ingilizce

dilbilim notlari

Okuma Süresi:22 Dakika, 0 Saniye

UNIT 1 : THE ORIGINS OF LANGUAGE We simply do not know how language originated. We do not know that spoken language developed well before written language. Yet we have no physical evidance relating to the speech of our ancestors and because of this absence of evidance speculations about the origins of human speech have been developed. The Divine Source The basic idea of the theory is that : “ If infants were allowed to grow up without hearing any language, then they would spontaneously begin using the original God-given language. “ The Natural Sound Source “ Primitive words could have been imitations of the naturel sounds which early men & women heard around them “ Examples : cuckoo, splash, bang, boom. This view has been called “ bow-wow theory “ of language origin and these words echoing naturel sounds are called “ onomatopoeic words “ A similar suggestion : “ The original sounds of language came from naturel cries of emotion such as pain, anger & joy. Examples : Ouch! , Ah!, Hey! Yo-heave-ho Theory The sounds of a person involved in physical effort could be the source of our language, especially when that physical effort involved several people and had to be coordinated. The importance of yo-heave-ho theory is that it places the development of human language in some SOCIAL CONTEXT. The Oral-Gesture Source The theory comes from the idea that there is a link between physical gesture & orally produced sounds. First of all a set of physical gestures was developed as a means of communication. Then a set of oral gestures specially involving the mouth developed in which the movements of the tongue, lips & so on where recognized according to patterns of movement similar to physical gestures. Glossogenetics The focus is on the biological basis of the formation. In the evolutionary development there are certain physical features, best thought of a partical adaptations that appear to be relevant for speech. By themselves, such features would not not lead to speech production, but they are good clues that a creature possessing such features probably has the capacity for speech. Physiological Adaptations Human teeth, lips, mouth, tongue, larynx, pharynx & brain have been created in such a way to coordinate in producing speech sounds. Their places, connections & coordinative functions make humankind different from all the living creatures. Interactions & Transactions There are two major functions of language: • Interactional Function : It is related with how human use language to interact with each other socially or emotionally, how they Express therir feelings or their ideas. • Transactional Function : It is related with how human use their linguistic abilities to transfer knowledge from onegeneration to the next. UNITE-2 Yazının Gelişimi

Bugün dünyadaki çoğu dil sadece konuşma formundadır. Yazıları icat edilememiştir. Mağara resimleri 20.000 yıl önceden, kil işaretler 10.000 yıl önceden olabilmektedir ama alfabetik düzendeki yazının başlangıcı 3.000 yıl öncesidir. İlk yazılar için taşlar ve kaya tabletler kullanıldığı için günümüze kadar kalabilmişlerdir. Resimyazı (Pictograms) ve İşaretyazı (Ideograms) : Mağara resimleri özel bir dilsel mesaj içermez. Sanatın bir kolu olarak görülebilir sadece. Eğer bir resmin standart bir anlamı varsa buna “Pictogram” denir. Burada ana nokta bu resim herkes için aynı anlamı taşımalı ve çizimler birbirine benzemelidir. Bir resim yazının zamanla daha basit bir sembol haline dönüşmesiyle yorumları artarsa buna “Ideogram” denir. Mesela güneş (pictogram) çizimi sadeleşerek “güneş”, “ısı”, “gün ışığı” şeklinde yorumlanabilir. Daha çok resmi andıran çizimler Pictogram, daha soyut, şekilsel çizimler Ideogram’ dır. Bir anahtar şekli altında yazıyla açıklaması olmadığı zaman her ikisi de sayılabilir. Modern resimyazıların dili bağımsızdır. Yazı bu şekillerin zamanla değişimiyle oluşmuş olabilir. Sembol zamanla değişerek harf halini almıştır. Bir kelime ifade eden işaretler (Logograms) : Bugünkü Irak’ın güneyinde 5000 yıl önce yaşamış olan Sümerler ilk yazıyı kullananlardır. Sembollerindeki keskin kenarlardan yazılarına “çivi yazısı (cuneiform)” adı verilmiştir. Çivi yazısı şekilleri tam olarak hangi soyut veya somut varlığı ima ettiği hakkında ipucu vermez, yani bu yönüyle “pictogram” ve “ideogram”lardan farklılardır ve modern yazıya daha yakındırlar. Bu nedenle ilk yazı sistemi Sümerler tarafından kullanılmıştır. Çin’de logogram diliyle hala modern bir yazı dili vardır. Birçok Çin yazı sembolleri yada karakterleri konuşma dilinin seslerini değil de kelime anlamlarını temsil etmektedir. Bunun bir avantajı 2 farklı lehçede Çinli konuşarak anlaşamaz ama yazı dilinde anlaşabilir. Çin yazısı 3000 yıllık geçmişiyle daha birçok avantaja sahiptir. Ana dezavantajı ise bu yazı sembollerinin 2000 karakterden fazla olmasıdır. Rebus yazısı : Bu yazı türünde bir varlığın sembolü o varlığın konuşmadaki sesinin sembolü olarak alınır. O sembol aynı sese sahip bütün kelimelerde kullanılır. Hecelerin yazıdaki değerleri alfabe ile değil semboller ile karşılanır. Heceli (Syllabic) Yazı : Heceli yazı bugun kullanılmamaktadır. Ama modern Japonca bu dil kullanılarak yazılabilir. 19.yüzyılda Sequoyah adında bir Kızılderili, Cherokee Kızılderilileri için konuşma dillerini yazıya dökmek için bu dili hazırlamıştır. Bu dilin şekilleri konuşma dilindeki heceleri ima eder ama yazıda sesli ve sessiz harflerin birleşimi

söz konusu değildir. Mısır ve Sümer yazı sistemlerinin, konuşma dilindeki hecelemeyi karşılayacak “logographic” sembollerden oluştuğu bilinir. Ama hecesel yazı 3000 yıl önce ilk kez Fenike (bugünkü Lübnan) dilinde karşımıza çıkar. Kullandıkları birçok sembolü de Mısırlılardan almışlardır. Alfabe Yazısı : Alfabetik yazıda her harf basit bir sesi gösterir. Arapça ve İbrani’ce gibi Sami dillerinin kökü buna dayanır. Bu dillerin alfabeleri modern halleriyle bile büyük bir çoğunlukla sessiz harflerden oluşmaktadır. Fenike yazısından gelen bu ilk alfabe türü dünyada bulunan bütün alfabelerin genel kaynağıdır. Yunanistan’dan batıya ve Hindistan’dan doğuya değişerek yayılmıştır. Yunanlılar aldıkları alfabeye sesli harf sembollerini eklemişlerdir. A(alfa), b(beta) şeklinde yeni bir alfabe düzenlemişlerdir. Modern alfabenin yaratıcıları hecesel yazı sistemini Fenike’lilerden alarak yeni bir sistem oluşturan Yunanlılardır. Yunanlılardan alfabe Roma üzerinden Avrupa’ya geçer. Slav dillerinin konuşulduğu Doğu Avrupa’da yine değişen bu alfabeye İslav (cyrillic) alfabesi adı verilir. Rusların bugun kullandıkları alfabenin kökü buraya dayanır. Modern Avrupa Alfabesi sırasıyla Mısır, Fenike, Yunan ve Roma halinde gelişimini sürdürmüştür. Yazılı İngilizce : Eğer alfabe basit bir ses ve sembolün benzemesiyse İngilizce’de yazılı ve sözlü dildeki farkın nedeni nedir? Bu sorunun cevabı İngilizce yazısının tarihsel etkileşimlerinde aramalıyız. Yazılı İngilizce’nin telaffuzu 15.yüzyıl İngiltere’sinde tanıtılır. Yazı dilinde kelimeleri temsil eden bazı düzenlemeler alınırken Fransızca ve Latin dillerinden çıkarıldı. Dahası bu yeni dili ilk yayanlar İngilizce telaffuzu tam başaramayan Alman konuşmacılardı. Diğer bir gerçek 15.yüzyıldan beri İngilizce’nin konuşma dili önemli değişikliklere uğradı. Bu gerçeğe ek olarak eski yazılı İngilizce’deki birçok kelime 16.yüzyıldaki telaffuz reformları sonucu yeniden düzenlendi. Bütün bu nedenlerden dolayı yazılı İngilizce ile konuşma dilinin İngilizce’si farklılaştı. UNITE-3 Dilin Özellikleri İnsanlar gibi bir çok hayvan türü de konuşamasalar da aralarında iletişim kurabilirler.

Bu bölümde insan dilini diğer iletişim sistemlerinden ayıran özelliklere değineceğiz. Konuşma ile ilgili ve bilgi verici (communicative versus informative) : Bu özellikleri anlatmadan önce istemeden bilgi verici olabilecek konuşma, ses sinyalleri nelerdir öğrenelim. Sizi dinleyen bir kişi istemeden yollayacağınız sinyallerle bilgilenebilir. (hapşırma, rahatsızlık, düzensizlik, lehçe ve başka bir kültür…vs.) Ama bir insana isteyerek bir şey söylediğinizde, onunla bilinçli olarak haberleşmiş, bilgiyi paylaşmış olursunuz. Benzer şekilde, karakuş ; siyah tüyleriyle, beslenerek veya bir dalda tünemiş iken iletişim kuruyor olamaz ama bir kedi gördüğünde yüksek seste ötüşüyle aynı türden diğer kuşları uyarabilir. Yani insan dili ve hayvanların iletişimi, isteğe bağlı-kontrol edilebilir iletişim olarak par

Örnek Çalışma : A B C In English cavallo caballo cheval horse cantare cantar chanter sing catena cadena chaine chain caro caro cher dear A,B,C dillerinden hangisi orijinal sese sahiptir? Bu üç dilin yazılı formu yanlış olabileceğinden çalışma telaffuz üzerinde yapılır. Her kelimenin baştaki sesi A ve B dillerinde [k], C dilinde ise [š] dir. “majority principle” kuralına göre orijinal ses çoğunlukta olduğu için [k] olmalıdır. O zaman orijinal dil A veya B dir. Dahası [k] sesi bir stop consanant, [š] sesi ise bir “fricative”dir. Diğer kurala göre “stops become fricative”. Yani [k] sesi orijinal olandır. Bu diller Latin dil ailesindendir. Language Change : “Proto-form”ların yeniden yaplandırılması bir dilin yazılı kayıtlarından önce neye benzediğini belirleme çabasıdır. Yinede, İngilizce gibi bir dilin eski kayıtlarındaki yazılarla bugünkü modern İngilizce’nin yazıları birbirine benzemez. Bu noktada iyi bir örneği Lord’s Prayer versiyonu sağlar. İngilizce’nin tarihine bakacak olursak, bu dilin gelişimi 3 ana bölümde olmuştur. Old English : 7.yüzyıl ile 11.yüzyılın sonları. (ilk İngilizce yazılı kayıtlarla başlar – 11.yy : 1000-1099). Middle English : 1100 – 1500 yılları arası. Modern English : 1500den günümüze kadar. Old English : İngilizce Dilindeki gelişimin ilk kaynağı kuzey Avrupa’dan Germanic dillerini konuşan bir grup kabilenin 5.yüzyılda Britanya adasına saldırmasıdır (invade). Bu kabilelerin Angles, Saxons, Jutes (Anglolar, Saksonlar, Cuteler) oldukları sanılmaktadır. İk yazılı kayıtlarda bu kabileler “tanrının Britanya’ya gazabı (wrath)” olarak bahsedilir. Bu tür insanlar için Anglo-Saxons ifadesi kullanılır. Onların dili için “englisc” ve evleri için “engla-land” türetilmiştir. Englisc dilinden İngilizce’ye birçok basit isim gelmiştir : mann, wif, cild, hüs, mete, etan, drincan, feohtan.. gibi. Daha sonra bu ülkenin insanları putperestlikten (pagan) vazgeçip 6.yy ile 8.yy arasında Hıristiyanlığa geçmişlerdir. Ve bu Anglo-Saxons insanları birçok dini ve Latin kelimeyi dillerinden modern İngilizce’ye katmışlardır. Örneğin : angel, bishop, candle, church, martyr, priest, school. 8.yüzyıldan 9.ve 10. yüzyıla doğru kuzey Avrupalı başka bir grup yağma etmek (plunder) ve yerleşmek için Britanya kıyılarına gelirler. Bunlar Vikinglerdir ve Eski İskandinavya Dilinden (old norse) modern İngilizce’ye bu yolla da birçok kelime katılmıştır : give, law, leg, skin, sky, take, they…. Middle English : Middle English periyodunu başlatan olay 1066’da William the Conqueror önderliğinde Hastings’teki zaferleriyle Normandiyalı Fransızların (Norman French) İngiltere’ye girmesidir. Fransızca konuşan bu istilacılar (invader) tüm İngiltere’yi ele geçirmişlerdir. Kuralcı sınıf olduklarından dilleri, soyluluk (nobility), hükümet, kanun, uygarlık (civilize) alanlarında 200yıl boyunca kullanılan dil olmuştur. Buradan İngilizce’ye katılan kelimelere örnek : army, court, defense, faith, prison, tax. Halkın dili İngilizce olmaya devam etmiştir. Eski İngilizce’den “sheep, cows, swine” gibi kelimeler günümüze gelmişken Fransızca’dan “mutton, beef, pork” İngilizce’ye katılmıştır. Bu dönem boyunca Fransızca’nın İngilizce bir versiyonu kullanılmıştır. Sound Changes : Modern İngilizce ile Konuşma İngilizcesi arasındaki açık farkın birisi sesli harflerin özelliklerindedir. Yazılışı aynı kalıp okunuşu değişen kelimelere örnek verecek olursak : Old English Modern English hu:s haws (house) wi:f wayf (wife) spo:n spu:n (spoon) brε:k bre:k (break) h>:m hom (home) Morenr İngilizce’ye geçerken değişen sadece sesler değildir. Bazı sesler de İngilizce telaffuzundan silinmiştir. Örneğin /x/ sesi : Old Eng. : nicht (nıxt) Modern Eng. : night (nayt) Metathesis : Kısaca harf veya seslerin yer değişmesi olarak tanımlanabilir. Örneğin : acsian : ask, bridd : bird, brinnan : beornan (burn), f

Modern İngilizce’de “pretty” kelimesini bazı konuşmacıların “purty” diye kullanması da örnek sayılabilir. Bazı Amerikan İngilizce’si kullanıcıları da ask kelimesi yerine “aks” kullanabilir. Metathesis bazen de yan yana olan harflerin değişmesinden farklı bir şekilde oluşabilir. Örneğin : Latin Spanish parabola palabra (word) periculum peligro (danger) miraculum milagro (miracle) Epenthesis : Kelimenin ortasına yeni bir sesin türemesidir. aemtig : empty, spinel : spindle, timr : timber. something : sumpthing, film : filum, arithmetic : arithametic Prothesis :İnglizce’de bulunmayan bu özellikte kelimenin başına yeni bir ses türetilir. Latince’den İspanyolca’ya alınan kelimelerde sık görülür. Örneğin : schola : escuela (school) spiritus : espiritu (spirit) İngilizce öğrenen İspanyol öğrenciler “estrange, estory” gibi kelimeler kullanabilir. Syntactic (sözdizimi) Changes : Eski İngilizce’den modern İngilizce’ye geçişte kelime-sırası değişiklikleri de oluşmuştur. Eski İngilizce’de “subject-verb-object” formülüne karşılaşmakla birlikte bazen bu sıranın bozulduğunu da görürüz. Örneğin : in ferde he : he traveled. him man ne sealde : no man gave (any) to him. he hine geseah : he saw him Eski İngilizce’den modern İngilizce’ye geçişte bazı ekler de kalkmıştır. Lexical (kelimelere ait) Changes : Modern İngilizce ödünç alınan Yunan ve Latin kelimelerin sayısı bakımından Eski İngilizce’den farklıdır. Kısacası bazı kelimelerin kullanımı bırakılmıştır (cease). Mesela, artık kılıç taşımadığımızdan “kılıcın sağladığı güven” anlamındaki “foin” kelimesi artık kullanılmamaktadır. “lo, verily, egad, werewolf” gibi kelimeler de örnek gösterilebilir. Bazen ise kelimenin anlamında zamanla genişletme (broading) veya daraltma (narrowing) olmuştur. Örneğin : Eskiden “holy day” sadece dini bayramlara verilen ad iken şimdi “holiday” şeklinde genişletilmiştir. “Dog” kelimesi ise eskiden tek bir belirli cins için (docga) kullanılıyorken şimdi bütün türler için kullanılır. Daraltmaya (narrowing) örnek verecek olursak “hund” kelimesi eskiden bütün köpek türleri için kullanılırken modern İngilizce’deki karşılığı olan “hound” sadece tazı köpeği anlamında kullanılır. Diğer bir örnek olan “mete” eskiden her türlü yiyecek için kullanılırken modern formu olan “meat” sadece “et” anlamında kullanılır. Eskiden “wife” bütün kadınlar için kullanılırken günümüzde sadece evli kadınlar için kullanılır. Bir tür daraltma şeklinde isim yeni bir negatif anlam alır : ordinary : vulgar worth noting : naughty The Process Of Change : Burada anlatılan değişikliklerin hiçbiri bir gecede (overnight) olmamıştır. Derece derece ve belki de farkına varılmadan (discern) zaman içinde gelişmişlerdir. Bazı değişiklikler savaş, saldırılar (invasion) ve diğer ayaklanmalar (upheaval) gibi sosyal değişimlerle alakalı olabilir. Ama en etkili olan kültürel transferdir. Her yeni nesil bir önceki neslin dilini kullanma yolunu bulur. Bu sonsuz süreçte, yeni neslin kullanıcısı iletişimi için dili yeniden yapılandırır. Bazı elementleri tamamen bazılarını yaklaşık olarak alma eğilimi (propensity) vardır. Ara sıra da farklı olma isteği oluşur. Bütün bu ince (tenuous) transfer süreci incelendiğinde dillerin aynı kalmadığı fakat değişikliklerin kaçınılmaz (inevitable) olduğu görülür. Diachronically : Dilin tarihi değişimini zamandan etkilenerek yaşamasıdır. Synchronically : Farklı yerlerde ve farklı gruplarda aynı dilin kullanılmasıyla oluşan farklılıklardır. Epenthesis : Ses türemesi. Prothesis : Kelimenin başında ses türemesi. Metathesis : Seslerin yer değiştirmesi UNITE-20 LANGUAGE VARIETIES Şu ana kadar olan bölümlerde İngilizce gibi diller değişmeyen (uniform) bir yolla kullanılır gibi gösterildi. Aslında her dil özellikle konuşma şeklinde birden fazla çeşide sahiptir. Farklı bölgelerde ve sosyal topluluklarda aynı dil farklı şekillerde konuşulabilir. The Standard Language : Biz İngilizce’nin seslerini, kelime ve cümlelerini tanımlarken Standart İngilizce’yi kullanmaktayız. Bu türde (variety) İngilizce temel olarak İngilizce kitap ve gazetelerde kullanılan, okullarda öğretilen dildir. İngilizce’yi hedef dil olarak öğrenmeye çalışanların kullandığı dil de Standart English’tir. Standart İngilizce’yi yakıştırmak (associate) eğitim ve yayın araçlarında ve yazılı dilde daha kolay,

konuşma dilinde zordur. Amerika’da yayın araçlarının kullandığı dil Standart American English olarak görülebilir. Diğer milletler de buna benzer kendi İngilizce standartlarını tanımlayabilirler. Accent and Dialect : İngilizce’nin standart bir çeşidini konuşuyorsanız, kesinlikle bir aksan (accent) kullanırsınız. Bazı konuşmacıların aksanı var, bazılarının yoktur. Bazı konuşmacıların aksanı farklı veya kolaylıkla fark edilebilirdir, bazılarınınsa değil. Aksan, konuşmacının sosyal veya coğrafi olarak nereye ait olduğunu belli eden telaffuzun halinin tanımlanmasıdır. Lehçe (dialect) ise telaffuz farklılıklarının yanında dilbilgisi ve kelime bilgisi farklılıklarını da içerir. Örneğin: “You don’t know what you’re talking about” : American or Scottish accent. dil formları aynı. “ye dinnae ken whit yer haverin’ aboot” : A dialect of Scottish English. Genelde İngilizce’nin farklı lehçe ve çeşitlerindeki konuşmacılar karşılıklı (mutual) anlaşabilir (intelligibility). İngilizce’nin hiçbir çeşidi diğerinden daha iyi değildir. Aralarında basit farklılıklar vardır. Sosyal bir görüşle bakıldığında bazı İngilizce çeşitleri daha prestijli sayılabilir. Gerçekte, Standart İngilizce’nin en prestijli lehçe oluşu gibi gelişen, dilin herhangi bir türü genelde politik veya kültürel bir merkeze bağlı olur (London for British English, Paris for French). Her dilin farklı coğrafyalarda farklı telaffuzları, farklı çeşitleri olmaya devam edecektir. Dialect ile Accent arasındaki ana fark “Aksanda sadece telaffuzun farklı olması, Lehçede ise dil bilgisi, kelime bilgisi ve telaffuzun farklı olması durumu vardır”. Regional Dialects Farklı coğrafi lehçelerin varlığı genişçe tanımlanabilir, ve bir lehçe diğer bir lehçenin konuşmacısı için gülünç (humor) konular oluşturabilir (Brooklyn ve Southern lehçeleri gibi). Bazı lehçeler onların telaffuzuyla bölgeleri kolayca saptanabilir (stereotype). Bir coğrafi bölgede bulunup bir başkasında bulunmayan konuşma şekillerinin özelliklerini teşhis etmek amacıyla birçok araştırma yapılmaktadır. Bu lehçe yoklaması (survey) detaylar için itinalı (painstaking) dikkat içerir. Şunu bilmek önemlidir : Bir konuşmacının telaffuzu onun coğrafyasının lehçesini mi yansıtır? Bu nedenle denekler standart (norm) olmalıydı : o coğrafyadan ayrılmamış, yaşlı, erkek, kırsal bölgede yaşayan. NORMS : Non-mobile, Older, Rural, Male Speakers. Böyle konuşmacıların seçilmesinin nedeni bölge dışındaki dünyadan en az etkilenenler olmalarıdır. Bunun kötü sonucu, sonuçlanan lehçe tanımlaması, araştırmadan önce ancak belli bir periyot için daha doğru olabilir. Yinede bu detaylı araştırmalar bütün ülkeleri (İngiltere) veya bölgeleri (Amerika’daki Yeni İngiltere bölgesi)içeren dil atlasının temelini oluşturur. Isoglosses and Dialect Boundaries : Amerika Birleşik Devletlerinin orta-kuzey kısmının dil atlasına bakacak olursak dil üzerindeki coğrafi değişmeye (variation) örnekler bulabiliriz. Bu araştırmalarda farklı bölgelerde yaşayanların konuşmalarındaki önemli (significant) farklılıklar bulunur ve bu bölgeler arasındaki sınırın (boundary) planı çıkarılır. Örneğin bir bölgenin insanları kağıt pakete, “paper-bag” ve diğer bölgenin insanları bu isim yerine “paper-sack” diyorsa bu iki farklı bölgeyi harita üzerinde birbirinden ayıran çizgiye isogloss denir. Belirli dilsel bir parça üzerine bu çizgi konabilir. Başka iki kelime üzerine benzer bir dağılım (distribution) bulunursa, mesela : kuzeyde “pail” güneyde “bucket” kullanılıyorsa başka bir “isogloss” üst üste gelecek şekilde çizilebilir. Bu şekilde birçok “isogloss” bir araya geldiğinde oluşan iki farklı bölgeyi daha katı bir sınır ile yani dialect boundary ile böleriz. The Dialect Continuum : Isogloss’lar ve dialect boundaries kullanarak coğrafi lehçelerin geniş bir yayılma haritasını çıkarabiliriz. Ama bu bir gerçeği gözden uzak tutar : birçok lehçe sınır bölgelerinde dil farklılıkları birbirine karışmaktadır (merge). Buna göre dildeki coğrafik değişiklikleri içeren iki farklı bölgeyi keskin bir sınırla değil de continuum (bölünmemiş) ile göstermemiz daha doğru olacaktır. Continuum türlerini basitçe, politik sınırların (political border) iki tarafında kullanılan akraba dilleri göstermekte kullanılır. Örneğin : Hollanda’dan Almanya’ya doğru giderken sınıra yakın yerde Hollanda (Dutch) ve Almanca lehçelerini konuşanları birbirinden ayırmak daha zordur ama Almanya’nın içlerine doğru gidildikçe Alman konuşmacıların yoğunluğu (concentration) fazlalaşır. Bu sınırın aşıp geri dönen konuşmacılar kolaylıkla iki lehçeyi de konuşuyor olabilirler. Bu duruma bidialectal denir. Aslında bir çoğumuz bir tür “bidialectal” içinde büyümüşüzdür. Bunlar biri sokakta konuşulan diğeri ise okulda öğretilen lehçelerdir. Bilingualism : Birçok ülkede bir dilin farklı lehçelerinin bölgesel farklılıkları sorun olmayabilir. Ama birbirinden uzak iki farklı dilin aynı ülkede kullanılması sorun yaratabilir. Örneğin Kanada’da hem Fransızca hem de

İngilizce resmi dil olduğundan burası bilingual bir ülkedir. Aslında Kanada tarihi boyunca Fransızca konuşan azınlık gruba sahip, İngilizce konuşan bir ülke olmuştur. Böyle bir durumda azınlık grubun konuşmacısı ana dilini (Welsh in Wales, Gaelic in Scotland, Spanish in United States) öğrendikten sonra daha baskın, büyük bir toplumun üyesi olmak için çoğunluğun kullandığı dili öğrenir (İngilizce). Gerçekte, birçok azınlık konuşmacısı ana dillerinin nüfus bölgelerinde kullanıldığını görmeden yaşayabilir. Bazen politik etkiler bunu değiştirebilir. Mesela İngilizce levhaların dikkatsizce yazılmış Welsh (Gal) dili ile bozulmasıyla, Wales şehrinde bilingual (Englisg-Welsh) levhalar kullanılmaya başlanmıştır. Bireysel bilingualism ise anne ve babanın farklı ana dillere sahip olmasıyla gerçekleşebilir. Çocuk aynı anda bu iki dili edinmeye başlarsa, aralarındaki uzaklık fark edilemeyebilir. Ama bu durumda da dillerden biri daha baskın olacaktır. Language Planning : Belki de Avrupa ve Kuzey Amerika’da “bilingualism” çok küçük gruplar arasında olduğundan Amerika Birleşik Devletleri’ne monolingual (tek dilli) ülke gibi görülebilir. Bunun nedeni kullanılan Standart İngilizce sadece konuşma dili olarak değil radyo, televizyon ve gazete yayınlarında da kullanılan tek dildir. Bu durum ev ortamında İngilizce yerine ana dillerini tercih eden büyük toplulukların varlığını kabul etmez. Örneğin; San Antonio, Texas’ta halkın büyük çoğunluğu radyo yayınları İngilizce’den çok İspanyol’ca dinlenir. Bu durum hükümet ve eğitim sistemini zorda bırakmaktadır. İlköğretim bu bölgelerde hangi dilde verilmelidir, İngilizce veya İspanyolca? Başka bir örnek verecek olursak : Duatemala’da 26 Mayan dili konuşulur. Bu durumda İspanyolca eğitim dili olarak seçilirse Mayan dili konuşanlar için eğitim alanında dezavantaj söz konusudur. Bu gibi soruların çözümleri dil planlamasının temelinde cevaplanır. Hükümet, kanun ve eğitim kuruluşları, resmi işlerde kullanılabilecek bir dil seçmek zorundadırlar. Mesela İsrail’in en yaygın kullanılan dili Hebrew olmamasına rağmen bu hükümetin resmi dilidir. Hindistan’da Hindu dili resmi seçilmiştir ama bu dilin kullanılmadığı bölgelerde yaşayanlar tepki göstermiştir. Dil planlama 5 basamak şeklinde yapılır. 1.Selection : Resmi bir dil seçilir. 2.Codification : Seçilen dili kanun halinde toplamak amacıyla basit grammar, sözlükler ve yazılı örnekler, Standart türü kabul ettirmek için kullanılır. 3.Elaboration : Yaratılan Standart tür sosyal yaşamın her türlü alanında kullanılabilecek şekilde geliştirilir. 4.Implementation : Bu (yürütme) basamakta hükümet dilin kullanımına cesaret verici çabalar harcar. 5.Acceptance : Nüfusun büyük çoğunluğu yaratılan standart dili kullanmaya başlar ve sadece sosyal değil milli dil olarak görür. Pidgins and Creoles : Bazı bölgelerde seçilen Standart dil, o dili hiç ana dili olarak kullananın bulunmadığı bir türde olabilir. Örneğin Papua New Guinea’da resmi işler Tok Pisin (Melanesian Pidgin) dilinde yapılırdı. Şimdi 1 milyon insan tarafından kullanılan bu dil, bir bağlantı (contact) dili olarak başlamıştı. Pidgin bir çeşit dil türüdür. Birbiriyle alışveriş gibi konularda fazla bağlantı kuran farklı gruplar gibi belirli maksatlarla geliştirilmiş bir dildir. Bu farklı gruplar birbirlerinin dillerini bilmediğinden Pidgin ile anlaşırlar. Pidgin dilleri ana dil olarak kullanılamaz. Pidgin kelimesi Çin dilinde “iş” anlamındadır. Bugün halen kullanılmakta olan birkaç İngilizce Pidgin Dili bulunmaktadır. Sınırlı kelime bilgisi ve basit dilbilgisi morfolojisi ile oluşturulmuşlarıdır. Possessive ve çoğul “-s” gibi dilbilgisel (inflectional) ekler Pidgin Dilinde nadir kullanılır. Örneğin : tu buk (two boks), di gyal pleis (the girl’s place). Fonksiyonel morfemler genelde inflectional morfemlerin yerini alır. Örneğin : buk bilong yu (your book). Pidgin Dillerindeki birçok kelimenin orijinali diğer dillerden alıntı olabilir. Örneğin : bagarimap (bugger him up) : Bozmak, yok etmek. haisimap (hoist him up) : Asansör yumi (you + me) : Biz Pidgin Dillerinin dilbilgisi kurallarında kelime dizilimi, kelimeleri borç veren dillerdekine benzemeyebilir. Pidgin Dillerini kullanan halen 6-12 milyon insan vardır. Ayrıca Pidgin Dilini kullanarak ana dil olarak kabul eden 10-17 milyon insan bulunmaktadır. Pidgin Dilinin zamanla yayılarak bir bölgenin ana dili olması durumunda oluşan dile Creoles denir. Tok Pisin dili şimdilerde Creole olarak tanımlanabilir. Mahalli olarak (locally) Pidgin denmesine

rağmen Hawai’de büyük bir topluluk tarafından konuşulan dil de aslında Creole’dir. Bir Creole Dili, Pidgin konuşmacılarının çocuğuymuş gibi gelişir. Bu nedenle Creoles Dillerini ana dili olarak bilen birçok insan olabilir, ve bu diller kullanımlarında sınırlanmazlar. Fransızca’dan türeyen bir Creole dili Haiti nüfusunun büyük çoğunluğu tarafından konuşulur. İngilizce’den türeyen Creole dilleri ise Jamaica ve Sierra Leone’de kullanılır. Bir Pidgin’in kelime bilgisi parçaları oluşturduğu Creole’nin dil bilgisi elementi olabilir. Örneğin Tok Pisin dilinde : (by and by you go) : baimbai yu go bai yu go yu bai go yu bigo (you will go) The Post-Creole Continuum : Pidgin’den Creole’ye doğru dilin gelişmesine “creolization” denir. Bu durumda Standart Dil ile bağlantısı daha fazla olan konuşmacılar Creole Dilinden kaçmaktadırlar (retreat). Eğitim ve sosyal prestijin yüksel görüldüğü yerlerde bir model olarak görülen (British English in Jamaica) konuşmacılar, daha az Creole söz ve yapılarını kullanacaklardır. Bu duruma ise “decreolization” denir. Creole formlarına yakın olan basit ifadeye basilect denir. Model olarak görülen dıştan gelen formların kullanıldığı ifadelere acrolect denir. Bu ikisi arasında kalan farklı bir tür oluşmasına ise mesolect adı verilir. Creole yaratıldıktan sonra oluşan bu türlere ise genel olarak “Post-Creole Continuum” adı verilir. Örneğin Jamaica dilinde : a fi mi buk dat (basilect) iz mi buk (mesolect) it’s my book (acrolect) Bir Creole Dilinde oluşan bu farklılıklar sosyal değerler ve kimliklerle (identity) alakalı olabilir. UNITE-21 UNIT 21 : LANGUAGE, SOCIETY & CULTURE A speech community is a group of people who share a set of norms, rules and expectations regarding the use of language. Investigating language from this persective is known as “ Socio linguistics “. A- Sociolinguistics Sociolinguistics deals with the inter-relationships between language and society. It has strong connections to : a-Anthropology : Through the investigation of language and culture. b-Sociology : Through the curicial role that language plays in the organization of social groups and institutions. c-Social psychology : How attitudes and perceptions are expressed and how in – group and out -group behaviors are identified. B- Social Dialects Social dialects are varieties of language used by groups defined according to class, education, age, sex, and a number of other special parameters. Prestige : It exists because of the interaction between social values and language use. a- Overt Prestige : Generally recognized “ better “ or positively valued ways of speaking in social communities. b- Covert Prestige : “ Hidden “ type of positive value is often attached to non-standard forms and expectations by certain sub-groups. ( e.g schoolboys ) B1- Social Class and Education People who go to college or university tend to have spoken language features which derive

from a lot of time spent working with the written language. Social class; it seems that the higher the socio economic status, the more [r] sound is produced. In reading, the lower/ working class speakers tend to produce more [r] sounds. B2- Age and Gender Variation according to age is most noticeable across the grandparent-grandchild time span. Gender : Female speakers tend to use more prestigious forms than male speakers with the same gemeral social background. In same gender pairs having conversations : Women generally discuss their personal feelings more than men. / Men appear to prefer non-personal topics such as sport and news. Men tend to respond to an expression of feelings or problems by giving advice on solution / women mention personal experiences that match or connect with the other woman’s. Women co-operate and seek connection via language. / Men are more competitive and concerned with power via language. In mix-gender pairs having conversations the rate of men interrupting women is substantially greater than the reserve. C- Ethnic Background Black English Vernacular ( BEV ) is a widespread social dialect, of ten cutting across regional differences. When a group with in a society undergoes some form of social isolation, such as the discrimination or segregation experienced historically by African-Americans, than social dialect differences become more marked. The priorities of BEV : a- Frequent absence of the copula : They mine/ You crazy etc. b- Double-negative constructions : He don’t know nothing etc. D- Idiolect It is used for personal dialect of each individual speaker of a language. Voice quality and physical state contribute to the identifying features in an individual’s speech. You are what you say. E- Style / Register / Jargon Style : There is a gradation of style of speech from the very formal to the very informal. Differences in style can also be found in written language. Variation according to use in specific situations is also studied in terms of register. ( Religious / legal / linguistics register etc … )

Jargon can be defined as technical vocabulary associated with a special activity or group. F- Diglossia To say the right thing to the right person at the right time is a monumental social accomplishment. The choise of appropriate linguistic forms is made a little more straightforward because of diolossia. There are two varities of language co-exist in a speech community. “ High “ variety, for formal or serious matters, “ Low “ variety, for conversational and other informal uses. G- Language & Culture Culture : Socially acquired knowledge. Different groups have different languages and they have different world views which are reflected in their languages. H- Linguistic Determinism Your language will give you a ready – made system of categorizing what you perceive, you will be led to perceive the world around you only in those categories. Linguistic determinism : Language determines the thought. You can only think in the categories which your language allows you to think in. I- Language Universal All languages have certain common properties, these are ca

Happy
Happy
0
Sad
Sad
0
Excited
Excited
0
Sleepy
Sleepy
0
Angry
Angry
0
Surprise
Surprise
0

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Bir Cevap Yazın