

Madde ve Cisim

Cisim : Maddelerin şekil almış haline cisim denir. Örneğin cam bir maddedir, camdan yapılan sürahi bir cisimdir. Demir bir maddedir, demir boru cisimdir.

Alet : Maddelere şekil vermek için özel olarak yapılmış cisimlere alet denir. Örneğin bıçak, tornavide, çekiç…

Eşya : Hayatımızı kolaylaştıran, evimizde, işyerimizde, yanımızda bulunan nesnelere eşya denir. Örneğin çantamız, koltuklarımız, saç tokası birer eşyadır.

Malzeme : Bir ürün elde etmek için kullandığımız maddeler birer malzemedir. Örneğin pasta yapmak için kullandığımız un, süt, şeker, yumurta birer malzemedir.

Saf Madde ve Karışım

İçerisinde kendisinden başka madde bulundurmayan maddelere “saf madde” adı verilir. Örneğin yağmur suyu, alkol, demir, bakır, alüminyum, altın, gümüş, cıva, oksijen, tuz ve şeker

O hâlde, en az iki farklı maddenin özelliklerini kaybetmeden oluşturdukları maddelere “karışım” veya “saf olmayan madde” adı verilir. Örneğin şekerli su, tuzlu su birer karışımdır.

Maddenin Halleri

Maddenin katı, sıvı ve gaz olmak üzere üç hali vardır. Kalem, silgi, defter, taş, masa katı maddelere örnektir. Süt, su, alkol, ayran ise sıvılara örnektir. Doğalgaz, hava, su baharı ise gaz haldedir.

Aynı maddenin farklı halleri olabilir. Örneğin içtiğimiz su normalde sıvı halde iken buzluğa koyduğumuzda katı hale gelip buz olduğunu görebiliriz. Suyu ısıtıp kaynattığımızda su buharı olarak gaz hale geçtiğini görebiliriz.

KATI Belirli şekilleri vardır. Akışkan değildir. Belirli bir hacimleri vardır. Sıkıştırılamaz.

SIVI Belirli şekilleri yoktur. Akışkandır. Bulundukları kabın şeklini alırlar. Belirli bir hacimleri vardır. Sıkıştırılamaz.

GAZ Belirli şekilleri yoktur. Akışkandır. Bulundukları kabı tamamen doldurur, şeklini alır. Belirli bir hacimleri yoktur. Sıkıştırılabilir. Bulundukları ortamda hızla yayılır. Çok küçük gözeneklerden kaçabilir.

Maddenin Isı Etkisiyle Değişimi:

Maddelerin sıcaklıklarını ölçmek için kullanılan alete “termometre” adı verilir. Termometrelerle bulunduğumuz odanın, havanın, balıkların içinde yaşadığı akvaryumun, hastalandığımızda vücudumuzun, fırınların ve başka birçok yerin sıcaklığını ölçebiliriz. Sıfırın altındaki sıcaklıklar termometrelerde “eksi” sayılarla gösterilir. Bu sıcaklıklar okunurken “sıfırın altında” kavramı kullanılır.

Sıcaklıkları farklı iki madde birbiriyle etkileştiğinde aralarında ısı alışverişi olur. Soğuk madde alır, sıcak madde ısı verir. Yani sıcak maddeden soğuk maddeye ısı akışı olur. Isı akışı, sıcaklıkları farklı olan maddeler arasında, iki maddenin sıcaklıkları eşit olana kadar devam eder.

Bir sıvının ısısını kaybederek katı hale geçmesine donma denir. Buzluğa koyduğumuz su donar.

Bir katının ısı alarak sıvı hale geçmesine erime denir. Güneşte bıraktığımız dondurma erir.

Maddenin Ölçülebilir Özellikleri

Kütle miktarının bir ölçüsüdür. Maddelerin kütlelerini ölçebilmek için farklı özelliklere sahip tartım cihazları kullanılır. Eskiden maddelerin kütlelerini ölçmek için eşit kollu terazi kullanılırdı. Eşit kollu terazide bir kola çeşitli ağırlıklar konularak diğer koldaki maddenin kütlesi ölçülürdü. Günümüzdeyse eşit kollu terazi yerine daha çok dijital teraziler kullanılmaktadır. Dijital terazinin üzerine kütlesi ölçülecek madde konur ve maddenin kütlesi dijital ekranda okunur. Kantar, teraziye sığmayacak büyüklükteki kamyon, vagon gibi cisimlerin kütlelerinin ölçülmesinde kullanılan bir alettir.

Sıvı maddelerin kütlesini ölçmek için de eşit kollu terazi ya da dijital terazi kullanılır. Fakat sıvıları bir kabın içinde tartmamız gerektiğinden kabın ağırlığını toplam ağırlıktan çıkarmamız gerekir. Boşken ölçtüğümüz kabın ağırlığına dara deriz. Kabın ve ölçtüğümüz sıvının toplam ağırlığına brüt ağırlık deriz.

Brüt ağırlıktan daranın ağırlığını çıkardığımızda ise ölçtüğümüz sıvının net ağırlığını bulmuş oluruz.

Hacim :

Maddenin uzayda kapladığı yere hacim denir . Hacim birimleri litre (L) ve mililitredir (mL). Her madde uzayda bir yer kaplar. Maddelerini hacimlerini ölçmek için farklı yöntemler vardır. Belli şekli olan küp, silindir gibi maddelerin hacimleri özel formüllerle hesaplanır. Belli şekli olmayan örneğin taş gibi maddelerin hacimlerini ölçmek için dereceli silindir ve sıvı kullanırız. Dereceli silindirdeki sıvının yüksekliğini ölçeriz. İlk yükseklik 500 mL çıktı diyelim. Sonra taşı koyarız. Sıvının yüksekliğini tekrar ölçeriz. Son yükseklik 700 mL çıktı diyelim. Son yükseklikten ilk yüksekliği çıkardığımızda yani 700-500= 200 mL buluruz. Demek ki taşın hacmi 200 mL’dir.

1 Litre = 1000 mililitre

1000 mililitre = 1 Litre

ÜNİTE 4 : GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE AYDINLATMA VE SES TEKNOLOJİLERİ

UYGUN AYDINLATMADA DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER

– Işık, doğrudan gözümüze gelmemelidir. Işık sol omuz üstünde gelmelidir.

– Aydınlatma yapılırken ışık ne çok parlak ne de çok zayıf olmalıdır.

– Aydınlatma için enerji tasarrufu sağlayacak aydınlatma teknolojileri seçilmelidir.

– Floresan lambalar beyaz ışık verdiğinden gözleri daha az yorar.

– Gece ders çalışırken masa lambası tercih etmeliyiz.

ÜNİTE 4 :

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE AYDINLATMA VE SES TEKNOLOJİLERİ

Geçmişten Günümüze Aydınlatma Teknolojileri

Aydınlatma araçlarının tarihi gelişimini aşağıdaki gibi özetleyebiliriz;

– İnsanlar meşale yapmayı öğrendi. Meşale ucu ağaç reçinelerine bulanmış odun parçası şeklindeydi.

– Sümerler yağ lambalarını kullanmaya başladı. Kandiller ve yağ lambaları uzun süre aydınlanmada kullanıldı.

– Gaz lambaları İngiltere ve Almanya’ da kullanılmaya başlandı.

– Edison ampulü icat etti.

– Lewis Howard uzun süre dayanabilen karbon filamenti icat etti.

– Florasan lambalar keşfedildi.

– Normal ampullerden daha fazla ışık verip daha az enerji tüketen halojen lambalar icat edildi.

Aydınlatma Araçlarını Tasarruflu Kullanalım

Aydınlatmada kullanılan ışık kaynaklarının yaşamımızdaki yerinin çok önemli olduğunu biliyoruz. Aydınlatma araçlarının tasarruflu kullanılması büyük önem taşır. Tasarruf etmeden, gereğinden fazla kullandığımız aydınlatma araçları ekonomik olarak önce bize ve ailemize sonra ülke ekonomisine zarar verecektir. Aydınlatma araçlarının belirli bir ömrü vardır. Gereksiz kullanıldığında ömürleri kısalır. Aydınlatma araçlarını tasarruflu kullandığımız zaman hem bu araçların ömürlerini uzatırız hem de enerji tasarrufu yaparız. Enerji tasarrufu sayesinde ülkemiz enerji sıkıntısından kurtulur. Enerji kaynaklarımız verimsiz kullanılmamış olur. Bilinçsiz tüketim sonucunda oluşan her türlü katı, sıvı ve gaz atıkların çevre kirliliğine neden olacağını unutmamamız gerekir.

5. ÜNİTE : MİKROSKOBİK CANLILAR VE ÇEVREMİZ

Mikroskobik Canlıları Tanıyalım

Gözümüzle görebildiğimiz canlılar olduğu gibi gözümüzle göremeyecek kadar küçük canlılar da vardır. Sütten yoğurt yapımında, uzun süre dışarıda bekleyen bir meyve ya da ekmeğin küflenmesinde, üşüttüğümüzde boğazımız şişmesinde ve bunlar gibi birçok olayda çıplak gözle göremeyeceğimiz kadar küçük canlılar rol oynar. Çıplak gözle göremeyeceğimiz kadar küçük olan canlılara “mikroskobik canlılar” denir. Mikroskobik canlıları görebilmek için mikroskop kullanırız.

Mikroskobik canlıların bazılarının yararlı etkileri bazılarının zararlı etkileri bulunmaktadır.

Yararlı Etkileri : Mikroskobik canlılar yoğurt, peynir, sirke, turşu gibi gıdaların yapımında; endüstride çeşitli kimyasal madde ve ilaçların üretiminde kullanılır. Mikroskobik canlılar canlı yaşamı için çok önemlidir. Ölü hayvan ve bitkileri parçalayarak dünyamızın çöplük olmasını engeller.

Zararlı Etkileri : Açık ortamda bırakılan besinlerin bozulmasına, tatlarının ekşimesine ve küflenmelerine neden olan mikroskobik canlılar buzdolabında kolayca üreyip çoğalamazlar. Bu nedenle yiyecekler buzdolabında uzun süre muhafaza edilebilir.

Uygun ortam sağlandığında çok hızlı çoğalırlar. Hastalık yapan birçok mikroskobik canlı kirli ellerimizle vücudumuza girerek çoğalır.

MIKNATISLAR

Mıknatısların Kullanım Alanları

Mıknatısları bazı karışımları birbirinden ayırmak için kullanabiliriz. Örneğin demir tozu ve talaş karışımını birbirinden ayırmak için mıknatısı kullanabiliriz. Mıknatıs demir tozunu üzerinde toplayarak karışımın ayrışmasını sağlar.

Günlük yaşamda pek çok alanda mıknatıs kullanılır. Örneğin hoparlörlerde, telefonlarda, buzdolabı kapılarında mıknatıs bulunur. Bir vince bağlı çok güçlü mıknatıslarla hurda arabalar kaldırılabilir. Bu tür vinçler ayrıca hurdalıklarda bulunan metal parçaları ayıklamak için de kullanılır.

Yön bulmakta kullandığımız pusulada da mıknatıs bulunmaktadır.

Mıknatısın oluşturduğu manyetik alan cep telefonu, televizyon, bilgisayar gibi elektronik cihazlara ve kredi kartı gibi manyetik okuma yöntemiyle çalışan nesnelere zarar verir. Bu nedenle bu tür cihaz ve nesnelere mıknatıs yaklaştırmamaya dikkat etmeliyiz.

Demir, nikel, kobalt gibi maddeleri çekme özelliği gösteren maddelere “mıknatıs” denir. Demir, nikel, kobalt gibi mıknatıslar tarafından çekilebilen cisimlere “manyetik maddeler” denir. Örneğin bir toplu iğne manyetik maddedir. Mıknatıslar tarafından çekilemeyen maddelere “manyetik olmayan maddeler” denir. Örneğin tahta, cam bardak, plastik bardak gibi maddeler manyetik olmayan maddelerdir.

Mıknatıslar kullanım alanlarına göre U mıknatıs Çubuk mıknatıs Yuvarlak mıknatıs At nalı mıknatıs şekillerinde olabilir.

Mıknatıslar birbirlerini iterler veya çekerler. Temas olmaksızın meydana gelen bu olay mıknatıslar arasındaki manyetik kuvvetlerden kaynaklanmaktadır. Temas gerektirmeyen bu kuvvet mıknatısların gücüne bağlı olarak az veya çok olabilir. Her mıknatıs eşit güçte değildir.

Kuvvetin itme veya çekme şeklinde oluşması mıknatısın kutuplarına bağlıdır. Mıknatıs uçlarındaki çekim gücünün fazla olduğu bölgelere “Mıknatısın Kutupları” adı verilir. Mıknatısların kutupları iki tanedir. Kuzey kutbu N, güney kutbu S harfi ile gösterilir. Zıt kutuplu mıknatıslar birbirlerini çeker. Aynı kutuplu mıknatıslar birbirlerini iter.

Uzaklık azaldıkça mıknatısın manyetik kuvvetinin etkisi artar. Uzaklık arttıkça mıknatısın manyetik kuvvetinin etkisi azalır.

EGZERSİZ

Sağlıklı ve zinde bir vücuda sahip olmak, günlük işlerimizde daha az yorulmak için egzersiz yaparız.

Egzersiz sırasında insanların nabız ve soluk alıp verme hızlarında bazı değişiklikler olur.

Egzersiz sırasında vücudun enerji ihtiyacı artar. Artan enerji ihtiyacını karşılamak için hücrelere daha çok besin ve oksijen taşınmalıdır. Bunun için kanımızın daha hızlı dolaşması gerekir. Bu durumda kalp daha hızlı atmaya başlar ve nabız sayısı artar. Aynı zamanda hücrelerin ürettiği karbondioksitinde vücudumuzdan derhal atılması gerekir. Bu durumda solunum hızlanır. Ancak egzersiz süresi arttıkça nabız sayısı aynı oranda artmaz. Çünkü kalbin atış sayısının belli bir sınırı vardır.

Soluk alıp verme ve nabız sayımız sadece egzersiz yaparken artmaz. Heyecan, korku, öfke, sevinç, yük taşıma gibi durumlarda da soluk alıp verme ve nabız sayımız artar.

İnsan ve Çevre ilişkisi

İnsanların ve diğer tüm canlıların hayatlarını sürdürdüğü ve birbirleri ile devamlı etkileşim hâlinde oldukları ortama “çevre” denir.

Canlıların yaşamlarını sürdürdükleri alanlara ise “yaşam alanı” denir.

Canlıların hayatta kalabilmesi için hava, ışık, su, sıcaklık gibi faktörlerin uygun olması gerekir.

Belirli bir çevrede yaşayan canlı varlıkların çevredeki cansız varlıklara olumlu ya da olumsuz etkileri olur. Çevreye olumsuz etkide bulunan en büyük etken insanlardır. İnsanlar dünyadaki doğal dengeyi ve diğer canlıların yaşam alanlarını olumsuz etkileyen en büyük tehdittir. Dünyamızın yaşanabilir bir yer olarak kalması için insanların çevreyi ve doğayı koruması gerekmektedir.

Ses Kaydetmeye Yarayan Teknolojiler

Teknolojinin gelişmesi ile kulağımızla duymadığımız ya da az duyduğumuz seslerin şiddeti bazı aletler ile arttırılabilir.

Hoparlör : Radyo, kasetçalar ve televizyondan gelen sesin şiddetini arttıran alettir.

Megafon : Kalabalık topluluklara iletmek için sesin şiddetini arttıran alettir. Megafonun şekli huni biçimindedir. Ses, daha yüksek şiddetle geniş ağızdan çıkar. Ses yükseltici de denir.

Stetoskop : Genellikle doktorlar hastalarını muayene ederken kullanırlar. Kalp ve vücut seslerinin şiddetini

arttırarak sesin daha iyi duyulmasını sağlar.

İşitme Cihazı : İşitme güçlüğü çeken kişilerin kulaklarının içerisine yerleştirdiği alettir. Kişinin etraftaki

sesleri daha yüksek şiddette duymasını sağlar.

Geçmişten Günümüze Ses Teknolojileri

Ses hayatımızda oldukça önemli bir yere sahiptir. Örneğin ses olmasaydı iletişim kurmamız zorlaşırdı, arabamızın alarm sesi olmasaydı hırsız istediği gibi arabamızı soyardı, arkamızdan gelen bir arabayı fark edemezdik.

Günlük hayatımızın bir çok alanında ses teknolojilerini kullanmaktayız.

Geçmişten günümüze ses teknolojilerinin gelişimi şöyledir :

– Alexandr Graham Bell telefonu icat etti.

– Daha sonra radyo ve telsiz icat edildi.

– Thomas Edison sesin kaydedilmesini sağlayan fonografı icat etti.

– Sesler plaklar üzerine kaydedilmeye başlandı. Plakları dinlemek için önce gramofon sonra da pikap icat edildi.

– Kasetçalarlar icat edildi.

– Daha sonra ses ve görüntü birlikte kaydedilmeye başlandı.

– Günümüzde ses ve görüntüler çok kaliteli bir şekilde DVDlere kaydedilmektedir.

Işık Kirliliği

Belirli bir işin yapılabilmesi için gereken aydınlatma miktarını aşan ışığa ve ışığın istenilmeyen bölgelere düşmesine ışık kirliği denir. Işık kirliliği ışığın yanlış yönde, yanlış miktarda ve yanlış yerde kullanılması sonucu oluşur.

– Park, bahçe ve spor alanlarının aydınlatılması için gereğinden fazla ışık kullanmak.

– Binaların iç aydınlatmalarında dışarı taşan ışıklar.

– Işıklı reklam ve ilan panolarının fazla olması

– Turistik mekanların dış cephe aydınlatmaları

– Sosyal yaşamın gece devam etmesi.

Işık kirliği ekonomimize zarar verdiği gibi doğal yaşamı olumsuz etkiler. Örneğin deniz kaplumbağalar deniz yerine ışığa doğru giderek yaşamını kaybederler. Göçmen kuşlar ışıklı yerlere gelerek yollarını kaybedebilir. Ayrıca kuşlar, böcekler aydınlatılmış yüzeylere çarparak ölebilirler.

Karışımlar Ekonomik Değeri

Her şeyin karışık atıldığı çöp kutusundaki atıkların geri dönüşüme katılmaları hem zordur hem de geri dönüşecek ürünün kalitesi azalır. Karışımları ayrı ayrı kağıt, cam, pil gibi kutulara atarsak işimiz kolaylaşır. Yeniden değerlendirilebilecek atıkların çeşitli yöntemlerle tekrar üretim sürecine katılmalarına “geri dönüşüm” denir.

Geri Dönüşümün Amacı:

1- Kaynakların lüzumsuz kullanılmasını önlemek

2- Çevre kirliliğinin azalmasını sağlamaktır.

Karışımları ayırma ve geri dönüşüm sayesinde :

* Doğal kaynaklarımız korunmuş

* Enerji tasarrufu yapılmış

* Çevre kirliliği önlenmiş

* Hava kirliliği azalmış

* Geleceğe ve ülke ekonomisine yatırım yapılmış olur.

Karışımlar Ayrıştırılması

Karışımı oluşturan maddeleri birbirlerinden ayırabilmek için bazı yöntemler kullanırız. Bu yöntemler şunlardır :

– Süzme yöntemi. Örneğin makarna ve suyunu bu yöntemle ayrıştırabiliriz.

– Yüzdürme yöntemi. Örneğin talaş ve çivi karışımını bu yöntemle ayrıştırabiliriz..

– Buharlaştırma yöntemi. Örneğin tuzlu su çözeltisini ayrıştırmak için buharlaştırma yöntemini kullanabiliriz.

– Mıknatısla ayırma yöntemi. Örneğin tahta ataş karışımını bu yöntemle ayrıştırabiliriz..

Bir Cevap Yazın