Tanzimat Donemi Slayt

Loader Loading…
EAD Logo Taking too long?

Reload Reload document
| Open Open in new tab

İndir/Yükle

Tanzimat edebiyatı, Tanzimat Dönemi kültürel ve
siyasi hareketlerinin sonucu olarak ortaya çıkmış
edebiyat akımı. 3 Kasım 1839’da Mustafa Reşid Paşa
tarafından ilan edilen Gülhane Hattı Hümayunu da
denilen yenileşme beratının yürürlüğe konmuş
olmasından doğmuştur. Bu olay daha sonraları Tanzimat
Fermanı olarak adlandırılacak, gerek siyasî alanda gerek
edebî ve gerekse toplumsal hayatta batıya yönelmenin
resmi bir belgesi sayılacaktır. Şinasi’nin Agah Efendi ile
birlikte çıkarmış olduğu Tercüman- Ahval bu edebiyatın
başlangıcı olarak kabul edilir . Edebiyat tarihçilerimiz de
1860 yılını Tanzimat edebiyatının başlangıcı olarak kabul
edeceklerdir.

Genel Özellikleri

Bu dönem sanatçıları, Divan edebiyatında hiç bulunmayan makale,
tiyatro, roman, hikâye, anı, eleştiri gibi yeni edebiyat türleri getirmişler,
Divan edebiyatında bulunan şiir, tarih, mektup gibi edebiyat türlerini
Batı anlayışına göre yenileştirmişlerdir.

Tanzimat edebiyatının özellikle ilk devirlerinde yetişen sanatçıların çoğu
(Ziya Paşa, Namık Kemal) Montesquieu, Rousseau, Voltaire gibi
Fransız devrimci yazarların etkisi altında kalarak, makale ve şiirlerinde
zulme, haksızlığa, geriliğe karşı şiddetli bir dille mücadeleye girişmişler;
“vatan”, “millet”, “hürriyet”, “hak”, “adalet, “kanun”, “meşrutiyet gibi
kavramları yaymaya çalışmışlar, “toplum için sanat” anlayışını
benimsemişlerdir.

Çoğu Fransız edebiyatını örnek olarak alan bu sanatçıların bir kısmı
Ahmet Vefik Paşa, Realizm (Recaizade Mahmut Ekrem, Sami
Paşazade Sezai, Nabizade Nazım) akımının etkisi altında eserler
vermişlerdir.

Dilin sadeleşmesi, konuşma dilinin yazı dili haline gelmesi düşüncesi
savunulmuştur. Tanzimat edebiyatının başlıca sanatçıları dil konusunda bu
düşünceyle birlikte, eski alışkanlıklarından kurtulup da öz Türkçe yazmış
değildir. Türkçe, daha çok, tiyatro; anı], mektup, bir dereceye kadar da
makale ve romanlarda kullanılmıştır. Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde
yetişen sanatçılar ise konuşma dilinden uzaklaşarak Divan Edebiyatı
geleneklerini sürdürmüşlerdir.
Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen sanatçılar ise (Recaizâde
Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit, Sami Paşazade Sezai) toplum işlerine
daha az karışmışlar, “sanat için sanat” anlayışını benimser görünmüşlerdir.
Tanzimat edebiyatı, Divan Edebiyatı’nın tersine olarak, seçkin kişiler
için değil, halk için meydana getirilen bir edebiyat düşüncesiyle ortaya
çıkmıştır. Bu görüşü benimseyen Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet
Mithat, Direktör Ali Bey özellikle makale, tiyatro, anı, kısmen de olsa roman
türlerinde eserler vermişlerdir. Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen
Recaizâde Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit, başta olmak üzere bazı
edebiyatçılar ise bu amaçtan uzaklaşmış görünmektedirler.

Edebî Özellikler

İlk zamanlarda Ziya Paşa, Namık Kemal başta olmak üzere bu
akımın öncülüğünü yapan edebiyatçılar Divan Edebiyatı nazım
biçimlerinin dışına pek çıkılmamış, yeni düşünceler eski biçimler
içinde söylenmiş olsalar da sonraları eski biçimler tamamen
bırakılarak yeni biçimler kullanılmaya başlanmıştır. Recaizade
Mahmut Ekrem, özellikle Abdülhak Hamit’in eserlerinde bu açıkça
görülmektedir. Türk Edebiyatı’na yeni giren yazı türleri önceleri
Fransızca’dan yapılan manzum çevirilerde görülmüş, telif şiirlerde
çok sonra kullanılmıştır. Beyitlerin başlı başına birer bütün
olmasıyla yetinilmeyip, bütün mısralar aralarında bir anlam bağı
bulunmasına, Divan şiirindeki “parça güzelliği” anlayışı yerine
şiirin baştan sona kadar belli bir düşünce etrafında gelişmesine;
yani konu birliğine ve bütün güzelliğine önem verilmiştir.

Tanzimat edebiyatında en önemli yenilik, nesirde, anlatım
kuruluşunda görülür. Bu akımda söz hüneri göstermek değil,
bazı düşünceleri halka yaymak amaçlandığından, “seci” ler
atılmış, asıl düşünce ile ilgisi bulunmayan doldurma sözlere
yer verilmemiş, düşünceler sayfalarca süren uzun cümleler
yerine kısa cümlelerle anlatılmaya çalışılmıştır.
Şiirin konusu genişletilmiş, günlük hayatla ilgili her türlü
olay, duygu ve düşünce şiirlerde yer almıştır. Genel olarak
aruz vezni kullanılmakla birlikte, Türk’lerin öz vezninin hece
vezni olduğu kabul edilmiş, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet
Cevdet Paşa başta olmak üzere bu vezinle yazmaya özen
gösterilmiş fakat bu istek geniş bir akım halini alamamış,
girişilen birkaç şiir denemesi ile yetinilmiştir.

Şiiri

Tanzimat edebiyatı sanatçıları her şeyden önce şiirin
konusunu ve anlatımını değiştirdiler. Namık Kemal Lisân-ı
Osmanî’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazalar” isimli
eserinde uzun makalesinde şiirin, fikrin gelişmesine ve halkın
eğitilmesine olan büyük hizmetinden söz eder. Divan
edebiyatının gerçekle ilgisizliğine, yapmacıklığına, boşluğuna
şiddetle hücum eden Namık Kemal, edebiyatın yeniden
düzenlenmesini ister. Bunun içinde her şeyden önce yeni bir
anlatım yolu, yeni bir dil bulunmasını gerekli görür. Dilin bir
an önce konuşma diline yaklaştırılması gerekliliğini savunur.
Buna rağmen Tanzimat şiirinin dilinin sade olduğunu
söylemek zordur.

Tanzimat şirinin Divan şiirine bağlı kaldığı unsurlar
daha çok biçim alanındadır. Bu dönemde hece veznine
olan ilgi biraz artmışsa da aruz eski hakimiyetini
sürdürmüştür. Divan şiirinin nazım şekilleri aynen
kullanılmıştır.
Şiirin konusu değişmiş, aşk, hasret, ayrılık gibi
kişisel konular bir yana bırakılmış, eşitlik, özgürlük,
adalet, hukuk gibi toplumsal konulara önem verilmişitir.
Ancak bu daha çok I.Tanzimatçılar denen Şinasi, Ziya
Paşa, Namık Kemal gibi sanatçılarda görülür.
II.Tanzimatçılar denen Recaizade Mahmut Ekrem,
Abdülhak Hamit, Samipaşazade Sezai’de ise kişisel
konular yeniden ele alınmıştır.

Romanı ve Hikâyesi

Roman Şemsettin Sami ile başlamış Ahmet Mithat ile
gelişmiştir.

Konular günlük yaşamdan veya tarihten alınmıştır.

Duygusal ve acıklı konular tesadüfi aşklar ön
plandadır.

Bireyi eğitme, toplumu düzeltme amacı güdülmüştür.

Gözleme yer verilmiş, gerçekçi bir bakış açısı
sergilenmiştir.

Anadolu ihmal edilmiş, İstanbul ve çevresi işlenmiştir.

Hikaye ve romanlar teknik ve kompozisyon
bakımından ilk olmanın eksikliklerini taşıdıklarından
roman tekniği zayıftır.
En önemli temalar, Fransız İhtilali ile dünyaya
yayılan “vatan, özgürlük, adalet, milliyetçilik ve
esaret’’tir.
Kişiler genelde tek yönlü; iyiler hep iyi, kötüler hep
kötüdür.
Yazarlar eserlerinde kişiliğini gizlememiş, hatta yer
yer olayın akışını keserek okuyucuya bilgi ve öğüt
vermişlerdir.
İkinci kuşak sanatçıları realizmin etkisiyle gözleme
önem vermişler, daha gerçekçi bir tarzla eserlerini
yazmışlardır.

Roman ve Öykücülükte Tanzimat
Edebiyatındaki İlkler

İlk yerli roman: Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat (Şemsettin Sami)

İlk öykü örnekleri: Letaif-i Rivayet ( Ahmet Mithat Efendi)

Batılı anlamda ilk öykü: Küçük Şeyler (Sami Paşazade Sezai)

İlk edebi roman: İntibah (Namık Kemal)

İlk tarihi roman: Cezmi (Namık Kemal)

İlk köy romanı: Karabibik (Nabizade Nazım)

İlk realist roman: Araba Sevdası (Recaizade Mahmut Ekrem)

Tiyatro

Tiyatro ilk defa bu dönemde görülmeye
başlanmıştır.

İlk tiyatro örneği Şinasi’nin Şair Evlenmesi’dir.

İlk dönemin sanatçıları tiyatroyu bir eğitim
aracı olarak görmüşlerdir.

İkinci dönemin sanatçıları da tiyatroyu eğlence
olarak görmüşler; ancak onların tiyatroları
oynanmak için değil okunmak için
yazılmışlardır.

Birinci Dönem Tanzimat Edebiyatı

Birinci dönem Tanzimat
edebiyatı, 1860’ta Şinasi ve Agah
Efendi’nin Tercüman-ı Ahval
(Edebiyatımızın ilk özel gazetesi)
gazetesini çıkarmasıyla başlar,
1876’ya kadar sürer.

Özellikleri

Bu dönem sanatçılarına göre edebiyat, halk eğitiminde bir
araçtır.

Roman, öykü, makale, fıkra, eleştiri, tiyatro gibi türler bu
dönemde edebiyatımıza girmiştir.

Edebiyatta hak, adalet, özgürlük, eşitlik gibi kavramlar ilk kez
yer almıştır.

Toplum için sanat anlayışı benimsenmiştir.

Sade bir dille yazmak amaçlanmış fakat bunda fazla başarı
gösterilememiştir.

Divan şiirinin nazım biçimleri aynen kullanılmış fakat şiirin
içeriği değiştirilmiştir.

Ortaya konan ürünler taklit ya da
çeviri olduğu için teknik yönden
zayıftır.
Genelde aruz ölçüsü kullanılmış
ancak hece ölçüsü de denenmiştir.
Şinasi ve Ahmet Vefik Paşa
klasizme bağlı eserler çevirmiş, Namık
Kemal, Ahmet Mithat Efendi ve
Şemsettin Sami romantizmden
etkilenmiştir.
Fransız edebiyatı örnek alınmıştır.

Önemli Temsilcileri

İbrahim Şinasi

Namık Kemal

Ziya Paşa

Ahmet Mithat Efendi

Ahmet Vefik Paşa

Şemsettin Sami

Ahmet Cevdet Paşa

Ali Suavi

Sadullah Paşa

ŞİNASİ (1826-1871)

I. topluluğun öncüsüdür.

Dilde sadeleşme hareketine öncülük etmiştir.

Edebiyatımızda noktalama işaretini ilk kez kullanmıştır.

Kasidelerinde içerik ve şekil bakımından yenilikler görülür.

Eserlerinde parça güzelliği yerine bütün güzelliğine önem vermiştir.

La Fontaine’in fabllarını manzum olarak çevirmiştir.

Durub-ı Emsal-i Osmaniye adlı eseriyle atasözlerini bilimsel bir anlayışla
derlemiştir.

İlk tiyatro eserimiz olan Şair Evlenmesi’ni (1860) yazmıştır. Şair
Evlenmesi, görücü usulü ile evliliğin yanlışlığını konu edinir.

İlk özel gazete Tercüman-ı Ahval’i (1860) Agâh Efendi’yle birlikte
çıkarmıştır.

İlk makale olan Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi’ni
(1860) yazmıştır.
Tasvir-i Efkâr gazetesini çıkarmıştır (1862).
Batı’dan yaptığı şiir çevirilerini Tercüme-i
Manzume’de toplamıştır.
Klasisizmden etkilenmiştir.
Eserleri
Tiyatro: Şair Evlenmesi
Şiir: Müntehabat-ı Eş’ar
Derleme: Durub-ı Emsal-i Osmaniye
Sözlük: Kamus-ı Osmanî (tamamlayamamıştır)
Çeviri: Tercüme-i Manzume

NAMIK KEMAL (1840-1888)

“Vatan şairi”dir.

Şiir, eleştiri, biyografi, roman, tarih, makale gibi farklı tür­lerde eserler
vermiştir.

“Toplum için sanat” anlayışındadır.

Eserlerinde vatan, hürriyet, özgürlük, eşitlik gibi konuları işlemiştir.

Edebiyatçı kimliği kadar fikir adamı kimliği de önemlidir.

Dilin sadeleşmesi taraftarıdır.

Şiirlerini, heyecanlı bir söylevci edasıyla yazmıştır.

Hece ile şiirler de yazmıştır; ama genellikle aruzu kullan­mıştır.

Şiirlerinde hem konu hem de biçim bakımından yenilikler görülür.

Ziya Paşa’nın eski edebiyatı övdüğü “Harabat” adlı anto­lojisini eleştirmek
amacıyla yazdığı “Tahrib-i Harabat”la ilk eleştiri kitabı örneğini vermiştir.

Namık Kemal, tiyatrolarında aşk dramları,
vatanseverlik, fedakârlık, ahlak gibi konuları
işlemiştir.

“Vatan Makalesi” adlı önemli bir yazısı vardır.

Tasvir-i Efkâr gazetesini Şinasi’den devralmıştır.

Ziya Paşa ile birlikte Londra’da Hürriyet
gazetesini çıkarmıştır.

Mektupları vardır. Magosa’da yazdığı mektuplar
Batılı anlamda anı türünün ilk örneği
sayılmaktadır.

Romantizmden etkilenmiştir.

Eserleri:

Roman: İntibah, Cezmi

Tiyatro: Vatan yahut Silistre, Gülnihal, Kara Bela, Akif Bey,
Celalettin Harzemşah, Zavallı Çocuk

Eleştiri: Tahrib-i Harabat, Takib-i Harabat (iki eser de Ziya
Paşanın Harabat’ına karşı yazılmıştır.), İrfan Paşa’ya Mektup,
Renan Müdafaanamesi

Tarih: Devr-i İstila, Kanije, Silistre Muhasarası, Osmanlı Tarihi,
Büyük İslam Tarihi

Biyografi: Evrak-ı Perişan (Fatih, Yavuz Sultan ve Selahat­tin
Eyyubi’yi anlatır.)

Anı: Magosa Mektupları

ZİYA PAŞA (1825-1880)

Şiirleri divan edebiyatı tarzındadır.

Şiir ve İnşa adlı makalesinde halk edebiyatını; “Harabat” adlı
antoloji ile divan edebiyatını övmüş, bu yüzden Namık Kemal
tarafından eleştirilmiştir.

Hece ölçüsüyle yazdığı şiirleri de vardır. Genellikle aruzu
kullanmıştır.

Bağdatlı Ruhi’ye nazire olarak yazdığı Terkib-i Bent‘i önemlidir.

Şiirleriyle toplumdaki olumsuzlukları eleştirmiş ve felsefi konuları
ele almıştır.

Dönemin idarecilerine (Özellikle Ali Paşa’ya) yönelik hicivler
yazmıştır (Zafername).

Çeviriler yapmıştır.

Toplumsal şiirlerinde hak, hürriyet, adalet, medeniyet, ahlak gibi
kavramları işlemiştir.

Namık Kemal’le birlikte yurt dışında çıkarılan ilk gazete olan “Hürriyet”i
yayımlamıştır.

Romantizm akımından etkilenmiştir.

Eserleri:

Şiir: Eş’ar-ı Ziya

Antoloji: Harabat (Antoloji, III cilt)

Tercüme: Rüya’nın Encamı, Endülüs Tarihi, Engizisyon Tarihi, Emil,
Tartüffe…

Hiciv: Zafername (Nazım-nesir karışık)

Makale: Şiir ve İnşa

Mektup: Veraset Mektupları

Anı: Defter-i Amal

AHMET MİTHAT EFENDİ
(1844-1912)

Eserlerini “halk için roman anlayışıyla” yazmıştır.

Döneminin en çok eser veren yazarıdır.

“Yazı makinesi” olarak nitelenen yazar, roman, hikâye ve tiyatro
gibi birçok türde eser vermiştir.

Romanlarında halkı bilgilendirmek için akışı keserek ansik­
lopedik bilgiler vermiştir.

Tercüman-ı Hakikat gazetesini çıkarmıştır.

Teknik ve üslup bakımından zayıf eserler vermiştir.

Dili sade ve anlaşılırdır.

Hayatını kalemiyle kazanan ilk yazarımızdır.

Servet-i Fünun aleyhine “Dekadanlar” adlı bir yazı yazmış­tır. Bu
yazıyla Servet-i Fünuncu gençleri anlaşılmaz şiirler yazmakla
eleştirmiştir.

Felatun Beyle Rakım Efendi romanında yanlış batılılaşmayı eleştirmiştir.
Bu romandaki Felatun Bey “Batı”yı, Rakım Efendi “Doğu”yu temsil
eder.

Romantizmden etkilenmiştir.

Eserleri:

Hikâye: Kıssadan Hisse, Letaif-i Rivayat (25 cilt)

Roman: Yeniçeriler, Hasan Mellah, Hüseyin Fellah, Felatun Beyle Rakım
Efendi, Süleyman Musli, Henüz On Yedi Yaşında, Esrar-ı Cinayat, Durdane
Hanım, Dünyaya İkinci Geliş, Jön Türk, Paris’te Bir Türk.

Tiyatro: Eyvah, Çerkez Özdenler, Çengi

Gezi: Avrupa’da Bir Cevelan

Biyografi: Beşir Fuat.

AHMET VEFİK PAŞA (1829-1892)

Devlet adamı ve yazardır.

Moliere’den yaptığı çeviri ve adaptasyonlarla
tanınmıştır.

Milliyetçilik ve Türkçülük akımlarının ilk
temsilcilerindendir.

Tiyatro tarihimizde özel bir yeri vardır, Türk
tiyatrosunun kurucusu sayılmaktadır.

Lehçe-i Osmanî adlı, Anadolu Türkçesine ait
ilk sözlüğü hazırlamıştır.

Klasisizmden etkilenmiştir.

Eserleri:

Moliere’den Tiyatro Çeviri ve Uyarlama:
İnfal-i Aşk, Zor Nikah, Zoraki Tabip,
Tabib-i Aşk, Meraki, Azarya, Yor­gaki
Dandini, Savruk, Kocalar Mektebi, Kadınlar
Mektebi

Sözlük: Lehçe-i Osmanî

Tarih: Şecere-i Türk Çevirisi (Ebulgazi
Bahadır Han’ın bu önemli eserini Türkiye
Türkçesi’ne çevirmiştir.)

ŞEMSETTİN SAMİ ( 1850-1904 )

İlk yerli roman olan Taaşşuk-ı
Talat ve Fitnat’ı yazmıştır.

Diğer önemli eserleri Kamus-ı
Türkî, Kamus-ı Alam ve Orhun
Kitabeleri Çevirisi‘dir.

AHMED CEVDET PAŞA (1822- 1895)

Ahmet Cevdet Paşa, Osmanlı Devleti’nin âbide
şahsiyetlerindendir. Büyük bir ilim ve devlet
adamıdır. Tükenmek bilmeyen enerjisi, engin
vukufu, derin bilgisi, ikna kabiliyeti, dirayeti ve
vakarı ile temayüz etmiştir. Hukuk, tarih, dil,
edebiyat, gramer, mantık gibi farklı konularla
meşgul olmuş; ilgilendiği her alanda şaheserler
vücuda getirmiştir. Devletine en alt kademeden
bakanlığa kadar her seviyede hizmet etmiş her
makamın hakkını vermiştir.

Ahmet Cevdet Paşa, Tanzimat
döneminin en önemli şahsiyetlerinden
biridir. Osmanlı kültürü ile Batı arasında
sentez yapmaya çalışmıştır. Batı
devletleriyle Osmanlı Devleti’nin farklı
din ve medeniyetlerden doğduğunu, bu
sebeple batılılaşmanın hem yanlış hem
de imkansız olduğunu düşünmüş;
Osmanlı müesseselerinin Batı tarzında
ıslahını savunmuştur.

ESERLERİ:
Tarih-i Cevdet
Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa
Tezakir-i Cevdet
Ma’ruzat
Mecelle
Divançe-i Cevdet
Kavaid-i Osmaniye
Ayrıca Belagat-ı Osmaniye – Kavaid-i Türkiye,
Takvim-ül Edvar-Miyar-ı Sedad, Adab-ı Sedat fi-
İlm-il-Adab, Hülasatül Beyan fi-Te’lifi’l -Kur’an,
Asar-ı Ahd-i Hamidi, Hilye-i Seadet, Ma’lumat-ı
Nafia adlı eserleri çeşitli mevzulardan
bahsetmektedir.

ALİ SUAVİ (1839 – 1878)

Muhbir gazetesindeki yazılarında sade bir dil
kullanarak Tanzimat dönemindeki dilde
Türkçülük hareketine öncülük etmiştir.

Milliyetçilik düşüncesinin kökleşmesine
çalışmıştır.

“Hive Hanlığı” adlı eserinde milliyetçi yönü
öne çıkar.

“Kamusü’l-UIum ve’l-Maarif” (Bilim ve
Kültür Sözlüğü) adlı bir ansiklopedisi de
vardır.

SADULLAH PAŞA (1838-1891)

Sadullah Paşa 1838 yılında Erzurum’da doğdu. Babası Esad
Muhlis Paşa’dır. İlk öğretimini bitirdikten sonra özel olarak
Arapça, Farsça ve Fransızca dillerini öğrendi. Fransız ve Doğu
edebiyatları üzerine de özel dersler aldı.

1853 yılında devlet hizmetine girdi. Önce “Maliye Varidat
Kalemi”nde çalıştı. 1856 yılında Babıali Tercüme Odası’nda
görev aldı. 1866’da “Mezahib Kalemi”ne tayin edildi. 1868’de
“Şuray-ı Devlet Maarif Dairesi Başmuavini” yapıldı. 1869’da
ise “Şuray-ı Devlet” üyeliğine geçirildi. 1870’de ise “Şuray-ı
Devlet Baş Katibi” yapıldı. 1871’de “Matbuat Müdürlüğü”
üzerinde olarak “Divan-ı Humayun Tercümanlığı”na geçirildi.

Eserleri: Sadullah Paşa edebiyatla
da uğraşmıştır. Şair olarak
Alphonse de Lamartine’in şiirlerini
Türkçeye çevirmiş ve bunlardan
“Göl” adlı eser edebi çevirilerden
en başarılarından olduğu
belirtilmiştir. İki şiiri de
basılmıştır. Ayrıca bazı nazım
eserleri de vardır.

İKİNCİ DÖNEM TANZİMAT
EDEBİYATI (1876-1895)

1876-1896 yılları arasında ikinci dönemin tanınmış temsilcileri
Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Sami
Paşazade Sezai ve Nabizade Nazım’dır. İkinci dönem
edebiyatçıların sanat anlayışları birincilerden farklıdır. İkinci
dönemde sanat için sanat anlayışıyla eserler verilmiştir. Bunun
sebebi bu devirde idarenin daha baskıcı davranmasıdır.

Bu dönemde batı edebiyatı örnekleri daha başarılı bir şekilde
ortaya konmuştur. Dönemin sanatçıları devlet işleriyle,
siyasetle, toplum meseleleriyle değil sadece sanatla
ilgilenmişlerdir. Birinci dönem sanatçılarının toplumsal
sorunlarla ilgilenmelerine karşın bu dönem sanatçıları kişisel
konu ve temaları işlemişlerdir. Bu yüzden dilleri daha ağırdır.
Dönemin romanlarında realizmin, şiirinde ise romantizmin
etkisi vardır.

ÖZELLİKLERİ

Bireysel konulara dönülmüştür.

Sanat, sanat içindir, görüşü benimsenmiştir.

Dil oldukça ağırlaştırılmıştır.

Tiyatro eserleri oynanmak için değil okunmak için yazılmıştır.

Realizm ve natüralizm baskın akımlar olarak göze çarpar.

Gazetecilik, ilk dönemdeki toplumsal etki ve işlevini yitirir.
Gazetelerdeki siyasal ve toplumsal içerikli yazılar yerini günlük
sıradan olaylara bırakır. Toplumsal makalenin yerini de edebi
makale alır.

Birinci dönemdeki gibi hece denenmekle birlikte aruz yine
egemenliğini sürdürmüştür. Birinci dönemde de kullanılan
Divan edebiyatı nazım biçimleri bırakılmaya başlanmıştır.

Şiirin konusu genişletilmiş; ölüm, karamsarlık, aşk,
felsefi düşünceler tema olarak seçilmiştir. Sanatçılar,
“Güzel olan her şey şiirin konusu olabilir.”
anlayışını savunmuşlardır. Bu dönem şiiri Servet-i
Fünun şiirine de esin kaynağı olmuştur.

Roman ve öykü tekniği daha da gelişir. Birinci
dönem göre daha nitelikli ürünler vermeye
başlamıştır. Betimlemeler ilk döneme göre daha da
ölçülüdür. Realizm akımının etkisiyle gözleme önem
verilmiş, olay ve kişiler daha gerçekçi anlayışla
anlatılmıştır.

Nabizade Nazım naturalizmden, Recaizade Mahmut
Ekrem ve Samipaşazade Sezai realizmden,
Abdülhak Hamit Tarhan ise romantizmden
etkilenmiştir.

Tanzimatın ikinci döneminde ürünler
veren Muallim Naci Divan
edebiyatının tek savunucusudur.

Tanzimat’ın ikinci kuşak sanatçıları:
Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak
Hamit Tarhan, Samipaşazade Sezai,
Nabizade Nazım, Muallim Naci,
Direktör Ali Bey ve Ahmet Cevdet
Paşa’dır.

Önemli Temsilcileri

RECAİZADE MAHMUT EKREM
(1847-1914)

ABDÜLHAK HAMİT TARHAN
(1852-1937)

SAMİPAŞAZADE SEZAİ
(1860-1936)

NABİZADE NAZIM (1862-1893)

MUALLİM NACİ (1850 – 1893)

RECAİZADE MAHMUT EKREM
(1847 – 1914)

“Üstat” olarak bilinir.

II. Topluluğun önder nitelikli üyesidir.

Şiir, hikâye, roman, tiyatro, eleştiri türlerinde eserler ver­miştir.

“Her güzel şey şiirin konusu olabilir.” görüşüyle Türk şi­irinin konusunu
genişletmiştir.

“Sanat için sanat.” anlayışına bağlıdır.

İlk realist roman olan Araba Sevdası’nda “Bihruz Bey” karakterinden
hareketle yanlış Batılılaşmayı eleştirmiştir.

Muallim Naci’yle eski-yeni edebiyat tartışmalarına girmiş; yeni edebiyatı ve
“kulak için kafiye” anlayışını savunmuştur.

Tartışmalar sırasında etrafında toplanan gençler üzerinde etkili olan
yazar, Servet-i Fünun’un hazırlayıcısı olmuştur.

Şiirlerinde romantiktir.

Romanlarında realizmin etkisindedir.

Talim-i Edebiyat adlı edebiyat bilgilerini içeren bir ders kitabı
yazmıştır.

Eserleri:

Şiir: Nağme-i Seher, Yadigar-ı Şebab, Pejmürde, Nijad Ekrem (Ölen
oğlu için yazmıştır), Zemzeme (III Cilt)

Tiyatro: Afife Anjelik, Vuslat yahut Süreksiz Sevinç, Çok Bilen Çok
Yanılır, Atala

Roman: Araba Sevdası (ilk realist romandır.)

Hikâye: Şemsa, Muhsin Bey

Eleştiri: Takdir-i Elhan (Muallim Naci ile kavgaları, kafiye konusu)

ABDÜLHAK HAMİT (TARHAN)
(1852 – 1937)

Şair-i Azam olarak tanınmıştır.

Tanzimat I. dönemiyle başlayan yenileşme hareketindeki asıl başarıyı
şiirleriyle sağlamıştır.

Ölümü ve metafizik konuları ele alan felsefi şiirler yazmıştır.

Aşk, doğa, vatan sevgisi de işlediği konulardandır.

Sanat için sanat, anlayışındadır.

Aruzun yanında heceyi de kullanmıştır.

Şiirlerinde tezata yer vermiştir.

Şiirlerinde şaşırtmacadan da yararlanmıştır.

İlk pastoral şiirimiz olan Sahra’yı yazmıştır.

Süslü ve sanatlı bir dili vardır; dil kurallarını fazla zorlamıştır.

Romantizmin etkisindedir.

Tiyatro eserleri sahne tekniğine uygun değildir, okunmak için
yazılmıştır.

Hece veya aruzu kullanarak manzum olarak kaleme aldığı
tiyatroları vardır. Bazıları mensur olarak kaleme alınmıştır.

Tiyatrolarında tarihsel ve hayali konuları işlemiştir.

Eserleri:

Şiir: Sahra, Divaneliklerim yahut Belde, Makber, Ölü, Bunlar Odur,
Hacle, Baladan Bir Ses

Tiyatro: Macera-ı Aşk, Sabr-ü Sebat, İçli Kız, Duhter-i Hindu,
Nesteren, Eşber, Tezer, Finten, İbn-i Musa, İlhan, Turhan yahut
Endülüs’ün Fethi

SAMİ PAŞAZADE SEZAİ (1860 –
1936)

Tanzimat edebiyatının realist yazarlarındandır.

İngiliz ve Fransız Edebiyatını iyi tanıyan bir yazardır.

Esir kız Dilber’in maceralarını anlattığı “Sergüzeşt” (1889)
romanıyla tanınır; bu romanda kölelik düzenini eleştirmiştir.

Sergüzeşt (macera anlamına gelmektedir), romantizmden
realizme geçiş özellikleri taşır.

Toplumsal sorunları işlemiştir.

Dönemine göre sade bir dil kullanmıştır.

Gerçekçi yazarlardandır.

Eserleri:

Roman: Sergüzeşt

Hikâye: Küçük Şeyler (Batılı
anlamda ilk öyküler.)

Gezi-sohbet: Rumuzü’l-Edep

Tiyatro: Şir

MUALLİM NACİ (1850 – 1893)

Tanzimat edebiyatında divan edebiyatı
alışkanlıklarını savunan ve sürdüren bir
yazardır.

“Kafiye, göz içindir.” anlayışını
savunmuş ve Recaizade Mahmut Ekrem’le
tar­tışmıştır.

Sade bir dille ve hece ölçüsüyle yazdığı
şiirleri de vardır.

Eserleri:

Şiir: Ateşpare, Füruzan, Şerare

Eleştiri: Muallim, Demdeme

Anı: Ömer’in Çocukluğu

Sözlük: Istılahat-ı Edebiye, Lügat-i
Naci

NABİZADE NAZIM (1862-1893)

Realist, natüralist özellikler taşıyan bir
yazardır.

İlk köy romanı olan Karabibik‘i
(1890) yazmıştır.

Zehra adlı realist-natüralist romanı
edebiyatımızda ilk psikolojik roman
denemesi ve ilk tezli romandır.

Tanzimat Döneminde Sanatçıların
Etkilendiği Akımlar

KLASİSİZM

ROMANTİZM (Coşumculuk)

REALİZM

NATÜRALİZM

KLASİSİZM

Edebiyatta, sanatta, eserde akıl ve sağduyu önemlidir.

Konular eski Yunan ve Latin kaynaklarından seçilir.

Eserde kurallara bağlılık esastır.

Kahramanlar seçkin insan kitlesinden, elit tabakadan seçilir. Herkes eserde
kahraman olamaz.

Biçim güzelliği önemlidir. Konu değil, konunun işlenişi önemlidir.

Dil, mükemmel ve kusursuz olmalıdır.

Sanatçılar eserlerinde kendi kişiliklerini gizlerler.

Tiyatroda üç birlik kuralına uyulur.

Trajedilerde öldürme, yaralama gibi çirkin olaylara yer verilmez. Eğer bunlar
illâ olacaksa sahne arkasında olmalıdır. Çirkin şeylerin sahnede işi yoktur. Bu
sebeple küfre de yer verilmez.

ROMANTİZM (Coşumculuk)

Romantizmde duygu ve hayallere önem verilir.

Romantizmde milliyet kavramı önemlidir. Bu yüzden konular
din, tarih ve ulusal kültürden seçilir.

Klasisizmin aksine öldürme ve yaralama gibi olaylar sahnede
canlandırılır.

Yine klasisizmin aksine sanatçılar sahnede, eserde kişiliklerini
gizlemezler.

Tesadüfler çok fazla yer tutar.

Toplumun her kesiminden insan eserde kahraman olarak
kullanılabilir.

Shakespeare bu akımın öncüsü kabul
edilir.

Romantizmin akımının Batı
edebiyatındaki temsilcileri: Montesquie,
Jean Jacques Rousseau, Voltaire, Victor
Hugo, Lamartine, Alexandre Dumas Pere,
François Rene, Goethe, Musset, Schiller,
Lord Byron.

Romantizmin Türk edebiyatındaki
temsilcileri: Namık Kemal, Ahmet Mithat
Efendi, Şemsettin Sami, Abdülhak Hamit
Tarhan.

HAYATTAN ÇALINAN ROMANTİK
HAFİF BİR AN

REALİZM

Realizmde gözlem çok önemlidir; olaylar olduğu gibi anlatılmaya çalışılır.

Yazar eserde nesnel olmaya çalışır.

İnsanları eğitmek esas amaç değildir.

Gerçek yaşamdaki olaylar, kişiler eserde konu edinir.

Sanatçılar eserlerinde kişiliklerini gizlemiş, güzel-çirkin, iyi-kötü bütün
yönleriyle yansıtılmıştır.

Sanat, sanat içindir anlayışı benimsenmiştir.

Realizmin dünya edebiyatındaki temsilcileri: Balzac, Stendhal, Gustabe
Flaubert, Dostoyevski, Tolstoy, Anton Çehov, Gogol, Maksim Gorki,
Turgenyev, Charles Dickens, Daniel Defoe, Mark Twain, Jack London, Ernest
Hemingway

Realizm akımının Türk
edebiyatındaki temsilcileri:
Recaizade Mahmut Ekrem, Nabizade
Nazım, Samipaşazade Sezai, Halit
Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Ahmet
Rasim, Hüseyin Rahmi Gürpınar,
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Reşat
Nuri Güntekin, Ömer Seyfettin, Halide
Edip Adıvar, Memduh Şevket Esendal.

NATÜRALİZM

Olaylar bir bilim adamı titizliğiyle, çabasıyla ele alınır.

Gözlem ve deney vazgeçilmez iki unsurdur.

Determinist yani aynı şartlar altında aynı sebepler aynı sonuçları doğurur
anlayışı kabul görür.

Sanat, doğanın bir kopyası olmalıdır, ilkesi benimsenir.

Genin insan ruhu üzerindeki etkisi kabul edilir.

Natüralizmin dünya edebiyatındaki temsilcileri: Emile Zola, Alphonse
Daudet, Guy de Maupassant, Edmond Kardeşler, Goncourt Kardeşler.

Natüralizmin Türk edebiyatındaki temsilcileri: Beşir Fuat, Ahmet Mithat,
Nabizade Nazım, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Selahattin Enis, Faik Baysal

HAZIRLAYAN:
Erdem OVAT

Bir Cevap Yazın