UNIT SEVEN
MUSIC and DANCE
Kind of music: müzik türü
My favourite kind of music: sevdiğim müzik türü
Kemençe: fiddle “kemençe”
I would rather play the kemençe. Kemençe çalmayı tercih ederim, yeğlerim.
I would love TO play the kemençe. Kemençe çalmaya bayılırım.
I would like TO play the kemençe. Kemençe çalmak isterim.
I want TO play the kemençe. Kemençe çalmak istiyorum.
I WOULD LIKE to play the guitar. Gitar çalmak isterim/istiyorum.
kindS of music: müzik türLERi
outstanding (adj): önemli, göze çarpan
the most outstanding figure en göze çarpan, en çok bilinen kişi
the most outsanding figureS of this music bu müziğin en göze çarpan, bilinen kişileri
derive from (v): türemek, çıkarmak
derive from (v): = come out
speak (v): konuş, konuşmak
BE Spoken: konuşULmak
People SPEAK English. İnsanlar İngilizce KONUŞur.
English IS SPOKEN. İngilizce konuşULur.
Sing (v) şarkı söyle, şarkı söylemek
BE sung: söyleNilmek
They sing songs. Şarkı SÖYLErler.
Song ARE SUNG. Şarkılar söyleNİLir.
Last (v): sürmek, devam etmek
Long: uzun
longER: DAHA uzun
MUCH longer: ÇOK daha uzun
Famous (adj): ünlü, meşhur, tanınmış
FAME (N): ün, şöhret, nam
All over the world: dünyanın her tarafında
Be good at: bir şeyde iyi olmak
He is good at English. O İngilizce’de iyidir.
He is good at speakING English. O İngilizce konuşMA da iyidir.
Combine (v): birleştirmek
Soft (adj): yumuşak
SoftNESS: yumuşakLIK
Of: hakkında
Individual: tek, yalnız, fert, kişi
Compose (v): oluşturmak, düzenlemek, bestelemek
composeR (n): besteci, bestekar
people WHO give their opinions: fikirlerini belirten insanlar
people WHO give their preferences: tercihlerini belirtenler
individualS WHO compose these melodies: bu melodileri besteleyen bireyler, kişiler
melody (n): melodi
melodIES: melodiLER
these kindS of melodies: bu tür melodiler
tasty (adj): lezzetli
TASTE (n): lezzet
Taste in music: müzik zevki
kindS of music: müzik türleri
different kindS of music: farklı müzik türleri
MANY different kinds of music bir çok farklı müzik türü
Such as: gibi
Various (adj): çeşitli, değişik
Variety (n): çeşitliLİK, değişikLİK
Various places: değişik yerler, farlı yerler
Vary (v): değişmek, (müzik) çeşitlemek
Vary (v): differ
Differ(v): farklılık göstermek
Different (adj): farklı
Difference (n): fark
Journey: seyahat,
Travel: yolculuk
Decide (v): karar vermek
Decision (n): karar
Suit (v): uymak, uygun gelmek, hoşuna gitmek, beğenmek
Suitable (adj): uygun, yerinde, münasip, elverişli
suitabILITY (n): uygunluk
Popular (adj): popüler, gözde, tutulan
By: -e kadar, -a kadar
By July: Temmuza kadar
By 1950: 1950 ye kadar
Hit (n): bir numaralı, gözde, beğenilen
So attractive that: o kadar çekici ki
So handsome that: o kadar yakışıklı ki
So expensive that: o kadar pahalı ki
That car is so fast that no one can catch it.
Şu araba o kadar hızlı ki kimse yakalayamaz.
The question is so difficult that Even the most hardworking students can’t solve it.
Soru o kadar zor ki en çalışkan öğrenciler bile onu çözemez.
BE KEEN ON: meraklı
He is keen on music. O müziğe meraklıdır.
He is keen on listenING to music. Müzik dinlemeye meraklıdır.
Era (n): çağ, devir, dönem
A new era: yeni bir dönem
OF all time: bütün zamanların
Pop up (v): ortaya çıkmak
Form (v): oluşturmak, meydana getirmek
BE formed: oluşturULmak, meydana getirİLmek
Blend (v) (n): karıştırmak, karışım
Mix (v): karıştırmak
Mixture (n): karışım
A blend of different countries’ music
Farklı ülkelerin müziklerinin karışımı
As a kind of dance: bir dans türü olarak
Dance WHICH combineS rock with jazz
Rock ve cazı birleştiren dans
Repetitive (adj): tekrarlayıcı, nakarat, again ad again
Talented (adj): kabiliyetli
Talent (n): kabiliyet
People enjoy listenING to Bob Marley.
People enjoy listenING to HIM.
A kind of rhythmic talking: bir tür ritmik konuşma
Come into existence (v): ortaya çıkmak, pop up, appear, start out:
Grafiti (n): duvar yazısı
Popularize(v): halkın beğeneceği biçime sokmak
Rap is popularized. Rap beğenildi, popüler oldu.
Worldwide (adj): dünya çapında, dünyanın her yerinde
Relax(v): dinlenmek, gevşemek, rahatlamak
Relaxing (adj): dinlendirici, gevşetici, rahatlatıcı
Relaxing melodies: dinlendirici melodiler
The most relaxing melodies: en dinlendirici, rahatlatıcı melodiler
Ali is tall. Veli is tall, TOO. Ali uzun boyludur. Veli DE uzun boyludur.
Ali is tall. SO is Veli. Veli de uzun boyludur.
Ali likeS English. Veli likeS English, TOO.
Ali likes English, SO does Veli. Veli DE İngilizceyi sever.
Make up (v): oluşturmak, meydana getirmek
BE made up: oluşturULmak, meydana getirİLmek
Two phrases: iki ifade
Two phrases of the same length: aynı uzunlukta iki ifade, söz
Mixture: karışım
Many types of music: bir çok müzik türü
A mixture of many types of music: bir çok müzik türünün karışımı
West: batı
westERN: batıya ait, batılı
east: doğu
eastern: doğuya ait, doğulu
describe (v): tanımlamak, tarif etmek, nitelemek
BE describeD: tanımlaNmak, tarif edİLmek, niteleNmek
Can be described: tarif edilebilir, tanımlanabilir
Root (v): kökleştirmek, tutturmak, kökleşmek,
Improvisation (n): doğaçlama
Music rootED in improvisation: doğaçlamayla ortaya çıkan müzik
The world of jazz: Caz dünyası
Witness (v): tanıklık etmek
Its beginning: onun başlangıcı
SINCE its beginning: başlangıcından BERİ
Music for dancing: dans için müzik, dans müziği
Music for listening: dinlemek için müzik,
Jazz styles: caz stilleri
New jazz styles: yeni caz stilleri
newER jazz styles: DAHA yeni caz stilleri
many newer jazz styles: bir çok ‘daha’ yeni caz stilleri
possibly: belki, olabilir
tune: hava, uyum, melodi
likely: olası, muhtemel, mümkün