TÜRK EĞİTİM TARİHİ
BİLGİ NOTU
Bilindiği üzere, eğitim tarihi, eğitimin zaman içinde izlediği yolu inceleyen bir bilim
dalıdır. Türk Eğitim Tarihi, bilinen ilk Türk toplumları ile başlayıp günümüze kadar
süregelen bir süreçtir.
Türk toplumunu derinden etkilemiş olan iki olay, İslamiyet’in Türkler tarafından kabulü ve cumhuriyetin ilanı, Türk eğitim tarihi açısından dönüm noktası olarak kabul
edilmiştir. Türk Eğitim Tarihi incelenirken üç ana dönemden bahsedebiliriz. Bunlar;
- İslamiyet Öncesi Türk Devletlerinde Eğitim
- İslamiyet’in Kabülünden Sonra Türklerde Eğitim
- Cumhuriyet Döneminde Eğitim
TÜRK EĞİTİM TARİHİ
İslam Öncesi
Türk Devletlerinde Eğitim
İslam’in Kabülünden Sonra
Türklerde Eğitim
Cumhuriyet
Döneminde Eğitim
İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK DEVLETLERİNDE EĞİTİM
İslamiyet öncesi Türk devletlerinde eğitim incelenirken üç devletin ön plana çıktığını
görürüz. Bunlar; Hun Devleti, Göktürk Devleti ve Uygur Devleti.
İslam Öncesi Türk Devletlerinde Eğitimin Temel Özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
Eğitim anlayışı ve uygulamaları toplumun yaşama biçiminin etkisiyle şekillenmiştir.
Şiir, atasözü gibi sözlü edebiyat ürünlerinin halk egitiminde önemli rolü vardır.
Eğitimde toplumun töresi çok önemlidir.
Eski Türklerde mesleki egitim önemlidir.
Bu dönemde örgün egitim kurumlarının bulundugunu gösteren kesin bir delil yoktur.
Dışa dönük, akıncı, mert bir insan modeli olan “ALP” tipine önem verilir.
İSLAM ÖNCESİ TÜRK DEVLETLERİNDE EĞİTİM
Hunlarda Eğitim Göktürklerde Eğitim Uygurlarda Eğitim
Şimdi sırasıyla, belirtmiş olduğumuz bu üç Türk Devletinin eğitim anlayışına kısaca
göz atalım.
- Hunlarda Eğitim
Asya Hun Devleti dönemi, Türk eğitim tarihinde ilk belirgin uygulamaların görüldügü
zaman dilimidir. Özellikle Mete Han zamanında, güçlü bir orduyu ve güçlü bir toplumu
hedefleyen, etkin ve disiplinli bir eğitim yaşamının bulundugu bilinmektedir.
Mete (M.Ö 209-274) döneminde devlet hem en parlak devrini yaşamış hem de eğitim
aklanında bir takım yenilikler kendini göstermiştir. Mesela askeri eğitim sisteminde
bugün dahi kullanılan onluk sistemi Mete döneminde ortaya çıkmıştır.
Bu dönemdeki eğitim sisteminin temel özelliklerine bakacak olursak:
Toplumsal Eğitim:
v Göçebe yaşam tarzına uygun ve dinamik bir toplum oluşturmak
v Bağımsız yaşamayı ideal edinmiş, cesaretli ve dayanışmacı bir toplum oluşturmak
v Toprağın kutsallığını yeni nesillere kavratmak
Askeri Eğitim:
v Güçlü bir askerî yapı oluşturmak
v Eli silah tutan her Hun vatandaşını askerî eğitimden geçirerek toplumu savaşa
hazır tutmak.
v Dış tehditlere karşı önlem almak
Mesleki Eğitim:
v Maden işleme alanında meslekî eğitimi ön plana çıkarmak, ordunun ihtiyacı olan
ok ve yay yapımını öğretmek
v Hayvan ürünlerinin işlenmesi (et, süt, kürk, deri, yün) ve halı dokumacılıgına yönelik eğitim yapılmasını sağlamak
Dini Eğitim:
v İktidarın varlığını güçlendirmek ve pekiştirmek için dinî motifleri kullanmak
v Şaman, kam adı verilen din adamları vasıtası ile yapılan dinî tören ve ayinlerle
halkı eğitmek - Göktürklerde Eğitim
Başka bir Türk Devleti olan Göktürkler dönemini, eğitim tarihi açısından önemli kılan,
38 harften oluşan kendilerine özgü bir alfabelerinin olmasıdır. Aynı zamanda Orhun
Abidelerinin günümüze kadar yazılı bir kaynak olarak gelmesi Göktürkleri eğitim tarihi açısından farklı kılmaktadır. Göktürklerde Eğitimi Biçimlendiren Etkenler Şunlardır;
v Göktürk alfabesinin kullanılması
v Bilginin yazılı olarak aktarılması (Orhun Yazıtları)
v Göktürk töresi
v Türk toplumunun devamlılığını sağlamaya yönelik politikalar
v Bozkır yaşamı
Orhun Abidelerinin Türk Eğitim Tarihindeki Yeri
Göktürkler dönemi eğitiminin öğreti ve hedeflerini ortaya koyan en önemli kaynak,
Orhun Abideleridir. Bu yazıtlar, dönemi hakkında bilgi vermekle kalmayıp geleceğe
ilişkin uyarılarıyla topluma ve liderlere yol göstermiştir. Günümüzde Moğolistan sınırları içinde yer alan Orhun Abideleri, ilk defa Danimarkalı Vilhelm Thomsen tarafından
1893 yılında okunmuştur.
Orhun Abideleri, Bilge Kagan, Kültigin, Tonyukuk adına dikilmiştir. Bu taş anıtlar, halkın görebileceği bir yere dikilmiştir ve üzerlerinde halka hitaben yazılmış metinler
bulunmaktadır. Orhun Abideleri Yolluğ Tigin tarafından yazılmıştır.
Orhun Abideleri:
v Türk hükümdarlarının halkı ve ülkesi için yaptıkları ve yapması gereken şeylerden
bahsedilmiştir.
v Türklerin bağımsız yaşama arzusu hakkında bilgiler vermektedir.
v Türklerin birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeleri gerektiği hakkında bilgiler içermektedir.
- Uygurlarda Eğitim
Uygurlar dönemi Türk eğitimi, İslami döneme geçiş öncesi olgunlaşma dönemidir.
Eğitim anlamında kurumsallaşmanın başladığı dönemdir. Bu dönemde planlı ve örgün eğitime geçilmiş, Uygur alfabesi ve matbaa kullanılmıştır.
Uygur Eğitiminin Özellikleri;
v Yerleşik hayata geçilmesi, eğitimin kurumsallaşmasını sağladı.
v Kâtiplik, danışmanlık, elçilik gibi görevlere önem verildi.
v Din adamlarının toplumda eğitici rol üstlendigi bu dönemde ibadethaneler kütüphane olarak ve eğitim amaçlı da kullanıldı.
v Çevre kültürlerin incelenmesi ve hatta kabul edilmesi, eğitim anlayışını zenginleştirdi.
v Uygur alfabesinin ortaya çıkışıyla eğitim daha sistemli hâle geldi.
v Matbaanın kullanılması, eğitim ve öğretimin önemli araçlarından biri olan kitapların çoğaltılmasını kolaylaştırdı.
İlk Türk Devletlerinde Eğitimi Etkileyen Dış Etkenler
v Türk çocuklarının eğitiminde, serbest bırakılmak şartıyla Türklere esir düşmüş
yabancı memurlardan yararlanılması
v Türk beyleriyle evlenen Çinli prenseslerin getirdiği, Çin kültür ve eğitimine ait
fikirler
v Çinceden yapılan çeviriler
v Çeşitli nedenlerle Türk devletine sığınan Çinli düşünce adamlarının etkileri
v Tüccarlar vasıtasıyla meydana gelen kültür aktarımı
v Çin’den gelen ve Çin’e giden diplomatların etkileri
İSLAMİ DÖNEMDE TÜRKLERDE EĞİTİM
İslamiyet’in Kabulü ve Türkler
Çeşitli dinî inanışlara sahip olan Türk topluluklarının İslamiyet’i kabul süreci, 751 Talas Savaşı ile başlamıştır. Talas Savaşı, Abbasiler ve Çinliler arasındaki hâkimiyet mücadelesinden kaynaklanmıştır. Savaşta Türk boyları, Abbasilerin yanında yer almış;
bu olaydan sonra kurulan iyi ilişkiler sayesinde İslamiyet’i tanıyan bazı Türk boyları bu
dine girmişlerdir. İlk Müslüman Türk devleti Karahanlı Devleti’dir.
İSLAMİ DÖNEMDE TÜRKLERDE EĞİTİM
Karahanlılarda Eğitim Selçuklularda Eğitim Osmanlıda Eğitim
vKaşgarlı Mahmut
(Divan-ı Lügati’t Türk)
vYusuf Has Hacip
(Kutadgu Bilig)
vAhmet Yesevi
(Divan-ı Hikmet)
vEdip Ahmet
(Atabet’ül Hakayık)
vNizamülmülk
vMevlana
vYunus Emre
vNasrettin Hoca
vHacı Bektaş-i Veli
vÂşık Paşa
vNizamiye Medreseleri
vAhilik
vAtabeylik
vSıbyan Mektepleri
vMedreseler
- Sahn-ı Seman Medreseler
- Süleymaniye Medreseler
vAskeri Okullar - Acemi Ocağı
- Yeniçeri Ocağı
vEnderun
Bu dönemde yetiştirilmek istenen ideal insan tipi ve özellikleri aşağıda verilen tabloda ayrıntılı şekilde verilmiştir
YETİŞTİRİLMEK İSTENEN İDEAL İNSAN TİPİ
İSLAMİYETTEN ÖNCE İSLAMİYETTEN SONRA
ALP GAZİ VELİ
Orta Asya’da yaşayan Türk
topluluklarını derleyen,
toplayan, onlara düzen veren;
göçebe, yarıgöçebe; yiğit,
korkusuz, faziletli, kahraman,
savaşçı ideal insan tipidir.
İslamiyetin kabulünden sonra
gaza şevkiyle gazi tipi ortaya
çıkmıştır. Gazi, İslam dinini
yaymak amacıyla mücadele
eden, kahraman,cesur, bilge
ve önder insandır.
Ülke yöneticilerinden bile
üstün olan, halkın haklarını
yöneticilere karşı savunan,
Müslüman halkı yeni
fethedilen yerlere sevk eden,
İslamiyeti yaymayı amaçlayan
insan.
- Karahanlılarda Eğitim (840-1212)
Karahanlılar döneminde Türkler kitleler halinde İslam dinine geçmeye başlamışlardır. Bilhassa Satuk Buğra Han’ın Müslüman olarak Abdülkerim adını almasından sonra bu süreç daha da hızlanmıştır. Karahanlılar döneminde eğitim, Türk-İslam kültürünün etkisi ile gelişmiştir. Eski Türklerdeki töreye dayalı eğitim anlayışı Karahanlılar
döneminde değişime uğramış, Islam dini ve kültürünün öğretilmesi amacıyla dönemin en önemli örgün eğitim kurumları olan medreseler açılmıştır. Devlet adamları,
bilgin ve sanatçıları koruyup desteklemişlerdir. Karahanlılar döneminde örgün egitim
kadar yaygın egitime de önem verilmiş, meslek egitiminin çocuk yaşlarda başlamasına dikkat edilmiştir.
Karahanlılarda Eğitimi Şekillendiren Etkenler;
v Yerleşik hayata geçiş ve örgün eğitim kurumlarının yaygınlaşması
v Arapça ve Farsça eserlerin Türkçeye çevrilip okunması
v Devlet adamlarının eğitim ve öğretime büyük önem vermesi
v Uygur alfabesi ile Arap alfabesinin birlikte kullanılması
v Islamiyet’in kabulü ile başlayan yeni eğitim anlayışı
v Farabi, İbn-i Sina gibi düşünür ve bilim adamlarının etkisi
v Eğitimle hedeflenen insan tipinin değişmesi
Karahanlı Eğitim Kurumları
Örgün Eğitim Kurumları:
I. Mektepler: Okuma yazma başta olmak üzere temel bazı dini bilgilerin öğretildiği
eğitim kurumlarıdır. Genelde bir caminin yanında yapılan bu kurumlara 6-7 yaşına
gelen çocuklar alınır, 4-5 yıl kadar burada okuma yazma başta olmak üzere temel
dini bilgileri ve bazı pozitif bilgileri öğrenirlerdi. Buradan sonra ilmini geliştirmek isteyenler medreselere devam ederdi.
II. Medreseler: Türk ve İslam dünyasında ilköğretimden yükseköğretime kadar olan
eğitim öğretim faaliyetlerinin yapıldığı eğitim öğretim kurumlarının genel adıdır. Bugünkü anlamda ilk, orta, yüksek ve lisansüstü eğitim yapılan okullardır. Türk devletlerindeki ilk örnekleri Karahanlılar dönemine aittir. Medreseler, bir avlu çevresinde
dizilmiş odacıklardan meydana gelirdi. Talebelere suhte veya softa, öğretmenlere
müderris denirdi.
Yaygın Eğitim Kurumları:
I. Rıbat (Hangah-Kervansaray): Karahanlılar döneminde sınır güvenliğini sağlamak
amacı ile kurulan askeri nitelikli bu kurumlar zamanla mescit, medrese, aşhane,
derslik, hamam, yatakhane, şifahane, ayakkabıcı ve ahırlar gibi çeşitli müştemilatlar
donatılarak sosyal yaşamın bir parçası haline gelmiştir Burada öğrenciler ve eğitim
almak isteyen kimselere destek verilmiştir. Karahanlılar dönemi için Ribatı melik,
Daya Hatun Kervansarayı ve Akçakale Kervansarayı bu yapılara örnektir.
II. Cami ve Mescit: İbadet amaçlı kurulmuş yapılar olmakla birlikte toplantıların yapıldığı, mahkeme işlemlerinin görüldüğü, ziyafetlerin düzenlendiği, eğitim ve öğretim
faaliyetlerinin de yürütüldüğü mekânlardı. Camilerde çocuklara ve yetişkinlere her
gün ikindi namazı öncesi ve sonrası, cuma ve bayram namazlarında vaazlar verilerek
toplumun aydınlanması sağlanmıştır. Vaazlar sadece dini konularla sınırlı olmayıp
toplumu ilgilendiren her konuyu içerisine almaktaydı.
III. Tekke ve Zaviyeler: İşlevleri aynı olan bu kurumların büyük yerleşim merkezlerinde
kurulanlarına “Tekke”, küçük yerlerde kurulanlarına ise “Zaviye” adı verilmiştir. Tekke ve
zaviyeler herhangi bir tarikata mensup dervişlerin, bir yerleşim yeri veya yol üzerinde
gelip geçenlerin yeme ve içme ihtiyaçlarını sağlamak amacı ile yapmış oldukları hayır
binalarıdır. Tekkelerde dil, edebiyat, müzik, sanat, iş ahlakı, sosyoloji, sağlık eğitimi
verilmekteydi. Zâviyeler yeni feth edilen yerlerin İslamlaşmasında önemli görev ve
sorumluluk üstlenmişlerdir.
IV. Kütüphane: Kitap ve kütüphane Türk-İslam kültürünün en önemli eğitim unsurları arasındadır. Bunlar bir cami veya eğitim kurumunun içerisinde olduğu gibi ayrı
yapılar halinde de yapılmışlardır.
Karahanlı Dönemi Düşünürleri ve Eserleri
Kaşgarlı Mahmut (1008-1105)
Bilinen en eski Türk dili araştırmacısıdır. Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla “Divan-ı Lugati´t-Türk” adlı eserini yazmıştır. Devrine ait 7500’den fazla Türkçe kelime
ile Türk halk edebiyatına ait çok sayıda şiir, deyim ve atasözü içeren Divan-ı Lügati´t-Türk, Türkçenin ilk sözlük ve dil bilgisi kitabıdır. Kaşgarlı eserini 1072 yılında
Bağdat’da yazmaya başlamıştır. Eserine 1077 yılında son şeklini vererek Abbasi halifesinin oğlu Ebu’l Kasım Abdullah’a sunmuştur.
Kaşgarlı Mahmut’un Eğitim Görüşleri:
v Arapçanın bilim dili olduğu dönemde Türkçenin zenginliğini ve öğrenilmesi gerektiğini savunmuştur.
v Araplara Türk dilini öğretirken Türk kültürünü tanıtmayı da amaçlamıştır.
vDilin ve kültürün birbirinden ayrılmaz unsurlar olduğunu savunmuştur.
Yusuf Has Hacip (Balasagunlu Yusuf) (1017-1077)
Edip, şair ve devlet adamıdır. “Kutadgu Bilig” adlı ünlü eseri yazmıştır. Bu eserde
Türklerin ahlak, hukuk ve devlet yönetimi ile ilgili törelerini dile getirmiştir. Kitabını
1070’te edebiyata merakı olan Karahanlı Hükümdarı Ulu Kara Buğra Han’a sunmuştur. Hükümdar, eserini çok beğendiği Balasagunlu Yusuf’u “Has Hacip” unvanını vererek ve yüksek memurluk görevine atayarak ödüllendirmiştir.
Yusuf Has Hacip’in Eğitim Görüşleri:
v Kutadgu Bilig adlı eserini olgun insan kavramı ve tarifi üzerine kurmuştur.
v Eserinde; okumayı, güzel yazmayı, yabancı dil öğrenmeyi, şiir yazmayı, edebiyatla
ilgilenmeyi; matematik, geometri, tıp gibi bilimlerle uğraşmayı kısacası her türlü eğitim ve öğretim faaliyetini teşvik etmiştir.
Ahmet Yesevi (1093-1156)
Mutasavvıf ve şairdir. Hikmet adı verilen öğretici şiirleriyle tanınmıştır. Döneminde
birçok derviş yetiştirmiş ve insanları etkilemiştir. Onun açtığı yol, Yesevilik olarak adlandırılmıştır. Anadolu’da Türk nüfusunun artmasında ve İslamiyet’in yayılmasında
etkin bir rol oynamıştır. “Divan-ı Hikmet”, Hakaniye Türkçesi ile yazılmış olup yalın
bir dili vardır.
Ahmet Yesevi’nin Eğitim Görüşleri:
v İnandıklarını, öğrendiklerini çevresindeki insanlara anlayabilecekleri bir dil ve alıştıkları şekillerle aktarmaya çalışmıştır.
v Çevresindekilere din kurallarını, tasavvuf esaslarını öğretmeye çalışmış; İslamiyet’i Türklere sevdirmek, Türkler arasında yayılıp yerleşmesini sağlamak asıl amacı
olmuştur.
Yüknekli Edip Ahmet (12. yy)
“Hakikatlerin Eşiği” anlamına gelen Atabetü’l Hakayık adlı eseri, Emir Muhammed
Dâd Sipehsâlâr’a sunulmuştur. Dörtlüklerle yazılan bu eser, birtakım ahlâki öğütler
verir ve bilginin faydasından, bilgisizliğin zararından; cömertliğin iyiliği ve cimriliğin
kötülüğünden bahseder. Didaktik ahlak ve öğüt kitabıdır. Hakkaniye Türkçesi ile yazılmış olup ilk yazılı eserlerimizden biridir.
- Selçuklularda Eğitim
Selçuklular döneminde Nizamiye Medreseleri açılmış; birçok şehir, bilim ve kültür
merkezi hâline gelmiştir. Ilk dönemlerinde eski Türk geleneklerini sürdüren Selçuklular üzerinde zamanla Arap ve Fars kültürünün etkisi artmıştır.
Selçuklu dönemi eğitim kurumları içinde medreseler, ahilik ve atabeylik ön plana
çıkmaktadır.
Selçuklu Dönemi Eğitim Kurumları:
Medreseler: Medreseleri sistemli ve kalıcı eğitim kurumları hâline getirenler Selçuklular’dır. Bu kurumların bazı temel özellikleri şunlardır:
Bugünkü üniversite kampüslerine benzeyen yerleşkelere sahipti.
Arapçanın İslam dünyasında bilim dili olarak yaygınlaşması, medreseler vasıtasıyla
olmuştu.
Kullanılan eğitim yöntemleri, İslam dünyasındaki tüm eğitim ve bilim kurumlarınca
benimsenmişti.
Medreselerden mezun olanlara verilen icazetname isimli belge, bugünkü diplomanın
ilk örneklerindendir.
Selçuklular döneminde Nizamiye Medreseleri başta olmak üzere bazı medreseler,
döneminin en ileri eğitim ve bilim kurumları olmuştu. Özellikle Endülüs (İspanya)
medreseleri, Avrupa’da bilimin canlanmasında önemli rol oynamıştı.
Medreselerde devamlı statüde müderris (ögretim elemanı, hoca, profesör) istihdam
edilmiş ve bunlar arasında kademeli yükselme sistemi uygulanmıştı.
Devletin ihtiyacı olan üst düzey memurları yetiştiren medreselere büyük önem verilmişti.
Yoksul ve yetenekli ögrenciler medrese yerleşkelerinde barınmış; ögrencilerin yeme,
içme, egitim gibi tüm masrafları medrese vakıflarınca karşılanmıştı.
Medreseler, din bilimlerinin yanı sıra pozitif bilimlerin de okutulduğu eğitim kurumlarıydı.
Medreselerin giderleri; sultanlar, devlet adamları ve varlıklı kişiler tarafından kurulan vakıflarca karşılanıyordu.
Medreselerde egitim, parasızdı.
Nizamiye Medreseleri: Nizamiye Medreselerinde Kur´an ve Kur´an bilimleri, Arapça,
edebiyat, sarf (dil bilgisi), nahiv (cümle bilgisi), lügat (sözlük bilgisi), şiir, hitabet, trih,
coğrafya, musiki, hat, felsefe, mantık, riyaziye (matematik), hendese (geometri), hesap (aritmetik), nücum (astroloji), tıp vb. dersler okutulurdu. Nizamiye medreseleri,
örgün eğitimin yanında yaygın eğitim faaliyetlerini de yürütmekteydi.
Yaygın Eğitim Kurumları
I. Ahilik: Eğitimin bir tanımı da taklit yolu ile davranış edinme, çevresel (dıştan gelen) etkenlerle bilgi ve beceri kazanma ve kazandırma sürecidir. Selçuklularda ahilik
adı verilen esnaf örgütlenmesi, bu özellikleri taşımaktaydı. Ahilikte gaye; doğudan,
Asya’daki büyük ve uygar Türk şehirlerinden gelen çok sayıdaki sanatkâra iş bulmak;
onların Bizans yerli sanatkârları ile rekabet edip tutunabilmeleri için yaptıkları malların kalitesini korumak, üretimi ihtiyaca göre ayarlamak, ayrıca sanatkârlara olumlu
tutum ve davranışlar kazandırarak mesleklerinin inceliklerini öğretmek idi. Üyelerin
korunması, ortak fiyatların belirlenmesi, çalışamayacak durumda olanlara yardım
edilmesi, paranın bir amaç değil araç olması da ahiliğin temel ilkelerindendi. Siyasi
otoritenin bu kurumlar üzerinde herhangi bir denetimi yoktu.
Kurucusu Ahi Evran olan ahilik, eğitimin doğumdan ölüme dek devam eden bir süreç
olduğu ve eğitimde ezberciliğin değil yaparak, yaşayarak öğrenme ilkesinin uygulandığı bir kurumdu. Ahilikte yamaklıkla başlayan eğitim; çıraklık, kalfalık, ustalık aşamalarından oluşurdu. Ahiler, okuma yazma öğrenir ve mesleki eğitimden geçerlerdi.
Bununla birlikte Türkçe, Arapça, Farsça, matematik, tarih, din, spor ve müzik gibi pek
çok alanda eğitilerek yüksek karakterli insan olmak üzere yetiştirilirlerdi.
II. Atabeylik: Türkler tarih boyunca, toplum içinde saygınlık kazanmış, yol gösteren,
edep öğreten ulu kişilere “ata” unvanını verdiler. Ata ve bey kelimelerinden oluşan
atabey unvanı, Selçuklular devrinde ortaya çıkmıştır. Bu kavram, lala kavramıyla çoğu
zaman birlikte veya birbirinin yerine geçecek şekilde kullanılmıştır. Bu unvanı taşıyan
ilk kişi Nizamülmülk’tür.
Şehzadelerin ileride tahta çıkma olasılıkları bulundugundan eğitimlerinde bebekliklerinden başlanarak atabeyler görevlendirilirdi. Atabey, sorumlu oldugu şehzadeyi
eğitirken çok geniş yetkilere sahipti. Atabey tarafından şehzadeye öncelikle askerî
eğitim verilirdi. Kültür dersleri ikinci derecedeydi ve şehzadenin yeteneğine göre düzenlenirdi.
Selçuklular Dönemi Eğitimine Katkı Sağlayanlar
Selçuklu düşünürleri; eğitimin toplumsal işlevlerine değinen eserler vermişlerdir. Bu
eserler ahlak, iyilik, tasavvuf, siyaset, dil, gülmece, hoşgörü vb. alanlarda toplumun
eğitilmesinde önemli rol oynamıştır.
Nizmülmülk
Asıl adı Hasan’dır. Uzun yıllar vezirlik ve devlet adamlığı yapmıştır. Selçuklu Devleti’nin başarılı bir dönem geçirmesinde (Alparslan ve Melikşah zamanları) büyük katkısı vardır. Siyasetnâme adlı eseri yazmış ve ünlü Nizamiye Medreselerini kurmuştur.
Nizamülmülk’ün Eğitim Görüşleri:
v Bilime ve bilim insanlarına büyük değer vermiştir.
v Siyasetnâme adlı eserinde devlet adamlarının nasıl olması gerektiğini anlatır.
v Adalete ve devlet memurluğunda görev dağılımının adil olmasına büyük önem verir.
v Herkesin işini en iyi şekilde yapması gerektiğini söyler.
v Nizamiye Medreselerini kurmuştur.
Mevlana
Bilinen eserleri, Mesnevi ve Dîvân’dır. Mesnevi, pek çok dile çevrilmiş ve tüm dünyada
ilgi görmüştür. Mevlâna şiirlerinde hoşgörü, insan sevgisi, ahlaki değerler gibi kavramları işlemiştir. Mevlevilik tarikatının kurucusudur.
Mevlana’nın Eğitim Görüşleri:
v Sevgi, kardeşlik, hoşgörü, iyi insan olmak, uyum ve huzur içinde yaşamak konularını işlemiştir.
v Her insanın eğitilebileceğine, eğitimde çocuğun zekâsı ve yeteneğinin dikkate alınması gerektiğine inanır.
v Ona göre sevgisizlik, bağnazlık ve katılık, insanlığın düşmanıdır.
Yunus Emre
Ünlü Türk tasavvuf şairi ve düşünürüdür. Taptuk Emre dergâhında kırk yıl kalmış,
kendi deyimiyle pişmiştir. Anadolu’nun Türkleşmesinde etkin rol oynamıştır. Sade bir
Türkçeyle şiirler söylemiştir. Yunus Emre’nin şiirleri Dîvân’ında toplanmıştır
Yunus Emre’nin Eğitim Görüşleri:
v Tüm insanlara seslenerek ırk, din, dil ayrımı yapılmamasını ister.
v Insanın her yerde aynı değerde, yüce bir varlık olduğunu söyler.
v Eğitimin temel amacı, insanın kendini tanımasıdır.
Nasrettin Hoca
Anadolu’da yaşamış ünlü halk eğitimcisidir. Fıkralarda kıvrak zekâ, eleştirel bakış
açısı, ders verme özelliği görülür. Medrese hocalığı ve cami hocalığı yaptığı söylenir.
Akşehir’de yaşadığı bilinmektedir.
Nasrettin Hoca’nın Eğitim Görüşleri:
v Fıkraları ile ünlüdür.
v Güldürürken düşündürür ve eğitir.
v Ahlaki ve düşünsel boyutları da olan bu fıkralar; umutlu olmayı, iyimser olmayı,
eleştirmeyi ve eleştirilmeyi de anlatır.
Hacı Bektaş-ı Veli
Anadolu’da Bektaşiliğin yayılmasına önderlik etmiş; düşünceleri ve öğretisi, Dört Kapı
Öğretisi adıyla yayılmıştır. Osmanlı Devleti’nde Kapıkulu Ocakları da onun öğretisini
benimsemiştir. Hacı Bektaş-ı Veli, eserlerinde tasavvuf kültürüne yer vermiş, hoşgörü ve sevgiyi işlemiş, sır saklamanın önemini vurgulamıştır. Fevâidnâme, Nasihatler,
Makâlât gibi eserleri vardır.
Hacı Bekktaş-ı Veli’nin Eğitim Görüşleri:
v Hoşgörüyü ve insan sevgisini yaymaya çalışmıştır.
v Halk eğitimcisi olarak kabul edilebilir.
v Bilginin mutlaka uygulanması gerektiğini, yoksa hiçbir işe yaramayacağını söyler.
Âşık Paşa
Türk dilinin gelişmesi için büyük çaba harcayan ve Türkçenin her alanda kullanılmasını teşvik etmiştir. Kırşehir ve çevresinde yaşamış, ahi teşkilatına katılmıştır. Şiirlerinde yurt sevgisi, dünya barışı, dostluk ve kardeşlik gibi kavramları tasavvufi bir dille
anlatmıştır. Şiirlerini topladıgı eserinin adı Garibnâme’dir.
Âşık Paşa’nın Eğitim Görüşleri:
v Türkçenin önemsenmediği, bu dilde eser vermekten kaçınılan bir dönemde Türkçe
yazmıştır.
v Türk aydınlarının da bu konuda üstüne düşeni yapması gerektiğini söyler.
v Ahlaki konularda halkı aydınlatmaya çalışmıştır
- Osmanlıda Eğitim:
I. Örgün Eğitim Kurumları
Sivil Eğitim Kurumları:
Sıbyan Mektepleri:
v Bu okullara mahalle mektebi ya da taş mektep denirdi.
v Kur’an’ı yüzünden ve ezberden okuma, temel matematik öğretilirdi. Sonraki dönemlerde yazı eğitimi de verilmiştir.
v 5-6 yaşlarındaki kız ve erkek çocukları bu okullara giderdi.
v Eğitim süresi 4 yıldı.
v Öğretmenlerin okuma yazma bilmesi ve temel dinî bilgilere sahip olması yeterliydi.
v Okulun giderleri vakıflar veya halk tarafından karşılanırdı.
v Eğitim, ailelerin isteğine bağlıydı; zorunlu değildi.
Medreseler:
Medrese çeşitleri; Genel eğitim veren medreseler, yirmili-otuzlu-kırklı-ellili-altmışlı
medreseler, Sahn-ı Seman Medreseleri, Süleymaniye Medreseleri, İhtisas Medreseleridir.
Medreselerin yirmili, kırklı gibi kategorilere ayrılmasında müderrislerin aldıkları yevmiyeler esas alınmıştır. Örneğin altmış lira yevmiyeyle çalışan müderrislerin olduğu
medreselere altmışlı denmiştir.
İhtisas medreseleri, uzmanlık verdikleri alana göre isim alırlardı. Örneğin darulhadir, din eğitimi; medresetülkudat, kadılık eğitimi; darüttıp, tıp eğitimi verilen medrese
idi.
Sahn-ı Seman Medreseleri:
İstanbul’un fethinin ardından İstanbul’da Fatih Sultan Mehmet tarafından kurulan
Sahn-ı Seman Medreseleri, medreseler açısından bir dönüm noktasıdır. Sahn-ı Seman Medreseleri, yetişmiş eleman ihtiyacını karşılaması yanında diğer medreselere
de sistem olarak örnek oluşturmuş ve onların da teşkilatlanmasını sağlamıştır.
Sahn-ı Seman Medreselerinde, yükseköğretim ve ortaöğretim düzeyinde eğitim verilen iki ana bölüm vardı. Her bir bölüm sekiz medreseden oluşuyordu.
Süleymaniye Medreseleri:
Bu kurum, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Süleymaniye Külliyesi içinde yedi
medrese olarak yaptırıldı. Tıp, tabiat (doğa bilimleri), riyaziye (matematik), heyet (gök
bilimi) alanlarında ders programlarının yer aldığı bu okullarda, düşünürlerin görüşlerinin tartışılması biçiminde kelam (Islam felsefesi) dersi de yapılırdı. Süleymaniye
Medreselerinde bunların dışında mantık, felsefe, fizik, astronomi, meteoroloji, madenler ve botanik dersleri de okutuluyordu.
Külliyenin içinde medreseden başka; hastane, imarethane (yoksullar ve ögrencilere
yemek dağıtmak için kurulmuş hayır kurumu), tabhane (mutfak), hamam gibi sosyal
tesisler de bulunuyordu.
Askerî Okullar:
Acemi Ocağı:
İlk acemi oglanlar mektebi, Gelibolu’da I. Murat tarafından açıldı. Acemi ocağına pencik ve devşirme sistemiyle (Balkanlardaki Hıristiyan çocuklarının Osmanlı ordusunun
öncelikle asker ihtiyacını karşılamak üzere alınıp yetiştirilmesi) alınan çocuklar, daha
çok kışlaya benzer tarzdaki eğitim kurumlarında askerî ve bedenî bakımdan eğitim
görürlerdi. Temel askerlik eğitimi alan bu çocuklar, daha sonra yetenek ve fiziki özelliklerine göre ayrılır; en yetenekli olanlar Enderun Mektebine, diğerleri ise Yeniçeri
Ocağına gönderilirdi.
Yeniçeri Ocağı:
I. Murat döneminde kuruldu. Acemi ocağını bitiren gençler, burada daha üst bir askerî
eğitime tabi tutulurdu. Yeniçeriler doğrudan sarayı ve padişahı korumakla ve padişahın yanında savaşmakla görevli olduklarından eğitimlerine büyük önem verilirdi.
Orduya katıldıklarında kendi içlerinde topçular, humbaracılar, cebeciler gibi askerî
sınıfları oluştururlardı.
Enderun:
Osmanlı sarayının XVIII. yüzyıla kadar devlet idaresindeki en temel müessesesi Enderundur. Enderun, saray içinde en merkezde yer alan bölümdür. Enderuna alınanlar,
devşirme çocuklarının beden ve zekâca en seçkinleridir. Belirli hizmet ve imtihan döneminden sonra kaftanlı yani kıdemli ve yükselmeye aday memurlar olurlar. Buraya
gelen çocuklara Türk kültürünün, Islamiyet´in derinlikleri hocalar tarafından öğretilir. Buradaki eğitimle imparatorluğun yönetici sınıfı yetiştirilir.
II. Yaygın Eğitim Kurumları
Sahaflar (Kitapçılar):
Az bulunur, eski kitapların satıldığı sahaflar ile her türlü kitabın satıldığı kitapçılar;
öğretmen, öğrenci, araştırmacı ve kitapseverlerin buluştukları yerlerdir.
Loncalar:
Ayakkabıcılar, hattatlar, sahaflar vb.nin kendi içinde grup oluşturduğu meslek örgütleridir. Loncalarda geleneksel usta-çırak ilişkisiyle mesleki eğitimi de verilmekteydi.
Kıraathaneler:
Aydınların, ediplerin ve halktan kişilerin toplanıp tartıştığı, şiir okuduğu yerlerdir. Bazı
kahvehanelerde Oğuzname, Battal Gazi, Nasrettin Hoca, Leyla ve Mecnun, Keloğlan
gibi eserler okunmaktaydı.
Rasathaneler:
Bilim tarihinde kurum olarak arzu edilen şekliyle ilk rasathane Islam dünyasında
görülür. Bu, 829 senesinde Halife El-Me’mun’un Bağdat’ta kurdurduğu astronomi
rasathanesidir. Osmanlı’daki ilk rasathane, Takiyüddin’in kurduğu Istanbul Rasathanesidir. Sultan III. Murat döneminde kurulan rasathane, devrin şeyhülislamının rasadın (gözlemin) getireceği uğursuzluklardan bahsetmesi üzerine yine padişah emriyle
yıktırılmıştır. 1868’de Rasathane-i Amire adıyla yeniden açılan kurum 31 Mart Ayaklanması’nda yıkılmıştır. Ayaklanmadan sonra yeniden kurulan rasathane, 1911 yılında
gözlem çalışmalarına başlamış, 1982 yılında da Boğaziçi Üniversitesine bağlanarak
“Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü” adını almıştır.
Tanzimat döneminde açılan okullar ve özellikleri
I. İlköğretim
1847 yılında çıkarılan İlköğretim Talimatnamesi ile sıbyan mekteplerinde okumanın
yanında yazma da öğretilmeye başlandı. Eğitimde ödül ve disiplin anlayışında olumlu
değişimler oldu. Hocaların denetlenmeleri amacıyla müfettişler görevlendirildi.
1848’de rüştiyelere medrese dışından öğretmen sağlamak amacıyla Türkiye’nin ilk
öğretmen okulu olan “Darülmuallimin-i Rüştiye” açıldı.
1859’dan itibaren kız rüştiyeleri açılmaya başlandı. İlköğretimin ikinci kademesinde
yer alan rüştiyeler, askerî rüştiyeler ve mülkiye rüştiyeleri olarak ayrılıyordu. Mülkiye
rüştiyelerinin mezunları memur oluyor, askerî rüştiyeler ise üst askerî eğitime öğrenci hazırlıyordu.
868’de İstanbul’da yeni tip öğretmen yetiştirilmesi amacıyla “Darülmuallimin-i Sıbyan” açıldı.
1869’da eğitimle ilgili genel düzenlemeler yapan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi çıkarıldı. Bu nizamname, 500 evi geçen kasabalarda rüştiye açılmasını ve sıbyan mektebini bitirip diploma alanların rüştiyeye sınavsız kabul edilmelerini öngörüyordu.
II. Ortaöğretim
İdadi adıyla bilinen okulların ilki (Mekteb-i Fünun-ı İdadiye), İstanbul’da açıldı (1845).
Okul daha sonra Kuleli Askerî İdadisi adını aldı.
Askerî idadilere daha sonra 1874’te ilki açılan mülki idadiler eklendi.
İdadilerde din derslerinin yanı sıra kimya, cebir, resim, Fransızca, Türkçe gibi dersler
verilmekteydi.
Rüştiye üzerine üç yıl eğitim veren idadiler, bir üst öğretime öğrenci hazırlamanın
yanı sıra tebaayı kaynaştırma amacı da taşıyordu.
1868’de İstanbul’da Galatasaray Sultanisi açıldı. Ortaöğretimde sultani adıyla açılan
ilkokul olan Galatasaray Sultanisinin kuruluş amacı, Batı dili (Fransızca) bilen Osmanlı vatandaşları yetiştirmekti.
1873’te, kimsesiz çocukları kabul eden Darüşşafaka açıldı.
1874’te, idadi öğretmeni yetiştirmek için Darülmuallimin-i Ali kuruldu.
TANZİMAT DÖNEMİNDE AÇILAN OKULLARDAN BAZILARI
Mesleki veTeknik Eğitim Yabancı Okulları
vBaytar Mektebi
vOrman Mektebi
vMekteb-i Maarif-i Adliye
vSanayi Mektebi
vCevri Kalfa Mektebi
vKız Sanayi Mektebi
vSanayi
vNotre Dome de Sion
vSaint Joseph
vRobert Joseph
vAmerikan Kız Koleji
III. Yükseköğretim:
v 1863’te İstanbul’da Darülfünun açılmıştır.
v 16 yaşından büyük olanlar okula kabul edilecek, halk da dersleri izleyebilecekti.
v Eğitim süresi genel eğitim için üç yıl, mühendisler için dört yıl olarak belirlendi.
v 1865’te okul binası yanınca eğitime ara verildi.
v 1869’da okul Hukuk, Edebiyat, Riyaziye gibi bölümlere halinde düzenlenerek yeniden açıldı.
v Darülfünunda hümanizm ve pozitivizm gibi felsefi akımlarla ilgili eserler de okutuldu.
v Mekteb-i Mülkiye, Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye adıyla diğer yüksekokullar da açıldı.
Tanzimat Döneminde Eğitimin Temel Özellikleri
v Eğitimde geleneksel yaklaşımlar değişmeye, çağdaş ve bilimsel yaklaşımlar yerleşmeye başladı.
v Kadınların eğitimine verilen önem arttı; kız çocukları için ortaokullar (rüştiye) açıldı.
v Eğitim alanında Batı tarzı yenilikler yapıldı. Disiplin aracı olarak kullanılan falaka
kaldırıldı.
v İlk kez, öğretmen yetiştiren okullar açıldı.
v Yeni öğretim yöntemleri ve yeni ders araç gereçlerinin kullanılmasına önem verildi.
v Sivil, örgün mesleki ve teknik eğitimin temelleri atıldı.
v Açılan yeni okulların programlarına hayata dönük (akli) dersler konuldu.
v Orta ve yükseköğretimde düzenlemeler yapıldı.
v İlköğretim zorunlu hâle getirildi (Kanunuesasi 1876).
v Siyasi gelişmeler sonucunda ortaya çıkan Osmanlıcılık idealini gerçekleştirmek
için eğitimden yararlanıldı.
Fikir Akımları ve Eğitim
Osmanlı döneminde etkin olan başlıca fikir akımları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
FİKİR AKIMLARI
OSMANCILIK İSLAMCILIK BATICILIK TÜRKÇÜLÜK
Osmanlıcılık: Birlik ve bütünlüğün güvencesi olacak “Osmanlı milletinin” oluşturulması için, farklı milletler ve dinlere mensup çocuklar arasında duygu ve düşünce birliğini sağlamak gerekir. Bu ise söz konusu çocukların aynı çatı altında eğitime tabi
tutulması ile mümkün olabilir. Eğitim, devletin kurtuluşunu sağlayacak en önemli
araçtır. Eğitimin iyileştirilmesi zorunludur.
İslamcılık: Devletin kurtuluşunu Osmanlı halkı arasında Islam inanç ve birliğinin kuvvetlendirilmesinde gören bu akım, özellikle II. Abdülhamit döneminde (1876-1909)
etkili olmuştur. Bu dönemde, Müslüman çocuk ve gençlere daha fazla din eğitimi verilmiştir. Balkan Savaşı yıllarında etkisi azalmıştır.
Batıcılık: Eğitimin dinden bağımsız hâle getirilmesi ve yeni pedagojik yaklaşımların
uygulanması noktasında etkili olmuştur.
Türkçülük: Devletin kurtuluşunu Türklük bilincinin güçlendirilmesinde, genişlemesini ise Türk birliğinin kurulmasında görür. Ziya Gökalp başta olmak üzere birçok aydın
tarafından savunulan bu akım, eğitimin “millî” olması gerektiğini savunur. Yeni nesillerin Türklük ve Türk dünyası hakkında bilgilendirilmesini öngörür.
II. Meşrutiyet Döneminde İlk, Orta ve Yükseköğretimdeki Gelişmeler
Okul
Öncesi
Eğitim
- 1915’te Darülmuallimat’a bağlı olarak açılan Ana Muallime Mektebinde
Müslüman-Türk anaokulu öğretmenleri yetiştirilmeye başlanmıştır. - Bu okullara 4-5 yaş grubu öğrenciler alınmıştır.
- Dinî ve millî hikâyelerin okutulması, yürüyüş, beden hareketleri, resim
inceleme, el işi çalışmalarının yapılması öngörülmüştür. - Resmî ve özel anaokullarının açılmasına izin verilmiştir.
İlköğretim - 1913’te çıkarılan Geçici İlköğretim Kanunu ile ilköğretim zorunlu hâle
getirilmiştir. - İlköğretim, 6 yıl olarak belirlenmiştir.
- Derslerde drama ve tiyatro uygulamaları yapılarak ezbercilikten
uzaklaşmaya çalışılmıştır. - Okullaşma oranının az olması ve olumsuz yaklaşımlar nedeniyle istenilen
sonuçlar alınamamıştır. - Sıbyan mekteplerinin bir kısmı kapansa da eski yöntemle eğitim hâlâ devam
etmiştir.
Ortaöğretim - İdadiler genellikle büyük şehirlerde açılmışken rüştiyeler kasabalara kadar
yayılmıştır. - Bu dönemde, erkeklere ve kızlara mahsus yatılı okullar açılmıştır.
- İdadiler, daha sonra sultani adını almıştır.
- Bu okullarda 7 yıl eğitim yapılması kararlaştırılmıştır.
- Sultanilerde dil, tarih, fen bilimleri, matematik, resim, din gibi dersler
okutulmuştur.
Yükseköğretim - 1912’de hazırlanan Darülfünun Nizamnamesi ile Darülfünunda köklü
reformlar yapılmıştır. - Darülfünunun, bilim ve fennin yayılmasına hizmet eden bir kurum olmasına
çalışılmıştır. - Yurt dışından hocalar getirilmiş, branşlaşmaya gidilmiştir.
- Tüm bu çabalara karşın Darülfünun, bilim üreten bir kuruma
dönüşememiştir. Bu sonuçta o dönemin siyasi, sosyal, ekonomik şartları da
rol oynamıştır.
Eğitim Reformunda İki Nazariye
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde eğitim-öğretimin planlama ve programlanmasında iki görüş yaygındır. Tuba Ağacı Nazariyesi ve Kiraz Ağacı Nazariyesi. Emrullah
Efendi ve Satı Bey tarafından ortaya atılan iki görüş aşağıda kısaca anlatılmıştır.
Tuba Ağacı Nazariyesi
Emrullah Efendi tarafından savunulan görüştür. Emrullah Efendi, eğitimde, ilköğretimden başlayacak reformların kısa sürede sonuç vermeyeceğini, bu nedenle eğitimin
planlanmasına yükseköğrenimden başlanılması gerektiğini savunmaktadır. Emrullah
Efendi, cennette olduğu varsayılan, kökleri yukarıda dalları yerde olan bir ağaç olan
“Tuba” ağacından esinlenerek eğitimdeki ıslahatların yükseköğretimden başlaması
gerektiğini vurgulamıştır.
Kiraz Ağacı Nazariyesi
Emrullah Efendinin Tuba Ağacı teorisine karşı olarak Satı Bey tarafından savunulan
görüştür. Satı Bey’e göre eğitim reformu toplumun belirli kesimini eğitmekle değil,
ancak yaygın bir kitle eğitimiyle mümkündür. Yani eğitime Tuba Ağacı Nazariyesi’nde
olduğu gibi yukarıdan değil, kiraz ağacında olduğu gibi aşağıdan başlanmalıdır. Çünkü zayıf ve işlevsiz bir ilköğretimden sonra iyi bir ortaöğretim veya yükseköğretim
mümkün değildir. Bu nedenle de ıslahat yapılacaksa buna temelden başlanmalıdır.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE EĞİTİM
Cumhuriyet Döneminde Eğitimin Temel İlkeleri
- Eğitim sistemi milli olmalıdır. Atatürk’ün millilik anlayışı, birleştirici, bütünleştiricidir. Bunun sağlanması için de eğitimin dili ve yöntemi millileştirilmelidir.
- Eğitim sistemi çağdaş olmalıdır. Eğitimin, toplumsal hayatın gereksinimlerini karşılayan, ülkenin gerçeklerine ve çağın gereklerine uygun olması gerekir.
- Eğitim sistemi laik olmalıdır.
Bu doğrultuda öğretim birliğini sağlamak amacıyla 3 Mart 1924’te Öğretim Birliği Yasası (Tevhid-i Tedrisat) kabul edildi. Buna göre mahalle mektepleri ve medreseler kapatıldı. Okulların hepsini Milli Eğitim Bakanlığı yönetmeye başladı. Yalnız subay okullarının yönetimi orduda kaldı. Yabancı dilde öğretim yapan okulların çoğu kapatıldı.
Eğitimde birlik sağlandıktan sonra okulların ders konuları, öğretim yöntemleri yeniden düzenlendi. Yaşama, bilime ve tekniğe uygun dersler, konular konuldu. Öğrenilen
bilgilerin uygulamalı olmasına önem verildi. Böylece ulusal, çağdaş ve bilimsel bir
eğitim sağlamaya çalışıldı. Kız-erkek karma eğitime başlanıldı.
İlköğretim zorunlu ve parasız duruma getirildi. Yeniden pek çok okul açıldı. Öğretmen
yetiştirmeye hız verildi. Meslek ve yüksekokulları çoğaltıldı. Böylece eğitim yurda yayılmaya başladı.
1 Kasım 1928’de yeni Türk harfleri kabul edildi. Çok sayıda okuma-yazma kursu, halkevleri, tiyatrolar, kitaplıklar açıldı.
Eğitime Katkıda Bulunan Düşünürler:
Ziya Gökalp:
Eğitim; millî kültüre göre yetişmiş, onu temsil eden, şahsiyet sahibi gençler yetiştirmelidir. Gökalp, tüm yaşamın bir eğitim süreci olduğunu ve eğitimi doğal ve kültürel
çevreye uyum sağlamanın bir aracı olduğunu savunur. Bilgi ve yaşam arasında bir
köprü kurmaya yönelik olduğu için eğitim felsefesinin pragmatik bir yönünün olduğu
söylenebilir.
Mustafa Necati:
v Öğretim birliğinin yaygınlaştırılması, Talim ve Terbiye Dairesinin etkinliğinin arttırılması, halk eğitimi merkezleri ve halk dershanelerinin açılması, okul kitaplarının
yenilenmesi başlıca çalışmalarındandır.
v Öğretmenliği en yüce meslek olarak gören Mustafa Necati, Millî Eğitim Bakanlığı
yaptığı (1925-1929) sırada da Terbiye dergisini çıkartmıştır.
v Öğretmen yetiştirmeye büyük önem vermiş, cehaletle savaşmada ve eğitimde en
önemli unsurun öğretmen olduğunu belirtmiştir.
v Köy enstitülerinin yaygınlaşması için çalışmıştır.
Hasan Âli Yücel:
v Çağdaşlaşmak için Batı’yı tanımamız gerektiğine inanmıştır. Millî eğitimi yeniden
yapılandırmak ve köy enstitülerini yaygınlaştırmak için çalışmıştır. Bakanlığı döneminde (1938-1946) Tercüme Bürosu ve Devlet Konservatuvarı kurulmuş, Islam Ansiklopedisi Türkçeye çevrilmiş, ders kitaplarına belli bir standart getirilmiştir.
v Ülkemizi temsilen katıldıgı UNESCO (Birleşmiş Milletler Egitim, Bilim ve Kültür
Örgütü) toplantısında eğitim ve öğretim alanındaki iş birliğinin dünya barışının temeli
olduğunu vurgulamıştır.
v Hümanizm ilkesinin etkisinde bir eğitim politikası izlemiş, bu amaçla örnek uygulama olarak Galatasaray Lisesinde Latince derslerinin okutulmasını sağlamıştır.
Hıfzırrahman Raşit Öymen:
v Çağdaş eğitim okullarını ve yabancı ülkelerdeki eğitim sistemlerini incelemiştir.
v Karma eğitimin yaygınlaştırılması, eğitim hakkının nasıl kullanılacağının belirlenmesi üzerinde çalışmıştır.
v Üç sınıflı köy okullarının beş sınıfa çıkarılması ve toplu öğretim ilkesinin uygulanması gerektigini belirtmiş, bu konulardaki uygulamaları başlatmıştır.
v Laik eğitimin hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Halil Fikret Kanat:
v Sokaklara tükürmekten, aklımızın estiği yere kâğıt ve çöp atmaktan tutunuz da yemek yememize, içmemize ve giyinmemize kadar her şeyi pedagojik gözle incelemeyip
canlı ve cansız çevrenin etkilerine tamamıyla kayıtsız kalmamız hâlinde büyük hata
işlemiş olacağımızı söylemiştir.
v Eğitimi, geçmişte toplum tarafından meydana getirilmiş maddi ve manevi değerlerin korunup ona yeni değerler katılarak genç kuşaklara aktarılması ve genç kuşakların bu değerlere göre yetiştirilmesi olarak tanımlamıştır.
v Eğitimin ailede başladığını, ailenin de milletin temeli olduğunu, aile sistemi sağlam
olan milletlerin uzun süre yaşayacağını vurgulamıştır.
İsmail Hakkı Baltacıoglu:
v Okulun yaratıcı ve müstakil şahsiyetin gelişimine uygun bir çevre hâline getirilmesi, okutulan ve yazdırılan konuların öğrencilerin seviyelerine uygun olması, çocukların söylemeye ve okumaya zorlanmaması gerektiğini ifade etmiştir.
v “Çocukların kültürel, sosyal ve ekonomik düzeyleri, beceri kazanmalarında dogrudan etkilidir.” görüşünü savunmuştur.
v Ona göre eğitimin maksadı; belirli düşünme, duyma ve işleme tarzında bir insan
meydana getirmektir
İlköğretimin Gelişim Süreci
Tarih Meydana Gelen Gelişme
1923
I. Heyet-i Ilmiye
- İlköğretimin 6 yıla çıkarılması
- Küçük köyler için yatılı bölge okullarının açılması
1924
II. Heyet-i Ilmiye - İlköğretimin 5 yıla indirilmesi
- İlköğretim programlarının geliştirilmesi
Anayasa’nın Kabulü - İlköğretimin zorunlu ve parasız olması
1926
Maarif Teşkilatına Dair Kanun - İlköğretimin süresinin 5 yıl, köy okullarında ise 3 yıl olarak belirlenmesi
- İlköğretim okullarının; şehir ve kasaba gündüzlü, şehir ve kasaba yatılı, köy gündüzlü ve köy
yatılı okulları olarak düzenlenmesi
1939
I. Millî Eğitim Şûrası - İlköğretimin köy okullarında da 5 yıl olması
- Üç sınıflı köy okullarında sınıf sayısının beşe çıkarılması
1968 • Birleştirilmiş sınıf uygulamasının başlaması
1973
Millî Eğitim Temel Kanunu - İlköğretime dayalı en az 3 yıllık öğretim veren genel, mesleki ve teknik öğretim kurumlarının
ilköğretim çatısı altında yer alması
1983
İlköğretimin 8 yıla çıkarılması ve ortaokulların, temel eğitimin ikinci basamağını oluşturması - Nüfusun az ve dağınık olduğu yerlerde, köyler gruplandırılarak merkezî durumda olan
köylerde ilköğretim bölge okulları ve bunlara bağlı pansiyonların; gruplaştırmanın mümkün
olmadığı yerlerde ise yatılı ilköğretim bölge okullarının kurulması - Temel eğitim deyiminin ilköğretim olarak değiştirilmesi
- İlköğretimin, 6-14 yaşlarındaki çocukların eğitimini kapsaması
- İlköğretimin, kız ve erkek tüm vatandaşlar için zorunlu ve devlet okullarında parasız olması
1996 - Küçük yerleşim birimlerindeki öğrencilerin 8 yıllık zorunlu eğitimden yararlanabilmeleri için
taşımalı, YIBO ve pansiyonlu okul sisteminden yararlanılması - Eğitim-öğretimin öğretmen merkezli olmaktan çıkarılıp öğrenci merkezli duruma getirilmesi
XV. Millî Eğitim Şûrası - 5-6 yaş okul öncesi eğitiminin ilköğretim bünyesine alınması
- İlköğretimin kesintisiz 8 yılık zorunlu eğitim olarak uygulanması
- Uzun vadede zorunlu eğitimin 18 yaşı kapsayacak şekilde düzenlenmesi
1997 - İlköğretimin 8 yıllık okullardan oluşması ve kesintisiz eğitim yapılması
- Ayrı ayrı geçen “ilkokul” ile “ortaokul” ibarelerinin yerine “ilköğretim okulu” ibaresinin
getirilmesi
2006 XVII. Millî Eğitim Şûrası - Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması için çalışmalara başlanması
2012 - İlkokul ve ortaokul ayrılmıştır. Zorunlu eğitim kademeli olarak(4+4+4)12 yıla çıkarılmıştır
- Mecburi ilköğretim çağı 6-13 yaş grubundaki çocukları kapsaması
Ortaöğretimin Gelişim Süreci
Tarih Meydana Gelen Gelişme
1923 I. Heyet-i İlmiye
- Sultani adının liseye çevrilmesi
1924
II. Heyet-i İlmiye - Ortaokul ve liselerin ayrı bölüm hâline getirilmesi, öğretim süresinin 3+3 yıl olması
(7 yıldan 6 yıla indirilmesi) - Öğretmen okullarının öğretim sürelerinin 5 yıla çıkarılması
- Kız liselerinin tam sınıflı hâle getirilmesi
1925
III. Heyet-i İlmiye - Liselerin yeniden düzenlenmesi ve belirli merkezlerde çoğaltılması
- Öğretmen okulları ve diğer meslek okullarının belirli merkezlerde toplanması
- Gündüzlü ortaokullarda karma eğitimin yapılması
1926
Maarif Teşkilatına Dair Kanun - Ortaöğretim okullarının; liseler, ortaokullar, ilköğretmen okulları ve köy ilköğretmen
okulları olarak sınıflandırılması - Teknik, meslek ve uzmanlık okullarının açılması
1949 I IV. Millî Eğitim Şûrası - Lise ders konularının 4 yıllık teşkilata göre düzenlenmesi
1973
Millî Eğitim Temel Kanunu - Ortaöğretimin çeşitli programlar uygulayan liselerden meydana gelmesi
- Öğrenim sürelerinin, uygulanan programın özelliğine göre, Bakanlıkça tespit edilmesi
- Nüfusu az ve dağınık olan yerlerde, ortaöğretimin genel, mesleki ve teknik öğretim
programlarını bir yönetim altında uygulayan çok programlı liselerin kurulması
1990
XIII. Millî Eğitim Şûrası - Ortaöğretimin 12-17 yaş arasındaki öğrencilerin genel, mesleki ve teknik her türlü
eğitimlerini kapsaması - Ortaöğretim derecesinin iki kademe olması
- I. kademe ortaöğretimin 12-14 yaş arası öğrencilere verilen eğitimin tümünü
kapsaması - II. kademe ortaöğretimin 15-17 yaş arası öğrencilere verilen genel, mesleki ve teknik
eğitimin tümünü kapsaması ve bu devre ortaöğretim kurumlarına lise adının verilmesi - Belirli programa ağırlık veren okullara bu programın adının (fen lisesi, öğretmen
lisesi vb.) verilmesi
1996
XV. Millî Eğitim Şûrası - Mesleki ve teknik eğitimde eklemli (modüler) eğitime başlanması
- Ortaöğretime gitmek isteyen öğrencilerin, hazırlık sınıfı eğitimi (9. sınıf) sonunda ilgi
ve isteklerine göre, genel ya da meslek eğitimi veren programlara yönlendirilmesi
2005 Ortaöğretimin 4 yıla çıkarılması
2012 Zorunlu eğitim kademeli olarak (4+4+4) 12 yıla çıkarılmıştır
2016
Ortaöğretim; ilköğretime dayalı dört yıllık zorunlu örgün veya yaygın öğrenim veren
genel, mesleki ve teknik öğretim kurumları ile mesleki eğitim merkezlerinin tümünü
kapsaması
Atatürk ve Eğitim
v Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir
v Eğitim, her türlü hurafeden ve yabancı düşüncelerden uzak, üstün, millî ve vatansever olmalıdır.
v Millî kültür değerlerini koruyucu, geliştirici, tanıtıcı ve benimsetici nitelikte eğitim
olanağı sağlamalıdır.
v Bu memleketin asıl sahibi ve toplumumuzun esas unsuru köylüdür. Köylü bilgiden
yoksun bırakılmıştır.
v Bir taraftan cahilliğin giderilmesine uğraşırken bir yandan da memleket evladını
sosyal hayatta, ekonomik hayatta etkili ve verimli kılmak, eğitimimizin özünü teşkil
etmektedir.
v Eğitim; işe yarar, üretici ve hayatta başarılı olacak insanlar yetiştirmelidir. Eğitim
bilgiyi maddi hayatta başarılı olmayı temin eden, işe dönük ve kullanılabilir bir vasıta
hâline getirmelidir.
